Artık dayanamıyorum. Kalabalık, insanlar, gürültü dayanılmaz şeyler benim için. Ruhum çok daralmış durumda. Koca şehir üzerime üzerime geliyor. Herkesten, her şeyden uzakta yalnız kalmak istiyorum. Baş başa kalmak istediğim tek kişi kendim. Kısacası, yalnızlığı özlüyorum.
Şuan evde tek başınayım ve panik olmuş durumdayım. Sorun, şuan evde yalnız olmamdan çok, bu kocaman şehirde yalnız olmam. Çok korkuyorum ve bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum. İstanbul’un göbeğinde yaşamama rağmen ot gibiyim. Ve çok yalnızım. Korkuyorum! Gittikçe daha yalnız oluyorum… Mehmet Teber m.teber@yahoo.com
Artık dayanamıyorum. Kalabalık, insanlar, gürültü dayanılmaz şeyler benim için. Ruhum çok daralmış durumda. Koca şehir üzerime üzerime geliyor. Herkesten, her şeyden uzakta yalnız kalmak istiyorum. Baş başa kalmak istediğim tek kişi kendim. Kısacası, yalnızlığı özlüyorum.
Şuan evde tek başınayım ve panik olmuş durumdayım. Sorun, şuan evde yalnız olmamdan çok, bu kocaman şehirde yalnız olmam. Çok korkuyorum ve bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum. İstanbul’un göbeğinde yaşamama rağmen ot gibiyim. Ve çok yalnızım. Korkuyorum! Gittikçe daha yalnız oluyorum…
Yalnızlık, kentliler olarak birçoğumuzun yaşadığı, bir kısmımızın ise yaşamak isteyip de yaşayamadığı bir duygu… Kimimiz yoğun hayat temposundan bıkmış, yalnız kalıp ruhumuzu ve bedenimizi dinlendireceğimiz bir mekan ararken, kimimiz ise koca şehirde, kalabalıklar arasında kendimizi yapayalnız hissediyoruz. Bir yanda yalnızlığa susamış ruhlar, diğer yanda yalnızlıktan şikâyetçi insanlar var çevremizde.
Yalnızlık da her duygu gibi kıvamında yaşanması gereken bir duygu. Kıvamında yaşandığında yalnızlıkla ilgili şikâyet kimselerde görünmüyor. Sağlıklı yalnızlık, insanı iç dünyasına yönlendiriyor. Kişi yalnız kaldığı zamanlarda hayatını, hayattaki gidişini, artılarını-eksilerini, kaybettiği değerleri fark edebiliyor. Zamanın akışına kendisini kaptırmaktan ve günübirlik yaşamaktan sıyrılarak hayata daha anlamlı bir şekilde bakabiliyor. Kısacası, yalnızlık dengeli yaşandığında raydan çıkan hayatımızı ve düşüncelerimizi tekrar rayına oturtacak zemini bizlere sunuyor. Bu duyguda denge sağlanamadığında ise psikolojik hastalıklar meydana çıkıyor. Aşırı yalnızlık insanda olumsuz düşüncelerin yeşermesine çanak tutarken, yalnız kalamamak ise insanı depresyona sürüklüyor.
Peki, yalnızlıkla ilgili şikâyetler nasıl ortaya çıkıyor? Bunun anlamak için insanın yaratılışını incelemek gerekiyor.
Sosyallik ve Bireysellik
İnsanda yaratılış gereği birbirine iki zıt duygu bir arada bulunuyor. Bunlardan ilki sosyallik, diğeri ise bireysellik. Bizler bir yandan toplumun içine katılıp insanlarla iç içe olmak, onlarla iletişim ve etkileşim halinde olmak istiyoruz. Yeni arkadaş ilişkileri kurmak, akraba ziyaretleri yapmak bizleri mutlu ediyor. Kısacası, sosyalleşmek istiyoruz. Sosyalliğin tam karşı tarafında ise bireysellik duygusu bulunuyor. Bu duygu da en az sosyallik kadar önemli bizim için. Gün oluyor, kendi başımıza kalıp insanlardan uzak bir yerde kafa dinlemek istememiz bireysellik duygumuzun bir tezahürü. Hayatta kendimize has alanlar kuruyoruz ve yorgun düştüğümüz zamanlarda köşemize çekilip içimize dönmek ve bireyselliğimizi yaşamak istiyoruz. Yalnız kalarak bireysellikte yeteri doyuma ulaşan bizler, bir süre sonra tekrar sosyalleşmeye başlıyor ve insanlarla iletişime geçiyoruz.
Normal insan, bireysellikle sosyallik duyguları arasında mekik dokur. Gün içinde sosyal ortamlara girip sosyallik hissini tatmin ettiği gibi akşamları kendi köşesine çekilip bireysellik ihtiyacını da giderebilir. Sorun, insanın mekik dokuyamadığı, yani sosyallik ve bireysellik sarkacının bir ucunda takıldığı zaman ortaya çıkıyor.
Sosyalliğini yaşayan ve modern hayat sistemi nedeniyle daima yapacak ve bitirecek işleri olan insan, yalnız kalıp dinlenemiyor. Sarkacın sosyallik ucuna takılıp kalıyor ve bireysellik ihtiyacını gideremiyor. Bunun neticesi olarak da yalnızlık özlemi ortaya çıkıyor. Eğer bu özlem ya da bireysellik ihtiyacı giderilmezse psikolojik hastalıklar, hayata karşı bıkkınlık, monotonluk ortaya çıkıyor. Bu durumun tam aksine bazı insanlar da sarkacın bireysellik ucuna takılıp kalıyorlar. Bu insanlar ise yaşadıkları yalnızlıktan bıkıyor ve artık topluma karışıp insanlarla iletişim kurmak istiyorlar. Eğer bunu yapacak gücü kendilerinde bulamazlarsa ya da yaptıkları teşebbüs boşa çıkarsa durum daha da kötüleşiyor ve insanlar soluğu psikolojik danışma bürolarında alıyorlar.
Acaba insanlar neden sarkacın bir ucuna takılıp kalıyorlar?
İnsanların sarkacın sosyallik ucuna takılıp kalmasının nedeni, modern hayat sisteminin insana bireyselliğini yaşayacağı alan ve zaman bırakmamasıdır. Gün boyu yoğun hayat temposunda yaşayan insan, eve geldiğinde aşırı bir şekilde yorgun oluyor. Yemeğini yiyip televizyonun karşısına geçiyor ve kısa bir süre sonra da uykuya dalıyor. Bu süre zarfında insan kendiyle baş başa kalamıyor. Daima hayatında ve çevresinde birileri oluyor. Ve sessiz bir ortamı kişi bu çevrede bulamıyor. Haftada bir gün olan tatilin yarısı öğlene kadar uyumakla, yarısı da bir hafta boyunca biriken işlerin peşinde koşmakla geçiyor ve hemen yeni bir hafta daha başlıyor. Kısacası insan, daima koşuyor. Zamanı yakalamaya çalışıyor. Ve bunları yaparken yalnız kalamıyor.
Yalnızlık Çeşitleri
İnsanların neden sarkacın bireysellik ucuna takılıp kaldığını araştırmadan önce yalnızlık türlerini tanımak gerekiyor. Kabaca üç çeşit yalnızlıktan bahsedebiliriz.
a) Sosyal Yalnızlık
Sosyal yalnızlık, kişinin sosyal çevresi ile uyum sağlayamayarak kendisini bulunduğu çevrede yalnız hissetmesidir. Yeni bir okula naklini aldıran öğrenci, yeni bir mahalleye taşınan aile, yurtdışına eğitim için giden öğrenciler bir süre sosyal yalnızlık çekerler. Çevre onlara yabancıdır ve onlar bu çevrede yalnızdırlar.
b) Duygusal Yalnızlık
Duygusal yalnızlıkta sosyalliğini yaşayan birey sosyal hayattan zarar görüyor. İnsanlardan ve çevreden beklenmedik davranışlar gören insan duygusal olarak çevresine, hayata ve insanlara küserek kendi köşesine çekiliyor. İnsanlara ve hayata olan güvenini yitiren insan huzuru, onlardan kaçmakta buluyor. Duygusal yalnızlığa sebep olan olayların başında ölüm, ayrılık, terk edilme, doğal afetler sonrasında yaşanan kayıplar yer alıyor.
c) Kişisel Yalnızlık
Burada yalnızlığın sebebi, sosyal ortam ya da duygular değil kişinin karakteristik özellikleridir. Çok utangaç olan bir kişi ya da insanlarla ilişkilerde sömürücü veya sert olan kişiler kendi kişilik özellikleri sebebiyle yalnızlığa mahkûm olurlar. Ya insanlarla etkileşime geçemezler ya da etkileşime geçtikleri insanlara fiziksel ya da duygusal zarar vererek onları kendilerinden uzaklaştırırlar. Kişilik özelliklerinin sonucu olarak da yalnız kalırlar.
