ir hastalığımız çıktığında olumlu imgeleme (planlı hayal etmek) yapmak, iç iyileşme güçlerini harekete geçirir. Unutmayalım, bedenin zekâsı iyileşmeye doğrudur. Olumlu imgeleme bedenin zekâsının önünü açar.
Örneğin; bir tansiyon hastası, akşam uyumadan 30 dakika önce yatağına gidip, 4 saniye burundan nefes alıp 8 saniye verirken; kalp damarlarındaki ve tüm damar sistemindeki basıncın düşmeye başladığını, büyük ve küçük tansiyonun bünyenin tolere edebileceği aralığa indiğini, kalp başta olmak üzere tansiyonla ilgili tüm sistemlerin uyum ve ahenk içinde çalıştığını, tüm stres ve gerilimin bir miktarının her nefesle dışarı atıldığını hayal edebilir. Ardından, sevdiği bir doğal dinlenme ortamında uzanıp dinlendiğini imgelerken, aldığı her nefesle kâinatın derinliklerinden gelen saf koşulsuz sevgiyi içine çektiğini, bu sevginin tüm doku, organ ve hücrelerine iyilik, şükran, neşe, sevinç, anlayış ve diğer pozitif duyguları aşıladığını imgeleyebilir. Verdiği her nefesle hastalığına yol açan tüm sebepleri vücudundan serbest bıraktığını, hayatında olmak istediği hayale, forma büründüğünü imgeleyebilir.
*Bu şekilde metodik, planlı imgeleme, hastalığı iyileşme sürecine sokar. Hastalığı olumsuz düşünce, olumsuz zihin, olumsuz duygularla, hatalı seçimlerle, bilişsel çarpıtmalarla üretmek de yine olumlu düşünme, olumlu imgeleme yoluyla yok etmek de mümkündür.
Olumlu imgeleme iyileşme, huzur ve neşenin önünü açan çok güçlü bir araçtır. Hayatının kaptanı olmaya aday kişi, olumlu imgeledikçe, olumlu imgelemelerle ilgili olumlu düşünce ve hislere sahip oldukça, bilinçaltı bu yeni durumu içselleştirir. Ve bilincin ve bedenin uygun gördüğü iyileşme sürecini başlatır.
ELEŞTİRİ VE SUÇLAMA MI SORUMLULUK ALMA MI?
Eleştiri ve suçlama, hayatın sorumluluğunu almayı engeller. Kişiye zindan hayatı yaşatır.
Eleştiren insan, hiçbir yerden, insandan koşulsuz sevgi ve memnuniyet duymaz. Hep kusur arar. Hâlbuki insan, toprak gibi kusur örten olduğunda, her durumda iyiyi görmeye çalıştığında, çözüme odaklandığında hayatının kalitesini artırır.
Hayatının kaptanı olan insan, sorumluluk alır. Sorumlu insan, bahanelerin, başkalarını suçlamanın, dedikodu ve kıskançlığın ardına sığınmaz. O, özü ve sözü bir olarak, kendi hayatının mimarı olarak, seçimlerinin, düşüncelerinin, davranış ve söylemlerinin sorumluluğunu alır. Kendi kulvarında kendi orijinal ışığında yürür.
Sorumlu insan anı yaşar. Görevlerini yapıp Rabb’ine tevekkül eder. Çıkan sonucu kabullenir. Geçmişin acı ve keşkelerinde, geleceğin ise kaygılarında boğulmaz.
Cevdet Mirmahmutoğulları
Hayatın Kaptanı Ol kitabından