Aylık ne kadar geliriniz olsun istiyorsunuz? Bin, iki bin, beş bin ytl?
Ayda elli bin ytl geliriniz olsun istiyorsunuz diyelim ve çaba gösterip devlet memuru olmaya çalışıyorsunuz. Sizce bu gerçek bir istek midir? Bir memurun bu maaşı alması mümkün değil. Peki, özel bir firmada yönetici olarak çalışsanız bunu alabilir misiniz? Ona da mı hayır?
Bunu başarmak için iyi geliri olan, size ait özel bir işiniz olmalı, değil mi?
Düşüncelerimize çok dikkat etmeliyiz. Çünkü düşüncelerimiz gerçekleşme eğilimi içerisindedir. Her düşünce kendi varlığının eyleminde diretir ve kendini gerçekleştirmeye çalışır.
Bir erik çekirdeği; erik ağacı olabilmek için fırsat kollar ve uygun şartları bulup kendini gerçekleştirmeye çalışır. İçindeki ağacı yeşertmek yaşatmak ister. İşte düşüncelerimiz de içinde barındırdığı tohumları gerçekleştirmek ister.
Düşüncelerimiz pusuya yatar, mücadele eder, koşar ve hedefine ulaşmaya çalışır. Her düşünce ilk olmak ve gerçekleşmek ister. Bu mücadele her zaman hayatla ya da koşullarla ilgili değildir. Kendi içimizdeki düşüncelerde birbiriyle savaşır. “Yüksek gelir” istemek de bir düşüncedir, “az ama risksiz, garantili bir gelir” sahibi olmak için memur olmak da bir düşüncedir. Eğer bu iki düşünceye de sahipsek, aralarında bir çatışma çıkacak ve bu bizi belirsizliğe sürükleyecektir.
Benzer şekilde geçmişte oluşturduğumuz bir düşünce o zaman bize fayda sağlarken, zihnimizde hala varlığını koruduğu için bugün bize zarar veriyor olabilir.
Yaşamımızı kontrol eden bir sisteme sahibiz ve bu sistem fiziksel, zihinsel ve duygusal varlığımızın kontrolünü elinde bulunduruyor. Bu sistem bizim verdiğimiz verilerle çalışan, tek amacı bize hizmet etmek olan sadık bir hizmetkardır. Sistemi düşüncelerimizle yönetiriz. Bu nedenle sisteme verdiğimiz komutların sonuçları çok önemlidir. Bu sisteme bilinçaltı diyoruz. (Siz isterseniz başka bir şeyde diyebilirsiniz; irade, can, içimdeki ben vb.)
Bilinçaltı bizi mutlu etmek gibi gerçekten ulvi bir göreve sahiptir. Öyleyse insanlar neden bu kadar mutsuz? Çünkü bilinçaltlarının kontrolüne sahip değiller, çünkü geçmişte verdikleri komutlar (düşünceler, kararlar) bugün istedikleri sonuçları almalarına yetmiyor. Hatta istemedikleri sonuçlarla yüzleştiriyor onları. Bunu şöyle düşünebilirsiniz; bir zamanlar düşmanın içeriye girmesine engel olmak için ördüğümüz duvarlar şimdi, barış zamanında, sizin dışarıya çıkmanıza engel oluyor.
Güneşe karşı hassasiyet gösteren bir bayanla yaptığımız çalışmada bu gerçekliği çok açık görebilirsiniz: Bir öğretmen eşi olan bayan, kendi memleketinde mütevazı bir hayat yaşarken, eşinin tayini nedeniyle bir büyük şehre yerleşmek zorunda kalmıştı. Tabi aniden büyük bir şehirde, zengin bir semtte yaşamaya başlamak bazı zorlukları da beraberinde getirmişti. Örneğin giyim tarzı hiçte çevresindekilerle uyuşmuyordu. Yeni girdiği ortamdaki öğretmenler, öğretmen eşleri ve gözlemlediği diğer insanlar daha rahat ve daha açık giyinebiliyordu.
Ortama ayak uydurmak için onlar gibi giyinmeye başladı. Genellikle bayanların yanında bir rahatsızlık hissetmezken, yabancı erkeklerin yanında tedirgindi. Hele ki dışarıya tanımadığı erkeklerin içine girmek zorunda kaldı mı memleketindeki kültürel değerler iyice zihninde büyüyor ve bunun yanlış olduğunu ona hatırlatıyordu.
Bir gün askılı bir bluzla süpermarketten dönerken, tüm vücudunun güneş gören yerlerin kırmızılıklar içinde kaldığını görmüş ve doktora gitmişti. Doktor da güneşe karşı cildinin hassas olduğunu ve bunun bir alerji olduğunu söylemişti. Oysa yaşadığı durum eski düşüncesiyle, yeni sahip olduğu düşüncelerin çatışmasından kurtulması için bilinçaltının ona sunduğu bir çözümdü.
Fark ettiniz mi? Bilinçaltı bayanı nasıl koruyup, mutlu ederek çatışmadan kurtarmayı amaçladı ve gerçekleştirdi. Gerçekten istediği bir şeye nasıl kavuşturdu onu. Artık askılı buluz giyinmesine gerek kalmadı, çünkü güneşe o şekilde çıkamazdı. Çünkü bir mazereti vardı. Bilinçaltı onu içindeki çatışmadan kurtardı ve mutlu etti. Ama tanıştığımızda o kadarda mutlu görünmüyordu. Başlangıçta bu durum onu rahatlatmıştı. Alerjisi sayesinde “Geri kafalı” damgasını yemekten kurtulmuştu. Ama o çevrede yıllarca yaşadıktan sonra, onların değerlerine o kadar alışmıştı ki artık askılı bluz giyebilmek istiyordu.
Ama alerjisi devam etmekteydi. Çünkü bir düşünceden ya da düşüncelerin çatışmasından korumak ve mutlu etmek amaçlı programlama yapan bilinçaltı, oluşturduğu kalıbı değiştirmek konusunda istekli değildi. Ürettiği çözüm geçmişte işe yaramış ve bugün artık fayda sağlamıyor hatta zarar veriyor olsa bile, o ilk oluştuğu ana sadıktı ve bu kalıptan kolayca vazgeçmek istemiyordu. Bu sebeple artık bluz giymeyi istiyor olması, onun bu durumdan kurtulması için yeterli olmuyordu. Bilinçaltı düzeyde müdahaleye ihtiyacı vardı.
Bu bayanla yaptığımız çalışmalarda bilinçaltı yeni kayıtları almış ve güneş alerjisinden geriye hiçbir şey kalmamıştı.
Düşüncelerinize kontrol edin, nasıl düşünüyorsanız bilinçaltınız bir çözüm üretecektir. Bu çözümün size her zaman fayda sağlamasını istiyorsanız, düşüncelerinize daha fazla özen göstermelisiniz.
Jack E. Addington’un “%100 Düşünce Gücü” adlı eserinde çarpıcı bir örnek vardır. Vasiyetini hazırlayan bir kadın şu cümleleri sarf ediyor:
“Bir gün her istediğimin birisi tarafından yerine getirileceği bir durumda olacağım. Söylemem gereken şey sadece istiyorum olacak ve birisi istediğimi yapacak.”
Kadının zengin olduğunu ve etrafında uşaklar olduğunu mu hayal ettiniz yoksa? Maalesef hiçte öyle olmamış.
Bilinçaltımız bizlerin istediğini yerine getirmekle yükümlüdür. Eğer detayları vermemişseniz, bunu nasıl yerine getireceğine kendi karar verir, ama bilin ki bu karar her zaman işinize yaramaz.
Bir arsanız var ve buraya bir ev yaptırmak istiyorsunuz. Bir mimar buldunuz ve şuraya bir ev yapın deyip yetkilerini verdiniz. Fakat aradan üç ay geçti ve mimar daha hiçbir şey yapmamış. Gidip bağırıp çağırdınız. Mimar size açıklama yaptı: “Ama siz bana ne zaman istediğinizi söylemediniz ki, benimde işlerim vardı o nedenle fazlada acele etmedim, ne yapabilirim?” Baktınız mimar haklı, özür dilediniz. Üç ayda bitmesine karar verdiniz, mimar itiraz etti: “Olmaz efendim. Düşünün o araziye onar kattan iki blok yapacağız. Üç ayda bitmesi mümkün değil.” Siz şaşkın şaşkın mimarın yüzüne bakakaldınız: “Ne iki bloğu ne on katı? Bana müstakil bir ev yapacaktınız.” (Ne istediğini bilmeyen hayal kırıklığına uğramaya mahkûmdur.)
Mimar bakıyor ki fikirleriniz uyuşmuyor size soruyor, “Nasıl bir ev istiyorsunuz?”
“Ne bileyim nasıl olursa olsun, yeter ki müstakil olsun” diye cevap veriyorsunuz. Üç ayın sonunda mimar size dünyanın en güzel gecekondusunu teslim ediyor. Deliye dönüyorsunuz. (Davranışlarınızı ve tavrınızı değiştirmediğiniz sürece kaybetmeye mahkûmsunuzdur.)
Şimdi içinizdeki mimara dönelim. O mimara tam olarak ne istediğinizi söylemezseniz, maalesef elde edeceğiniz sonuçlar istediğiniz sonuçlar olmayabilir.
Emerson; “Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilir” diyor. Bilinçaltlarımıza veya başkalarının bilinçaltlarına attığımız her tohum yeşerir. Eğer ektiğimiz çiçek veya buğday tohumuysa eninde sonunda kokusundan, ekmeğinden sizde yararlanırsınız. Yok, kötülük tohumuysa, sizde nasibinizi alırsınız. Örneğin birine “Senin kafan çalışmıyor” deyip, onun zihnini programlıyorsanız, dönüp dolaşıp sizi bulur. Birine “Senden adam olmaz” dediyseniz, bu olumsuzluklar mutlaka karşınıza çıkar. Ama çevrenize mutluluk getirecek söylemler içindeyseniz, bilin ki başarı sizi bekliyor, mutluluk hemen kapınızın önünde
Addington’un vasiyetini yazdığı kadına ne oldu biliyor musunuz? Kadın gerçekten istediğine sahip olmuş. Bir kaç yıl sonra felç geçirmiş. Tam istediği gibi, söyleyebildiği tek sözcük “İstiyorum” olmuş.
Düşüncelerimize dikkat etmek zorundayız. Düşüncelerimiz bilinçaltımızda gerçek bir deneyime dönüşecekleri anı beklerler. Verdiğimiz emirler bilinçaltı tarafından gerçekleştirilir ama sonuçlar bizi memnun etmeyebilir. Hata da bilinçaltımızda değil, ona verdiğimiz komutlardadır.
Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür,
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür,
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür,
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür,
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür,
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür,
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür
Mahatma GANDHI
Z. Müge Kasaroğlu
superbeyindergisi@gmail.com
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir: