Muhammed İKBALden Dostluk Sözleri

0
1324

< “Ben yolu sormuyorum, arkadaş arıyorum. Nasıl demişler: evvel arkadaş, sonra da yol.”
< “Bir yâr, dîvâne, fakat akıllı bir yâr; şunu bunu düşünmeyen (mâsivâya yabancı olan) bir yâr.”
< “Dosttan ayrılan gönül, medreseden, mektepten aldığı bilgilerle asla huzura ermez.”
< “Sinende dağlar yok; varlığın gecesinde. Kendini ancak onun ışığında tanırsın.”
< “Eğer sevgiliden sen mahrem bakış istersen, O’na aşinaların eteklerine sarıl.”
< “Ey genç, böyle bir gönlün (Allah sarhoşu bir gönül) eteğine yapış; köle doğmuş iken hür öl.”
< “Ele bir şişe geçir: onu hakimâne iç. Ve bu hayat bezminden öylece çekilip git.”

 

AHMET ALBAYRAK
ahmetalbayrak1@yahoo.com

 

< “Ben yolu sormuyorum, arkadaş arıyorum. Nasıl demişler: evvel arkadaş, sonra da yol.”
< “Bir yâr, dîvâne, fakat akıllı bir yâr; şunu bunu düşünmeyen (mâsivâya yabancı olan) bir yâr.”
< “Dosttan ayrılan gönül, medreseden, mektepten aldığı bilgilerle asla huzura ermez.”
< “Sinende dağlar yok; varlığın gecesinde. Kendini ancak onun ışığında tanırsın.”
< “Eğer sevgiliden sen mahrem bakış istersen, O’na aşinaların eteklerine sarıl.”
< “Ey genç, böyle bir gönlün (Allah sarhoşu bir gönül) eteğine yapış; köle doğmuş iken hür öl.”
< “Ele bir şişe geçir: onu hakimâne iç. Ve bu hayat bezminden öylece çekilip git.”
< “Akıl, meşâlen midir? Onu bırak bir yere! Kadehin nedir; aşk mı? Onu sırra âşinâ bir kul ile beraber iç!”
< “Ona (hür insan) yaklaş, ona mahrem ol; bizlere yabancı kalabilirsin. Evin virân olsun, zararı yok; fakat ev sahibi ol. Bu dönüp duran felekten az şikayet et. O, diri insanın sohbetinden hayat kazan. Sohbet, kitaptan öğrenilen ilimden çok daha güzeldir. Hür insanların sohbeti, insan vücuda getirir.”
< “Ey gafil, dini kitaplarda arama! İlim ve hikmet kitaptan öğrenilir. Din ise ehlullâhın nazarından öğrenilir. Gönül hastalıklarını gönül sahipleri tedavi eder.”
< “Gönlü parlakların sohbeti bir iki ân sürer ama, bu ânlar varlık ve yokluğun sermayesidir.”
< “Pîrlerin hırkaları altındaki testiler şimdi boşalmış gitmiş. Yazık ki gençlere has o şarabın yerini hiç kimseler bilmiyor.”
< “Ateşli aşktan bahsedeceğim. Kabul et. Bir fakirden sultanlığın ruhunu, inceliğini, mânâsını öğren.”
< “Ey sen ki, senin kutsiyete ermiş fertlerin (evliyan), peygamberler mertebesindedir. Senin aşkınla bağrı parça parça olanlar, gönülleri dokuyanlar, vücuda getirenlerdir… Bir pervaneden yanmanın inceliğini, derin mânâsını öğren. Ateş içinde bir saray bina et. Canına aşkı yerleştir. Mustafa ile olan ahdini tazele.”
< “Hür adam, derin ve uçsuz bucaksız bir deryadır. Denizden su al, oluktan değil. Bu insanın göğsü, ateş üstündeki tencere gibi kaynar ve coşar. Onun nazarında heybetli dağlar bir avuç kum gibidir.
O, sulh zamanında meclisleri neşelendiren insandır, çemenin üzerinde bahar rüzgârı gibi eser. Mücadele anında o kendi kaderini bilir. Kendi mezarını kazar, hem de kendi kılıcı ile. Ey, çok sevdiğim, bizden ok gibi kaç; onun eteğine sarıl, hem de en derin bir acz içinde… Gönül tohumu su ve çamurdan yetişmez, onun için gönül sahiplerinin nazarı kâfîdir. 
Eğer bu âlemde böyle bir insanın eteğine sarılmazsan, on para etmezsin. (Bir çöpe değmezsin.)”
< “Ey cahil! Sen de bir gönül ele geçirmeğe bak. Sevgiliye bir mahfe hazırla. İcabında kendini feda et. İcabında onu elinde tut. ‘Niyâz’ tuzağını kurup ‘nâz’ı yakala.”
< “Yıldızları mızrakla delip de ipe dizen kahramanların büyük, uyanık himmetine kul kurban olayım ben.”
< “Allah dostlarının eli, Allah’ın elidir. İş becerir, iş yapar, işi halleder ve galip gelir.”

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız