Gerçek bir yarış atı iseniz, çok dikkatli olmalısınız. Ne dolap beygirlerini ne de sütçü beygirlerini ayakları tökezleyip yaralandıklarında vururlar, ama yarış atlarını öldürürler. Günseli Ö. Ocakoğlu İnsanları sınıflandırmaktan ve onları şablon tanımlarla ifade etmekten asla hoşlanmam ama yaşama bakış açıları ve beklentileri söz konusu olduğunda, böyle bir sınıflandırma için bir hak doğuyor diye düşünmekteyim.
Atlar kendi türü içinde sınıflandırılabilen ender canlılardan. Ben, atları üç kategoride incelerim. Birinci gruptakiler dolap beygirleridir. Bu gruptakiler gözlerinde at gözlükleri, boyunlarındaki çanla, bir kuyunun etrafında bir yerlere gittiklerini varsayarak dolanıp duranlardır. Boyunlarındaki çanın ahenkli tatlı sesi, sanki bir yerlere gidiyormuşçasına onları oyalar.
Bu gruptakilere, bilgi, gelecek, fayda, uzlaşma ve gelişme adına hiçbir şeyi öğretemezsiniz. Bu değerleri enjektörle damardan vermeyi deneseniz bile başarısız olursunuz. Komplikasyon yapıp geri atarlar. Toplumların her konudaki fanatiği bu kesimden çıkar.
İkinci gruptaki sütçü beygirleridir. Kendilerine öğretilen bir hat üstündeki kapılara eksiksizce uğrar, yeni öğretilenleri de aksamadan belleklerine kaydederler. Bu gruptakilere, sadece gazetedeki başlıkları okuyarak destanlar yazan tipler girer. Derinlemesine bilgi sahibi olmadan her konuda tartışmaya girip ikna olmamak için direnenler bu gruptadır.
Bunlara da bilgi, gelecek, fayda uzlaşma ve gelişme adına biraz emek harcayarak yönlendirmek ve katkıda bulunmak isteseniz bile, uzun süren çabalarınız çok az sonuç verecektir.
Bu değerleri tablet haline getirip hap gibi yutmalarını isterseniz, yanınızda yutup sonra çıkarmanın bir yolunu mutlaka bulurlar. Ne yazık ki, toplumun en kalabalık grubu bu kişilerden oluşur.
Son grupta yarış atları vardır. Bu gruptakiler de aynı yarış atları gibi, kendilerine yüklenen farklı olma misyonunu taşımanın sorumluluğunu da hissederek, önlerine parkurlar, hedefle, ulaşmayı istedikleri amaçlar koyarlar, atlamak, atlamak ve başarmak isterler.
Ya doğuştan yarış atısınızdır ya da koşullar sizi yarış atı yapar. Eğer koşulların yarattığı bir yarış atı iseniz, kendiniz için koyacağınız engel ve hedefleri çok doğru seçmelisiniz. Çünkü, hedefe çok az kala gücünüzü tüketip çatlayabilirsiniz.
Gerçek bir yarış atının herkes tarafından sevildiğini varsaymak hayalci olur. Daha küçük yaşlardan itibaren başkalarınca diğerlerine örnek gösterilen bu kişiler, hep vitrinde bakışlar altındadır. Sevilmemelerine karşı izlenirler ve üstlerine oynanır. Bilgi gelecek, uzlaşma, fayda ve gelişme adına her şey, bu kişilerin yaşam biçimidir. Hem bu değerleri yaşarlar hem de toplumda önder kimliğindeki liderler rolünü üstlendiklerinden, başkalarının da aynı değerleri paylaşması için mücadele verirler.
Dünya hepimizin izlediğinden daha hızlı değişiyor. Biz, bu değişimleri kendi gelişme süreçleri içinde bazen yakalıyor bazen de sadece sonuçlarını yaşıyoruz. Her şey bu kadar hızlı değişiyorken, değişmezlik kalıbı içinde yaşamanın işletmeler için ne kadar tehlikeli olduğunu görmemek olanaksız.
Mükemmel bir vizyon yaratıp bu vizyona sıkı sıkıya bağlı kalmak, bazen hiçbir vizyona sahip olmamaktan daha tehlikeli. Başarı doğruluğu kabul edilmiş, herkesin inanarak paylaştığı, gerçekleştirilebilir bir vizyon yaratmaktan ve bu süreçte esas değerleri göz ardı etmeden, değişim ve gelişmelerden etkilenebilen bir vizyon yaratmaktan geçer.
Vizyon; önce bireylerin, sonra da bu bireylerin yarattığı ailelerin, toplumların, milletlerin gelişimi ve yaşamsal kalitesi için olmazsa olmaz değerler bütünüdür.
Bireyler kişisel vizyonlarını yaratarak performanslarını arttırıp başarılar yakalayabilir. İşletmeler, kurumsal vizyon yaratarak kazancın ötesinde sosyal sorumluluklarını yerine getirebilirler. Toplumlar, gelişmişlik vizyonlarını benimseyerek diğer toplumlarla fark yaratabilirler.
Yarış atlarının bireysel vizyonu, toplumun diğer gruplarına da mesajlar verir. Bu sorumluluğu üstlenenlerin sayısı, ne yazık ki diğer gruptakiler kadar çok değildir.
Eğer gerçek bir yarış atı iseniz, çok dikkatli olmalısınız. Ne dolap beygirlerini ne de sütçü beygirlerini ayakları tökezleyip yaralandıklarında vururlar ama yarış atlarını öldürürler.