KUANTUM ve İLİŞKİSEL HOLİZM

0
1262

Hem modern fizikte, hem kadim bilgelikte hem de ezoterik bilgilerde aynı bütünün iz sürmesi ya da aynı kumaşın tersi-yüzü gibi olmasına benzeyen alanlar, olaylar ve ilişkilerden örülü bir ağ vardır. Evrende herşey birbiri ile iç içedir. En basit geometrik anlamıyla alanlar, X ve Y düzleminde belirli uzunluklara sahip iki çizginin kesişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Yani herşey yardımlaşma ve dayanışma içindedir. Evrende hiçbir şey kendi başına bir şey ifade edememektedir, Tanrı’dan başka!… İşte onun içindir ki insanlar alanlarını oluştururken yalnız değillerdir tek başlarına yaşayamazlar.

Bizim her türlü fiziksel ihtiyacımızı karşılasalar ve içinde başka canlıların yaşamadığı bir yere bıraksalar, belirli bir süre sonra orada yaşayamaz hale gelirdik. Nedeni çok basit: “Ortak alan kurabileceğimiz başka bir insanın bulunmaması.”
İnsan, insandan beslenir. Ruhsal, duygusal, fiziksel alışverişlerimiz olmasa tekamül edemeyiz. Bir insana verilebilecek en büyük ceza diğer insanlarla ilişkisini kesmektir. Orta çağda kilise kendisine karşı çıkanları afaroz ediyordu, yani o bireyleri, etkisi altına aldığı toplumun dışına alıyordu. Sokakta gidiyorsunuz kimse sizinle konuşmuyor, merhaba bile demiyor, alışveriş bile yapamıyorsunuz yani insanlarla tesir (enerji) alışverişinde bulunamıyorsunuz. Ne kadar zor ve acıklı bir durum. Enerji alışverişimiz arttığı oranda kendi kapasitemizi de artırırız. Verdikçe kabımız daha çok dolar. Sadaka ve zekat kavramlarına bu açıdan bakarsak, daha geniş düşünce ufuklarına yaklaşırız. Amaç maddeden vermek değildir, o işin görünendeki kısmıdır ve madde enerjinin en kaba formudur. Asıl süptil yanımızdan neler verebiliyoruz?

Sevgimizi ne kadar paylaşabiliyoruz? Ne kadar gönülden verebiliyoruz? Bizi sevmeyeni de sevebiliyor yani sevmek anlamaktır tanımından hareketle onu ne kadar anlayabiliyor veya anlamaya çalışıyoruz? Bir gökkuşağı gibi ışığımızı her evin damına ne kadar yayabiliyoruz? Enerji üretmek için, sevgi, dostluk enerji alışveriş dengelerimizi iyi kurmak demektir. Bu de esnek ve uyumlu olmak anlamına gelir. Esnemek; bize yapılan baskıya veya bir yerden gelen etkiye karşı, kendimizi harap etmeden, kendimizi yok etmeden, kırmadan, parçalamadan, gelen etkiyi içimizde genişleterek, esneterek geriye çekilmek veya ileri gitmektir. Esneklik sağlanınca uyum sağlanması kolay olur. Yüksek enerji alış-veriş dengesi kuranlar yani esnek olanların en büyük yararı öncelikle kendilerine olur, esneklik nedeniyle onlar için kapalı kapı, açılmayan kilit yoktur, anahtarı her zaman ceplerinde daha doğrusu yüreklerinde taşırlar…

Esneklik ve uyum ilkeleri insanların toplumda ortak alanlar halinde, ortak düşünceler, hareketler ve idelerle birleşmelerine neden olur. Başta dinler olmak üzere, sosyal, felsefi, ekonomik tüm ekoller ve düşünceler insanları bir araya toplayacak çeşitli kurumlaşmalar oluşturmuşlardır. Ancak günümüzde eskiye ait olan her şey yenilenme sürecine girmiştir. İnsan gelişmektedir ve zaman ilerlemektedir. Değişime direnmek değil, ayak uydurmak gerekir. Değişim çok güçlü ama çağa ayak uydurmak, teknolojinin oyuncaklarını iyi kullanmak anlamına gelmiyor. Teknolojiyi kullanan insanın içsel durumu çok önemli! Ruhsal yüksekliğimiz, insanlar için beslediğimiz kardeşlik duyguları, birlik ve beraberlik hislerimiz bizi asıl geliştirmekte olan duygulardır… Günümüzde teknolojik açıdan gelişmiş pekçok toplumda insani ilişki açıdan herşeyin mükemmel olduğunu iddia edemeyiz.

Varlıksal anlamda alanlar arasındaki ilişki güçlendikçe, ortak alanlar da güçlenecek ve dünya insanlığı bir potanın içinde erimeye hazır bir hale gelecek. Sonuçta bir tek alan kalacak, hepimizi kapsayan cıvıl cıvıl, içi sonsuz enerji dolu bir gezegen alanı… Böyle bir alanı önce içlerinde, yüreklerinde oluşturanlar sonra o alanın onları taşımaya başladığına da şahit olmuşlardır. Yarattıkları alan yol göstericileri olur. Tıpkı yeni bir harita gibi. Yeni bir alan oluşurken esneklik ve uyum uygulamaları en önemli uygulamalardır. İçimizdeki dirençleri azaltmanın, ayarlama yapmanın ve yeniye uyumlanmanın bir yolu mutlaka vardır… İçimizdeki yeniye olan direncin esnetilmesi, insanın realiteler arasında kendisine bir yer bulmasına ve yüksek farkındalıklar yaşamasına neden olur ki bu da ona yeni yollar açılması, yaşam planında yeni değişimler olması, genişlemesi anlamına gelir.

Dirençlerinin güçlerini değiştirebilme esnekliğini gösterebilen bir insan, bulunduğu ortamın her türlü değişimine uyum sağlayabilen evrensel bir nitelik kazanır ve bu uyum sağlama iradesi tekamülde büyük yer tutar. Ortak alanların kurulabilmesi için bazı zorunluluklar da önemlidir. Geçinmek, ekmek parası kazanmak, barınmak, aile kurmak, toplum halinde yaşamak zorunda olmak gibi kalıplar bizi olaylar ve insanlar karşısında esnemek zorunda bırakırlar!… İyi ki de vardırlar!…

Alanların temel unsuru enerjidir. Her birimizin kendimize ait enerji alanları mevcuttur. Bu alanlar, fizik bedene bağlanmadan önce, ruhsal varlığımızın, beden içinde yapacağı deneyim ve çalışmalar için gerekli olan bütün araç ve gereçleri içinde muhafaza eder. Eğer bu tarzda alanlarımız olmazsa yeryüzünde bu bedenle hiçbir şey yapamayız. Alanlarımız yol haritalarımızdır aynı zamanda ve bize gerçek yaşam planımızla ilgili bütün eylemlerimizde bize kılavuzluk eder, yol gösterir, rehberlik yapar. Alanlarımız yüksek benliğimizle irtibatımızı sağlar. Alan, bizi öte alemlerle, yüksek benliğimizle, yeryüzüyle, gökyüzüyle, ara bağlantıları yaparak bize aktaran bir araç gibidir. Alanların ezoterik anlatımları, çeşitli bedenler şeklindedir. Eterik, astral, mantal, kozal bedenler de diyebiliriz bu alanlara… Astral, mantal, kozal bedenlerin hepsi ayrı ayrı enerji alanlarımızdır. Biz onlara şuur alanları da deriz çünkü enerji şuurludur. Bu alanların kendi içinde de çeşitli yoğunluklar bulunur. Her birinin ayrı ayrı birbirleriyle bağlantısı bulunduğu gibi, başka alanlarla da bağlantısı vardır.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız