Trafiğin bile işimizi kolaylaştırmak yerine problem olduğu, zaman zaman kimsenin kimseyi dinlemediği koskoca evrenin içinde minicik bir yer kaplayan dünya isimli gezegende yaşayan bizler… Kendimize hiç zaman ayırabiliyor muyuz? Ayırıyoruz diyorsak, acaba bu değerli zamanımızı kendimizle hesaplaşarak mı, yoksa kendimizi şımartarak mı geçiriyoruz. Özellikle yaptığımız hatalı meslek, arkadaş, eş, sevgili seçimleri ile bunalıyor olduğumuz zamanlarda kendi kendimizi dinleme, kendimize saygı gösterme, kendimizi önemseme ve mutlu edip motive etme fırsatı bulabiliyor muyuz?
Etrafıma baktığımda hemen hemen hepimizin şu veya bu sebeple hatalı seçimlerden payımızı almış olduğumuzu, ancak düzeltmek ve düzelmek yerine, aynı hataları ısrarla tekrarlayarak kendi kendimizi …
PATRİCİA MURADİ
patricia-muradi@yahoo.com
Trafiğin bile işimizi kolaylaştırmak yerine problem olduğu, zaman zaman kimsenin kimseyi dinlemediği koskoca evrenin içinde minicik bir yer kaplayan dünya isimli gezegende yaşayan bizler… Kendimize hiç zaman ayırabiliyor muyuz? Ayırıyoruz diyorsak, acaba bu değerli zamanımızı kendimizle hesaplaşarak mı, yoksa kendimizi şımartarak mı geçiriyoruz. Özellikle yaptığımız hatalı meslek, arkadaş, eş, sevgili seçimleri ile bunalıyor olduğumuz zamanlarda kendi kendimizi dinleme, kendimize saygı gösterme, kendimizi önemseme ve mutlu edip motive etme fırsatı bulabiliyor muyuz?
Etrafıma baktığımda hemen hemen hepimizin şu veya bu sebeple hatalı seçimlerden payımızı almış olduğumuzu, ancak düzeltmek ve düzelmek yerine, aynı hataları ısrarla tekrarlayarak kendi kendimizi mutsuz ettiğimizi gözlemliyorum.
Kendi içimizdeki ‘ben’i hiç düşünmeden yaşam savaşının bir ucundan tutmuş, bırakmamaya çalışarak devam ediyoruz. Sanki her şey bitmiş gibi davranıyor ve bulunduğumuz noktada, sağa, sola, bazen geriye savruluyor, ancak her nedense geri gittiğimiz gibi ileri de gidebileceğimizi hiç aklımıza getirmiyoruz.
Bu söylediklerimin suçlama değil, sadece birer tespit. Hata yapmak biz insanlara özgü bir olay. Hata yaptık, belki halen yapıyoruz, kuvvetle muhtemel yapacağız da…
Yaptığımız yanlış seçimlerin ve hatalarımızın nedenleri farklı olabilir. Elbette birimiz diğerinin sebepleri hakkında bilgi sahibi olamayabiliriz. Bu anlamda çok güzel bir anonim söylem geliyor aklıma: ‘Kimse kimsenin içini bilmez’ Elbette bilmez; çünkü kendimizi en iyi biz biliriz.
O halde tüm durumlarda çözümler hep bizde, küçücük bedenimize sığmış içimizdeki o kocaman dünyada saklı. Herkesin içinde bulunduğu koşullar, yaşadığı problemler, hatta hatta acılar farklı olabilir. Ve elbette ben de tıpkı diğer insanlar gibi sizin sebepleriniz hakkında bilgi sahibi değilim. Yapmak istediğim ise, herkese uygun anında çözüm sağlayan bir öneri vermek değil!
Her insanın problemi farklı bir boyut içerdiğinden, verilecek formül tek olamaz. Öte yandan dünyanın en bilge kişisi de ben değilim ki olayları dinleyip herkesin derdine uygun birer çözüm, birer şifa üretebileyim. Keşke mümkün olsaydı da yapabilseydim! Ancak önerebileceğim, benim zaman zaman uyguladığım kendimi şımartma ve motive etme programım. Buna ‘Kendi kendimle toplantı’ veya ‘Kendinle olma terapisi’ diyorum.
Uygulanması basit, yöntemleri pratik olan bu terapide, ilk ihtiyaç mümkünse günde on beş dakika kadar sürenin kendimize ayrılması. Bir günde 24 saat var ve bu da toplam 1440 dakika ediyor. İçimizdeki ‘ben’ ise o kadar değerli ve mutlu edilmeyi de o kadar hak ediyor ki, zannederim bu 1440 dakikanın içinde masum bir on beş dakikanın bu kadar değerli bir varlığa, ruhumuza ayrılması bizim için zor olmasa gerek!
Bu anları katıksız olarak kendimize ayıramadığımız zamanlar olabilir; ama hiç olmazsa iki günde bir kendimizle kalmaya çalışalım.
Sahip Olduğunuz Güzellikleri Unuttunuz mu Yoksa!
Eğer aklınıza yattıysa şimdi paylaşmak istediğim yöntemlere geçelim. Yapılması gereken öncelikle yalnız kalacağımız, fazla sesten dolayı rahatsız olmayacağımız uygun bir köşe bulmak… Değişik sesler duyduğumuzda aklımız ister istemez bunlara kayabilir ve bu da terapimizin verimli olmasına engel olabilir.
Yalnız kalacağımız yere karar verdikten sonra oturup şöyle bir düşünelim, düşünelim ama yaptığımız güzel şeyleri, hayatta sahip olmaktan gurur ve mutluluk duyduğumuz maddi manevi her şeyi… Başardığımız güzel işleri… Hayatımızda olmalarından mutluluk duyduğumuz güzel insanları…
Herkesin yapmış veya sahip olduğu güzel bir şeyler mutlaka vardır. Bunları hayat telaşında kaybetmeyelim. Masum bir çocuğu oynarken veya yemek yerken seyretmek, alışverişe gittiğimiz marketteki satış elemanına gülümsemek, o gün aldığımız gazetede bizi güldüren bir haber bile olabilir bu…
‘Keşke’leri Bohçalayıp Bir Kenara Koyun!
Kendimizi huzursuz hissettirecek kötü şeyler düşünüp ‘şu da olsaydı, şöyle de yapsaydım’ gibi ‘keşke’lerle boğuşmayalım. Bırakalım onlar oldukları yerde, bize bundan böyle ‘ne yapmamamız’ gerektiğini gösteren birer hayat deneyimi olarak kalsınlar.
Yaşanmış ve geçip gitmiş olayların ‘keşke’sini sorgulamak ruhumuzu huzursuz etmekten başka bir şeye yaramıyor. Lütfen terapimizde bu kelimeyi hiçbir zaman kullanmayalım. Toplantıların başlangıçlarında bir tutukluk olur mutlaka.
Tıpkı bunun gibi biz de ilk başlarda belki biraz zorlanabiliriz. Mesela ben bu uygulamaya ilk başladığımda, ‘keşke’lerimi aklımdan çıkartmakta biraz zorlanmıştım. Ancak birkaç gün sonrasında olayların değişmeye başladığını gözlemleriz. Tabi hemen uyum sağlayanlar da olabilir. Yaptığımız güzel şeyleri düşünebiliyor ve ‘keşke’lerimizi ilk başlarda ne kadar zor olsa da bir köşeye bırakabiliyorsak, kendimize değer vermeyi öğrenmeye başlamışız demektir.
Bu başlangıçta az şey değildir. Unutulmaması gerekir ki bizler ilahi kudretin yarattığı, her biri ayrı ayrı değerli ve güzel olan canlılarız. Ve güzel şeyleri hak ediyoruz. Bunu da öncelikle bizim bilmemiz gerekir.