Her kişinin kendine has bir dünyası vardır. O dünyada yaşantısı boyunca kendini tanımlama ihtiyacıyla bir arayış içerisinde bulunur. Adını bulma, kendini görme, kendini kabul etme uğraşı verir. Uğraşısı zahmetlidir.
Kimi zaman;
Kendine düşman kesilir. Kendinden tiksinir. Kendini aldatır. Kendini kaybeder. Kendinden bıkar. Kendini bulur. Kendiyle hesaplaşır. Kendini ödüllendirir. Kendini değiştirir. Kendini geliştirir. Kendini yetiştirir. Kendine değer katar.
Kimi zaman;
Nitelik arar. Nicelik arar. Kemiyete bakar. Keyfiyeti yaşar. Arayışını arar. Kaybedişinden kazanış yaşar. Kazanışının zevkine erer. Ölüşünde diriliş bulur. Diriliğinde bitkisellikten kurtulur.
İNSAN BU!
Bilinmezlikte kendine yeni bir liman arayışını sürdürmeye devam eder. Bütün dert 'kendini gerçekleştirmek'tir aslında.
ABDÜLLATİF ERDOĞAN
info@aerdogan.com
Her kişinin kendine has bir dünyası vardır. O dünyada yaşantısı boyunca kendini tanımlama ihtiyacıyla bir arayış içerisinde bulunur. Adını bulma, kendini görme, kendini kabul etme uğraşı verir. Uğraşısı zahmetlidir.
Kimi zaman;
Kendine düşman kesilir. Kendinden tiksinir. Kendini aldatır. Kendini kaybeder. Kendinden bıkar. Kendini bulur. Kendiyle hesaplaşır. Kendini ödüllendirir. Kendini değiştirir. Kendini geliştirir. Kendini yetiştirir. Kendine değer katar.
Kimi zaman;
Nitelik arar. Nicelik arar. Kemiyete bakar. Keyfiyeti yaşar. Arayışını arar. Kaybedişinden kazanış yaşar. Kazanışının zevkine erer. Ölüşünde diriliş bulur. Diriliğinde bitkisellikten kurtulur.
İNSAN BU!
Bilinmezlikte kendine yeni bir liman arayışını sürdürmeye devam eder. Bütün dert 'kendini gerçekleştirmek'tir aslında.
Kendi gerçekliğinde yaşadığı yanılsamalardan farklılık oluşturma gayretindedir.
Farklılıklarla olumsuzluklara direniş yaşamaktadır.
İçini karartan anlayışlardan kurtulma sevdasını taşımaktadır.
Meçhule giden yolculuğunun durma noktasına gelmesinden rahatsızdır.
Rahatsızlığını giderme uğraşındadır.
Hayatını kaybetmeme arzusundadır.
***
'Yitik değerleri' oluşmasın sevdasındadır, günümüzün 'gelişim mimarları'.
'Dinamik değerleri' yeniden kuşanma ve hazmetme derdini taşımaktadırlar.
'Öze dönüş' adını verdikleri bir derinlik kuşanışıdır aslında olan biten.
'Aslını arayan insan', varoluşundan beri bu arayışında kararlıdır.
Kendini bildiğinden beri kendini bulmak ve anlamak istemektedir.
***
Bütün bunlarda insanın durumu kanserli hastanın haline benzer. Kullanılması rahatlık ve sağlık verecek bir ürüne ulaşıp kullanır, sağlık ve afiyete kavuşur, ağrıları diner ya da ürüne ulaşma gayreti olmaz ve ağrılarından kurtulma şansını kendine tanımaz. Tıpkı Konfüçyüs'ün sözünde olduğu gibi durum tercihi yapar:
"Büyük ve üstün insan kendi kendini bulmaya çalışır. Küçük insan ise başkalarını aramaya çalışır."
Bu iyi midir? Yahut gerekli midir?
İyi ve gerekli ise insan neden idealini sorgulamamaktadır?
Sorguladığında sonuçları değecek midir? Sonuçlar katlanmaya değerse, insanlar neden yavaş kalmaktadırlar.
Büyük ve üstün insan, daima memnun ve rahatlığı yaşamakta, küçük bir insan ise daima üzüntü ve telaş içerisinde olmaktan kurtulamamaktadır. Büyük ve üstün insan, dünyada bir şeye karşın ne düşkünlük gösterir, ne de onu küçümser. O, doğru olan şeyi takip eder.
Değersiz bir kişiye rastladığımız zaman geri dönmeli ve kendimizi incelemeliyiz.
Kendimize ayna vazifesini üstlenmeliyiz.
Ruhumuzla bedenimizi birbirinden ayırıp birbiriyle tanıştırmalıyız.
Tanışma faslını ölüm anına bırakmamalı, 'duruş inceliği'ni yakalamalıyız.
***
"Kuvvetli insan, kendi kendini yenen insandır." (Hz. Muhammed) sözünde olduğu gibi 'kendi arayışı'nda olan insan, durumu ibretle izlemektedir. Gelişmeler ilginç durumdadır. Duruşunu sorguladığı milyonlarca ilmeği boğazına düğüm etmeden ve yüreğini ağzına getirmeden hareket etmek, ya da kendini kaybetmekten kurtaramamak tercihindedir insan.
Bütün bunlarda temel sorgulaması şudur:
"Değer mi?"
Nasıl mı? Japonların örneğinde olduğu gibi. Japonların son icatlarından biri de 'Hareket halindeki aracın patlayan lastiğini değiştirebilmesi için ne yapılabilir? sorusudur. İcat yapılmış, hareket halindeki aracın lastiği değiştirilebilmiştir. Lakin bunun için 1,5 tonluk vinç gereklidir. Soru da buradan sonra kendini göstermektedir: "Değer mi, değmez mi?" Araştırma sonuçları bunun değmediğini ortaya çıkarmıştır.
Bütün mesele burada! Yapılan, yaşanılan her ne ise "Değer mi, değmez mi?" sorusuna kalbi bir eğilim göstermeksizin akıl ve anlayış yoluyla cevap verebilmek, insanın özüne derinlik kazandıran bir bakış açısı olacaktır.
***
İç yapının derinliğine yapılan yolculuklar, kişinin 'hayat dinamikleri'ne rehberlik edecektir. Hayat dinamikleri de kişinin olmazsa olmazlarından olan hareket ve yaşam mekanizmasıdır. Kişi bunu ya değerlendirir, ya da değerlendiremez.
Hayata ince ayar çekebilenlerle güzel kılınmış nitelikli yaşamların sayısının her yönüyle artması, hayata derin bir zenginlik katacaktır.
Derin bakışla duru yaşamlar…