Bu üç durumdan birine maruz kalan insanlar eğer tekrar sosyalleşecek kadar enerjiyi kendilerinde bulamazlarsa ya da sosyalleşmeye yönelik ihtiyaçları başarısızlıkla sonuçlanırsa sarkacın bireysellik ucunda takılıp kalıyorlar. Bir süre sonra bu kişilerde insanlarla iletişime girmeye karşı bir isteksizlik oluşuyor. Sosyalleşmeye karşı soğuyorlar. Aslında buradan çıkmak için küçük bir hareket yetecek ama bu kişilerin zihinleri kısır bir döngüyle düşünmeye başladığı için durumun içinden çıkamıyorlar. Bu durumda profesyonel bir yardıma ihtiyaç duyuyorlar ya da sevdikleri birinin gidip onları yalnızlık çukurundan çıkarması gerekiyor.
Yalnızlık Özlemi Çekenlere Öneriler
k Her gün mesai bitiminde kendinize 30 dakika da olsa bir zaman ayırın. Bu süre zarfında hiçbir şeyle uğraşmadan kendi iç dünyanıza dalın. O gün içinde yaptıklarınızı, yaptıklarınızın hayat görüşünüzle örtüşüp örtüşmediğini düşünün. Yaşadığınız günün farkında olup olmadığınızı, o günün size kazandırdığı tecrübelerin farkına varın. Bu işlemleri yaparken hayalen sevdiğiniz bir yere gidebilirsiniz. Bu yer deniz kenarı olabileceği gibi, yüksek bir dağ tepesi de olabilir.
k Haftalık izninizde evinize çakılıp kalmak yerine size huzur verdiğini düşündüğünüz yerleri ziyaret edin. Bu yer sakin bir yer olsun ve burada zihninizi tamamen boşaltıp haftaya yeni bir enerji ile başlayın.
Yalnızlıktan Kurtulamayanlara Öneriler
Diğer insanlarla tanışabileceğiniz ortamlar arayın. Örneğin, sınıftan, iş yerinden birine birlikte çalışmayı önerin, arkadaş toplantılarına katılın.
Sınıf tartışmalarına, grup projelerine, toplu etkinliklere, okuldaki ve çevrenizdeki kulüp çalışmalarına katılarak sosyal etkinliklerinizi geliştirin.
İlgi alanlarınızı genişletmeye çalışın. Başkalarıyla ortak ilgi alanları bulmak ve onlara katılmak ilişki kurmayı kolaylaştırır.
Gönüllü çalışmalara katılın. Diğer insanlara yardım etmek, kendinize güveninizi artırır ve kendiniz hakkında iyi hissetmenize yol açar.
Hakkınızı korumayı öğrenin, başkalarının haklarına karşı özenli olun. Bu dengeyi tutturmak ilişkileri kolaylaştırır.
İlişki sınırlarını doğru tutmak sağlıklı ilişkiler geliştirir. İlişkilerde karşılıklı olmaya çalışın, başkalarının üzerine fazla düşüp bağımlılık yaratmayın ya da bir kimsenin başkalarıyla ilişkilerinizi engellemesine izin vermeyin.
Eğer utangaçsanız, ilişki kurmada denemeler yapın. Örneğin, yanınızda oturan insana ‘merhaba’ demeye ya da kısa bir konuşma başlatmaya çalışın.
Çok aranan insanların nasıl davrandıklarını izleyerek onlardan öğrenin, ama yapabilecekleriniz konusunda gerçekçi olun, kendinize aşırı beklenti koymayın.
Hiç red yaşamamış çok az kimse vardır. Biri tarafından reddedilmiş olmanız, başkalarınca da reddedileceğiniz anlamına gelmez. Geçmişteki olumsuz deneyimleri kendinizi geliştirme konusunda öğrenme fırsatı olarak kullanın, bildiğiniz hatalarınızı yinelememeye çalışın.
Girişimci olun. İletişimi başkalarının başlatmasını beklemeyin, bizzat siz başlatın.
İlişki kurmak istediğiniz kimseyi iyi dinleyip konuştuklarıyla ilgilenin. Beden diliniz de ilginizi göstersin. Örneğin, göz teması kurun, güler yüzlü olun.
Yargılayıcı olmayın. İnsanlar arasındaki bireysel farklılıkları kabul etmeyi öğrenin. Her zaman onlara bir şans daha verin.
İlişkiler zamanla gelişir. Sabırlı olun ve karşınızdakilerin sizi tanımasına fırsat verin.
bu yazılarda ilginizi çekebilir: