Herhangi bir şekilde kızgınlığınızı ve öfkenizi dizginlemekte zorluk çekiyorsanız, öfke ve kızgınlığınıza karşı zaferleriniz mağlubiyetlerinizden az ise, bu iki tehlike karşısında doğru stratejilerle hareket etmeniz gerekiyor demektir.
Öfke ve kızgınlık dolu davranışlarınıza karşı kayıtsız kalmaz, onları doğru yöne kanalize etmeye gayret etmezseniz oldukça ağır bedeller ödemek zorunda kalırsınız. Örneğin kalp rahatsızlıkları, kronik baş ağrısı, depresyon, ilişki istismarı, özgüven azlığı, bağımlılıklar, çevreye ve kendimize zarar verme gibi çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Öfke ve Kızgınlığın Doğuşu
Kızgınlık ve öfke, içinde karmaşık ve birbiriyle çatışan duygular barındırır. Kendimizi engellenmiş ve incinmiş hissetmemize neden olan …
NİYAZİ F. ERES
niyazieres@sibermekan.com
Herhangi bir şekilde kızgınlığınızı ve öfkenizi dizginlemekte zorluk çekiyorsanız, öfke ve kızgınlığınıza karşı zaferleriniz mağlubiyetlerinizden az ise, bu iki tehlike karşısında doğru stratejilerle hareket etmeniz gerekiyor demektir.
Öfke ve kızgınlık dolu davranışlarınıza karşı kayıtsız kalmaz, onları doğru yöne kanalize etmeye gayret etmezseniz oldukça ağır bedeller ödemek zorunda kalırsınız. Örneğin kalp rahatsızlıkları, kronik baş ağrısı, depresyon, ilişki istismarı, özgüven azlığı, bağımlılıklar, çevreye ve kendimize zarar verme gibi çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Öfke ve Kızgınlığın Doğuşu
Kızgınlık ve öfke, içinde karmaşık ve birbiriyle çatışan duygular barındırır. Kendimizi engellenmiş ve incinmiş hissetmemize neden olan farklı etkilere verdiğimiz tepkilerden oluşur. Bu tepkiler; vücudumuzda, davranışlarımızda ve düşüncelerimizde kendini gösterir.
Öfkelenmemize sebep olan, kendimizi kızgın hissettiren olaylar tek başlarına bir değer taşımazlar. Burada önemli olan, bu olaylar karşısındaki bakış açımız ve onları nasıl değerlendirdiğimizdir.
Olaylara verdiğimiz tepkiler ve bunların nedenleri bize kendimizi tanıma açısından oldukça önemli işaretler verir. Önemsiz sayılabilecek olayları gözümüzde fazla büyüttüğümüzü, bunlara aşırı tepkiler verdiğimizi biliyorsak, onları kontrol etmemiz ve yönetebilmemiz kolaylaşacaktır.
Kızgınlığın Doğuş Evreleri
< Bir olay ya da kışkırtma ile karşılaşıldığında kızgınlığın tohumları da çatlamaya başlar.
< Kızgınlık düşünceleri zihnimizde filizlenir.
< Davranışlarımız kızgınlık düşünceleri üzerinde şekillenmeye başlar.
< Kızgınlık beslenir, büyür. Şiddetlenir ve olumsuz davranışların kontrolü giderek zorlaşır.
< Kontrol altına alınamayan kızgınlık egemen hale gelir ve uzun süren, şiddetli, acı verici, tahrip edici düşünce ve davranışları başlatır.
Kızgınlık çoğu zaman bir haksızlıkla karşı karşıya olduğumuza inandığımızda ya da bizim için önemli bir şeyi kaybetme tehlikesiyle karşılaştığımızda ortaya çıkar.
Zihnimizdeki bu durumdan kurtulabilmemizin yolu, düşünce, duygu ve davranışlarımız arasındaki bağlantıyı fark etmek ve yönetmektir.
Kızmak, Hiddet Göstermek Anlamına Gelmez
Kızgınlık, kronik bir hal aldığında, yanımızdan ayrılmayan ve bize zarar vermeye çalışan bir düşman gibi davranır.
Kişisel yaşamımızı ve üretkenliğimizi kısıtlayan kızgınlık, doğru yönlendirilirse üretkenliğin ve yaşam performansının artmasını da sağlayabilir.
Örneğin öfkelendiğimizde vurup kırmak, etrafı dağıtmak istiyorsak, bu enerjimizi sportif faaliyetlere yönlendirebiliriz. Kızgınlık anında içimize kapanıyor, kendi kendimizi yiyip bitiriyor da olabiliriz. Böylesi bir tepkiyi, bir içsel yolculuğa, kendi kendimizi sorgulama sürecine çevirebiliriz. Rahatlamamızı, kendimizi tanımamızı sağlayan metinler okuyabiliriz.
Eğer öfkemizi doğru yönlendiremezsek, öfkemiz bizi yönlendirir ve kendimizi olumsuz davranışlardan oluşan bir kısır döngünün içinde buluruz. Bunun için;
< Önce bizi kışkırtan duygu, düşünce ve davranışların ne olduğunun farkına varmalıyız.
< Bu düşünce, duygu ve davranışlara verdiğimiz tepkileri, bu tepkilerin şiddet ve süresini belirlemeliyiz.
< Bu farkındalıkla kendimize has metotlarla hareket etmeliyiz.
Kızgınlığı kontrol etmenin yarısını inançlarımız hakkındaki algılarımız belirler. İnançlarımızın yolumuzu tıkadığını, onları yeniden değerlendirmenin zamanı geldiğini kabul edebiliyorsak bu inançların sebep olduğu pek çok olumsuz davranışın da önüne geçmek için ilk adımları atmış oluruz.
Öfke ve Vücudumuz
Vücudumuz, öfkeye karşı tepki verir ve bize anlayabileceğimiz sinyaller gönderir. Eğer bu tepki ve uyarı sinyallerine karşı duyarsız davranırsak ciddi sağlık problemleriyle karşılaşabiliriz.
Gerginlik, öfkelenme sürecinin ilk basamağıdır. Eğer kaslarınız gerginse, baş ağrısı şikâyetiniz varsa, mide şikâyetleriniz sıklaşmışsa, göğsünüzde baskı hissediyorsanız gerginliğinizin arttığını bilmelisiniz. Gerginlik, bir problem karşısında sıkıntı yaşadığımızda bize kalan bir atık etkidir. Bu atık üzerimizde kaldıkça vücudumuz alarm verir. Çünkü bizi yıpratan bir durumla karşı karşıyayızdır.
Öfkenin artması; kan şekerinin yükselmesi, nabız ve kan basıncının artması, nefes düzeninin değişmesi ve bozulması, sırt ve baş ağrısı, terleme gibi fiziksel değişimlere sebep olur. Bunların sonucunda kronik rahatsızlıklar baş gösterebilir.
Öfke, zihni de etkileyerek konsantrasyon bozukluğu, performans düşüklüğü, uykusuzluk, uyku düzeninin bozulması ve dolayısıyla dikkatsizliğe de sebep olur. Bunlar ise; sinir ve endişe gibi diğer duygusal problemlere yol açar.
Öfke kronikleştiğindeyse kişi iş yapamaz duruma gelir. Tatminsizlik, zayıf ve bozuk ilişkiler, sık sık iş değiştirme gibi şikayetler artar.
Öfkenin İyi ve Kötü Yanları
“Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir.” Aristotales
Öfke ile İlgili Hadis-i Şerifler:
Kızgınlık ve öfke ile ilgili olarak peygamberlerin tavsiyelerinde ve ayetlerde insanlara uyarılar vardır. Hz. Muhammed’in bazı hadis-i şerifleri de kızgınlık ve öfkeye işaret eder.
İbn-i Mes’ud’dan rivayet olunan hadis-i şerife göre Resulullah, “Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?” diye sordu. Ashab, “Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” dediler. Resulullah, “Hayır” dedi. “Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” buyurmuştur.
Ebu Hüreyre’den rivayet olunan şu iki hadis-i şerife göre de Resulullah buyurdular ki: “Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.”
Bir adam: “Ey Allah’ın Resulü! Bana kısa bir nasihatte bulun, uzun yapma! Ta ki nasihatini unutmayayım” demişti (ve birkaç kere tekrar etmişti). Hz. Muhammed (bir kelimeyle) “Öfkelenme!” cevabını verdi.
Burada da görüldüğü gibi kızgınlık ve öfke insanın fıtratı icabıdır. Ancak kişi bunun farkına vardığı ve kendini geliştirdiği ölçüde de kızgınlık ve öfkenin esaretinden kurtularak efendi olabilir.
Otantik Duygularımızın Kara Kutusu AMİGDALA
Stres Yönetimi Stresle Basetme
ÖFKE VE NEFRET hakkında güzel sözler 2
Psişik Yetenek Ruhsal Gelişmişliğin Ölçüsü müdür?
MOTİVASYON VE BAŞARI İÇİN İÇİN TAM 50 TAKTİK!
ÖZGÜVEN GELİŞTİRME TAKTİKLERİ!