KUANTUM DÜŞÜNCE SÜREÇLERİ

0
1330

Hayatlarımızı evrende akıp giden ortak yaşam içinde esrarlı bir şekilde yaşarız. – Martin Buber

Kadim Bilgelikte, Ruhsal Öğretilerde, Ezoterik–tradisyonel bilgilerde zihinlerimizin, yani şuursal yönümüzün aynı anda hem her yerde hem hiç bir yerde bulunmasının asıl nedeni bizim özde ruhsal varlıklar olmamızdan kaynaklanmaktadır’ denir. Ve ruh varlığı, ruhsal etkisini düşünce enerjisinin aracılığıyla aktarır.
Düşünce enerjisi, ruhsal bir enerjidir ve bizim şimdiki düşünme fiilimiz anlamına gelmez. Bu sık sık yanlış anlaşıldığı için düşünce gücü yani arınmamış günlük düşünceyle birçok şeyi yaratacağımızı sananlar büyük bir yanılgı içindedirler. Gerçek yaratıcılık günlük düşüncelerin ve isteklerin tümünün silindiği, bir tür meditatif noktada başlar. Kuantum fiziğinde parçacıkların sıçrama yaptıkları boşluk noktası gibi. Bu bilgileri gerçekten araştırmadan, populist akımların peşinden koşarak çekim yasasını kişisel menfaatler uğruna düşük seviyeli amaçlar için kullanmaya kalkanlar; öncelikle ilk yakın çevrelerine karşı bir türlü gerçekleşmeyen istekleri hararetle savunmaları ve
“iste senin de olsun” felsefesine cahilce kapılmış olmaları yüzünden küçük düşmeye mahkumdurlar.

Aslında düşünce enerjisinin, bilgi taneciklerinin yani ruhsal elektronların aktarımına yardımcı olması da bazı yasa ve ilkelere bağlıdır. Evren ahengiyle uyum içinde olmayan eylem ve uygulamalar ve bunlardan doğan düşünceler ancak menfi egregorlar (düşünce formları) yaratır. Asla varlığın bilgi tohumuna geliştirici katkıda bulunmazlar. Aksine gezegenin ortak şuur alanına zarar verirler. Karar alma aşamasında olan insanların yanlış karar vermesine bile neden olabilirler. Bu konu ile ilgili olarak araştırma yapmak isteyenlerin Danah Zohar’ın Kuantum Benlik adlı kitabının (Sarmal Yayınevi) Dünyanın Ortak Yaratıcı Olan Bizler bölümünü dikkatlice incelemeleri faydalı olur.

Bohm’un dediği gibi, “Düşünce süreçleriyle kuantum sistemleri birbirine benzerdir. Bu yüzden onlar ayrı elementler gibi analiz edilemezler, çünkü her elementin ‘içkin’ doğası yaratılış olarak birbirlerinden ayrı olmadığı gibi diğer elementlerden de bağımsız değildir, bunun yerine diğer elementlerle kısmi bir ilişki içindedir.”

Spiritüel öğretilere göre ise, düşüncelerimiz reel, kendine göre etki alanları olan, belli bir alanda etkinliklerini gerçekleştirme gücüne sahip enerji formlarıdır. Düşüncenin şekil almış, form tutmuş haline form panse (forme-pense) denir. Her düşünce bir enerji, bir etki taşıdığı için düşüncelerimizin yarattığı düşünce formları da bizim eserimizdir ve hepimiz kendi düşünce formlarımızın sorumluluğunu bilsek de bilmesek de taşırız.

Binlerce yıldan beri bütün ruhsal eğitim sistemleri bizlere düşüncelerinizden dahi sorumlusunuz derken düşüncenin negatif ya da pozitif yönde son derece önemli bir etki gücünden söz ediyorlardı. Düşüncenin önemini kuantum dünyası açısından ele alırsak; insan olarak varoluşumuzun ruh ve beden şeklinde bir ikilem olarak ortaya çıkışı; atom altının soyut ve sanal dünyasında da varoluşumuz dalga/parçacık ikiliği şeklinde ortaya çıkar. Bütünleşmiş bir ruh-beden ilişkisinde yani pozitif düşüncenin egemen olduğu düşünce sisteminde varlıksal ve bütünsel açıdan son derece olumlu, yaratıcı bir metafor oluşturur. Bu metafor kuantum düzeyinde, bilgi tanecikleri aracılığıyla bilginin daha hızlı yayılmasına, bir tür evrensel bilgi bankasında depolanmasına ve genişlemesine neden olur.

” Şimdi, kuantum işlemleriyle kendi içsel deneyimlerimiz ve düşünce yöntemlerimiz arasındaki yakın benzerliğin yalnızca bir tesadüf olup olmadığını sorabiliriz. Düşünce süreçleriyle kuantum süreçleri arasındaki benzerlik, bu ikisini birbirine bağlayan bir hipotezin verimli olacağını düşündürebilir. Eğer böyle bir hipotez doğrulanabilirse, bu bizim düşünmemizin birçok önemli özelliğini doğal bir şekilde açıklayabilir. “ David Bohm

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız