Daha mutlu ve daha başarılı bir yaşam için altın kural: Kendini tanımak, Hayattan keyif almak, dünyada geçirdiğimiz sayılı günleri tüketirken kendi değerlerimizin, yetenek ve potansiyelimizin farkına varmak…
Hayattan keyif almak, dünyada geçirdiğimiz sayılı günleri tüketirken kendi değerlerimizin, yetenek ve potansiyelimizin farkına vararak, bunlardan faydalanarak yaratıcının istediği bir hayatı dünya üzerinde resmetmek için kendimizi tanımalıyız.
Tarih kitaplarının sayfaları bu insanların bir ömre sığdırdıkları icatlarla, keşiflerle ve diğer başarılarla doludur. Kendilerini tanıdıkları ölçüde ortaya koydukları değerlerle hem tarihin tozlu sayfalarında hem de gönüllerde değişmez yerler edindiler.
Tüm insanlar verimli birer tarla gibidir. Önemli olan bu tarlaya uygun tohumu ekip, uygun su miktarını ve gübreyi doğru tespit edebilmektir. Pamuk ekilebilecek bir tarlaya arpa ekerseniz verim alamazsınız. Güneş de size yardım edemeyecektir. Ekim yapmadan önce tarlanın toprak cinsini, iklim şartlarını ve çiftçiliği iyi öğrenmelisiniz.
İnsan kendisini verimli ve etkili bir hale getirmek için de kendini iyi tanımalı, gelişim hızını, ilerleme isteğini, hayattan ve kendisinden neler beklediğini, bu istek ve beklentilere ulaşmak için neler yapabileceğini, dünyada var oluş amacını ve bu amaca uygun olarak yapması gerekenleri iyi düşünmeli, öğrenmeli ve yapmalıdır.
Kendini tanıyan insan için şu an yaşadığı hayattan daha iyi bir hayat tarzı her zaman mümkündür ve onlar bu hayat tarzına doğru ilerlemektedirler.
İnsan kendini tanımaya başladığı zaman kendinden daha çok faydalanır ve provası olmayan bu hayattan diğer insanlara göre daha fazla huzur, keyif, verim alır ve yüksek bir mutluluk düzeyi ile beraber özgüveni de artar.
Kendini tanıyan insan provası olmayan bu dünya sahnesinden en büyük alkışı alarak ayrılır.
Kendini tanımayan insan tarlasındaki toprağın cinsini bilmeden ekim yapan çiftçi gibidir. Bu çiftçi killi toprakta buğday yetiştirmeye kalkar. Kendini tanımayan insan kendine nasıl yatırım yapacağını, yeteneklerini, potansiyelini, hayatının anlamını, amacını bilemez ve sık sık karamsarlık içinde can sıkıntısı içinde yaşar.
Evde, iş yerinde, okulda ya da her hangi bir yerde karamsar ve sıkıntılı olduğunuz bir anınızı hatırlayın. Kurtulmak için neler yaptınız? Hangi sonuçları elde ettiniz? Bu sonuçlar istediğiniz sonuçlar mıydı? Düşüncelerinizde sadece dünya mı vardı yoksa inançlı bir insan olarak ahiret hayatı da düşüncelerinizde rol oynadı mı?
İnsan hayatını kendini tanıdığı ölçüde güzelleştirir.
Günümüzde kendini tanımayan milyonlarca insan istemediği yerlerde yaşıyor ve kendini tatmin etmeyen, potansiyel ve yeteneklerini kullanamadığı, kendini gerçekleştiremeyeceği işlerde çalışıyor. Hayatın anlam ve amacını bilmeden yaşayan birçok insan, yaratıcının insana yüklediği görev ve sorumluluklardan uzak bir hayat sürdürüyor.
İnsan Kendini Tanımak İçin Neler Yapabilir?:
Ünlü Alman düşünürü Goethe’ye göre; bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin farkına varmak, kendini tanımaktır.
Kendini tanıyan insan bulunduğu her ortamı iyileştirmeye çalışır. İnsanlara kızmak yerine onlara yardım eder. Kendini tanıyarak ışığa ulaşan insan diğer insanların da bu aydınlığa ulaşması için onlara yardım eder.
Kendini tanıyan insan “Doğrularımla ve yanlışlarımla ben buyum.” der ve yanlışlarını düzeltmeye çalışır.
Yıllar önce dört adam Kawir Çölleri’nde bir kervanla yolculuk ediyorlarmış. Akşam olduğunda ateşin etrafında oturuyor, deneyimleri hakkında konuşuyorlarmış. Dördünü’nde develere hayranlığı varmış.
Develerin huzurlu hallerine şaşırıyor, güçlerini takdir ediyor ve sabırlarını ibret verici buluyorlarmış. İçlerinden biri:
“Biz kalem ustalarıyız, bu hayvanları övmek ve tanıtmak için yazalım veya çizelim.” demiş.
Bu sözleri söyler söylemez bir parşömen kağıdı alarak yağ lambasıyla aydınlanan çadıra girmiş. Birkaç dakika sonra dışarı çıkmış ve çalışmasını arkadaşlarına göstermiş. Kağıtta dinlenme pozisyonundan kalk- maya hazırlanan bir deve çiziliymiş, hem de o kadar güzel çiziliymiş ki insan canlı olduğunu düşünebilirmiş.
Daha sonra ikinci adam çadıra girmiş ve bir süre sonra develerin kervana sağladıkları yararların yazılı olduğu edebi bir yazımla dışarı çıkmış. Üçüncü olarak çadıra giren alim ise, büyüleyici bir şiir yazmış.
En son dördüncü alim çadıra girerken diğerlerini kendisini rahatsız etmemeleri konusunda uyarmış. Birkaç saat sonra ateş sönmüş ve çadırın dışındakiler uykuya dalmışlar. Fakat loş çadırdan hala kalem sesleri ve monoton bir şarkı melodisi geliyormuş. Arkadaşları dördüncü günde onu, iki ve üçüncü günde olduğu gibi boşuna beklemişler. Sonunda beşinci gün çadırın girişi açılmış ve çalışkanların çalışkanı yorgun bir halde morarmış gözlerle ve çökmüş yanaklarla dışarı çıkmış. Çenesi kısa ve sert sakallarla kaplıymış. Yorgun adımlarla diğerlerine yaklaşmış ve bir tomar parşömen kağıdını önlerine koymuş. Birinci rulonun üzerinde büyük harflerle şöyle yazıyormuş:
“MÜKEMMEL BİR DEVE YA DA BİR DEVE NASIL OLMALI?”
Siz şimdiye kadar kendinize “Mükemmel bir insan ya da bir insan nasıl olmalı?” diye sordunuz mu?
Kendini tanımak isteyen insan da kendine sorular sormalı ve cevabını aramalıdır.
Kendini tanıma zorlu bir süreçtir. Kendini tanımak isteyen insan büyük bir azim ve kararlılıkla kendi üzerinde çalışmalıdır.
İnsanlığa “Kendini bil!” diye seslenen Eflatun’un bu sözünde birçok anlam gizlidir. Bu söz bize; ne istediğini bil, kendi sınırlarını ve zayıflıklarını bil, diğer insanların gözünde ne olduğunu bil, kendi isteklerinin ve niyetlerinin farkında ol, etrafında olup bitenlerin farkında ol, her alanda farkında oluşunun derecesini artır demektedir.
İnsan kendini tanımayı gaye edindiği zaman bu iştahı giderek artar. Kendisi hakkında bilgisi olan kişi hem özgürlüğüne kavuşur hem de kendini iyi yönetir. İnsan kendini bildiği zaman Rabbini de bilir.
İşte insanın kendisini tanımak için kendine sorabileceği birkaç soru:
< Hayatımın anlamı ve amacı nedir?
< Var oluşumun bir sebebi var mı?
< Niçin yaşıyorum?
< Hayatımda hangi kararları almış olsaydım şimdi arzu ettiğim yerde olurdum?
< Şu an bulunduğum konum istediğim bir konum mu?
< Hayatımı ben mi yönetiyorum?
< Ruhsal yapımı kontrol edebiliyor muyum?
< Diğer insanlara göre daha iyi yaptığım şeyler var mı?
< Davranışlarım mantıklı mı yoksa duygulu mu?
< Yardımsever ve cömert miyim yoksa çıkarcı mıyım?
< Olgunluk derecem tepkilerimi kontrol edecek ve yönlendirecek kadar yüksek mi?
< Düşünce sistemim soyut mu yoksa pratik mi?
< Huzur kavramından ne anlıyorum?
< Huzurun kaynağı ne?
Bu sorulara gerçekçi cevaplar verildiğinde insanı harekete geçirecek sonuçlara ulaşılacağı görülecektir.
Kendini tanıyan kişi gerçekçidir. Her zaman doğru bildiği düşünceleri hayatına geçirir. Pişman olacağı işlere girişmez. İhtiyaçlarını bilir, onları temel ilke ve prensipleri ışığında karşılamaya çalışır.
Kendini Tanımak = Davranışların ve oluşturduğu etkileri farkında olmak, bunları kontrol etmek, sonuçlarını bilmek ve kabullenmektir.
yazan: Niyazi Fırat Eres
bu yazılarda ilginizi çekebilir: