İnsan olarak, hayatımızı değişik gelişimsel süreçlerden geçerek tamamlarız. Yenidoğan, bebeklik, erken çocukluk, okul, ergenlik, gençlik, genç yetişkinlik, yetişkinlik, yaşlılık gibi adlandırarak geçiririz.
Her geçirdiğimiz dönemde vücudumuz, fiziksel, psikomotor, bilişsel, dil, duygusal olarak değişikliklere uğrar. Tıpkı, ipek böceklerinin değişim süreçleri gibi. Kurbağaların önce balığa benzeyip sonra kurbağa görüntülerine bürünmeleri gibi.
Yetişkinler olarak, hepimiz kurulmuş bu düzendeki değişiklikleri yaşadık. Ancak, o dönemlerde neler yaşamıştık? Unuttuk. Şimdi, çocuğumuz gözle görülür şekilde yetişkinliğe adım atıyor. Ancak, acaba kendisi memnun mu bu hızlı değişimden? Yeni vücuduna alışabiliyor mu? Eller, ayaklar önce büyüyor, çocuğunuz oraya, buraya çarpıyor. Bunun dışındaki değişikliklere şimdi değinmek istemiyorum.
Hep size ‘peki’ diyen çocuğunuz dikleniyor. Sizin A dediğinize, o B diyor. Kendini kanıtlama çabası içinde. Kişiliğini ortaya koymak istiyor. Şimdiye kadar neredeyse dizinizin dibindeki çocuğunuz, artık sizinle değil; arkadaşlarıyla birlikte olmak istiyor. Kuşunuzun kanatları çıkmış, uçmak istiyor. Ebeveyn olarak siz de haklısınız. Çağımızdaki teknolojiye ayak uydurmakta çocuklarımız bizi çoktaaan geçti.
Ergenlik dönemi, çocuğumuzun ne çocuk olarak kabul gördüğü, ne de yetişkin olarak davranıldığı ara dönemdir ki, çocuk bu dönemi atlatmakta genellikle zorlanır. Ayrıca da ailenin tutumunda, çocuk olumsuz bir şey yaptığında ‘kocaman insan oldun, sen hala…’ ile başlayan cümleler kurulur. İyi birşey yaptığında farkedilmez bile…
Ergen, bu dönemde evinin dışında da bir dünyanın olduğunu farkeder. Bu dünyada neler olup bitmektedir? Burada önemli olan bu dış dünyayı öğrenirken ona arkadaşça yaklaşmak. Hassas bir konu var, o da EBEVEYN OLDUĞUNUZU, ne kendiniz unutmak, ne de çocuğunuza unutturmak.
Dış dünyanın olumsuzluklarının olabileceği, dikkatli olması gerektiği ergenle çok tekrarlamadan, karşılıklı konuşmalar şeklinde paylaşılmalıdır. Ergen DOĞRU ve YANLIŞ davranışlarında sizin yanınızda olduğunuzu kesinkes bilmelidir. Bunu ona hissettirmelisiniz. Gereğinde ona belli etmeden dışarıda gözleyebilirsiniz.
Yabancılarla görüşmemesi, servis kullanmıyorsa ara sokaklara girmeden belli bir yolu kullanması gerektiği, arkadaşlarıyla grup olabiliyorlarsa birlikte yürümelerinin daha iyi olabileceği, yalnız ortamlarda bulunmaması gerektiği, ergenle, onu bir yetişkin gibi karşımıza alarak konuşmalıyız.
Burada dikkat edilecek husus; defalarca söyleyip, sözümüzü etkisiz hale getirmemek, uyuşturucular konusunda uyanık olmalıyız. Bu konuyu da fazla detaylandırmak istemiyorum.
Aileler, ergenle olan ilişkilerinde aralarındaki mesafeyi korumak durumundalar. Bu demek değil ki ayrı dünyaların insanlarısınız. HAYIR, ERGENİN SİZE GÜVEN DUYMAYA, ANNEYE VE BABAYA İHTİYACI VAR. Arkadaşca yaklaşım ölçülü olmalı, onun zaten arkadaşları var.
Ergen, bu dönemde genellikle içine kapanır, yalnız kalmak isteyebilir. Ancak, burada da aile olabilmek çok önemli. Kısa süreli yalnızlıklar ve sonunda belki ebeveynle paylaşım gerçekleşebilir. Odasının kapısının tamamen kapanmasını olumlu görmüyorum. Ergenliğin erken dönemlerinde ve daha ileri dönemlerinde durum esnek olabilir.
Herkes gibi,ergenin de güzel davranışlara ihtiyacı var. Ne ekerseniz onu biçersiniz gibi birşey. Burada kısaca özel ergenlere de değinmek istiyorum. Sizin tutumlarınız fevkalade olsun ergenle bir türlü istediğiniz ilişkiyi yakalayamıyorsunuz. İşte o zaman ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSLERİ, ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANLARI, PSİKOLOGLAR devreye girmek durumundadırlar ki durum daha grift hale gelmesin.
Ergenlik döneminde, SBS vs gibi sınavların stresini yaşamaktalar. Ergenler istesekte istemesekte bu yaşam kavgasının içinde buluyorlar, kendilerini. Çünkü, memleketimizin gerçekleri bu. Ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin. Onda da herşey güllük gülistanlık olmuyor. Başka problemler gündeme geliyor.
Sonuç olarak ergenle ilişkilerimizde öncelikle, tutarlı olmak, aynı davranış için her durumda aynı tepkiyi vermek, ANNE VE BABANIN ORTAK TUTUM sergilemesi, ergenin bedenini tanıması ve başkalarının ona dokunmasına izin vermemesi gerektiği, onun yetişkin olarak davranılmasından hoşlanacağı, sevginin sadece maddi bedeller ödenerek gösterilmemesi gerektiği unutulmamalıdır.
Nöbetçi öğretmenlerin teneffüs saatlerinde öğrencileri iyi gözlemeleri, sınıf kapılarının açık tutularak kız-erkek öğrencilerin grup halinde olmalarını sağlamaları gerekir.
Okul rehberlik servisleri de anne ve babaları toplayıp projeksiyonla aile eğitimi yaptıklarını düşünüyorlar. Gerçekçi biçimde üzerine eğilinemiyor. Belki küçük şehirlerde daha iyi olabilir. Özel ve devlet okullarında fazlaca bir fark yok. Ergenin özeline girmek zordur. Ancak, sıcak ve samimi yaklaşım eksikliği görüyorum. Ergen kendisi ifade ediyor ‘hiçbir işe yaramaz’ diye…
Benim yazdıkça yazasım geliyor. Bıktırmayalım. Sevgiyle Kalın…
yazan: Öznur SİMAV
bu yazılarda ilginizi çekebilir: