Ergenlerin İletişim becerisi

0
873

Duygusal zekâ için, iyi iletişim kurabilme becerisi, vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu iki türlü açıklanabilir. Birincisi insanın kendisini açık ve net olarak ifade edebilme becerisi, diğer taraftan da başkalarını dikkatli dinleme ve ne söylediklerini tam ve doğru olarak anlayabilme becerisidir.

Öncelikle şunu unutmayalım, anne babalar olarak “kendimizi doğru ifade etmekten biz sorumluyuz.” Yani çocuklarımıza “Neden beni anlamıyorsun” diyemeyiz; çünkü onlar daha önce anne baba olmadı; ama biz genç olduk.

Özellikle ergen çağındaki çocuklarımızdan bizden daha başarılı bir iletişimci olmalarını bekleyemeyiz. Biz ona kendimizi doğru anlatmalı, onu anlamak için de çaba göstermeliyiz.

Unutmayalım ki biz bunu yapabilirsek ona güzel örnek teşkil etmiş oluruz; o da iyi bir iletişimci olur. Daha sonra o da bizimle ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurar. Hatta zor anlarımızda onu yanımızda bulduğumuzu görürüz.

Mesela kızınız sizden bir konuda izin istedi, uygun bulmadığınız için izin vermediniz. Kızınız odanın bir köşesinde kızgınlık ve üzüntüsünü belli eder bir şekilde asık suratlı, suskun oturuyor.

Böyle bir anda, ilk olarak onun halini anlamaya çalışmalısınız. Belki izin istediği şeye sizin zannettiğinizden çok daha fazla anlam yüklemişti. Belki istediği bu faaliyet ona özgür olduğunu hissettirecekti. Bunu düşündünüz ve hislerini anladınız; ama bunu anlatamazsanız bir işe yaramaz. O hala “sizin onu hiç anlamadığınızı” düşünüyor.

O halde kızınızla bu konuyu sakin bir şekilde ve sağduyulu bir yaklaşımla konuşmalısınız. İyi bir konuşmada kural, “bir söyle iki dinle”dir.

Bilgeler, şöyle demişlerdir;

“Allah her insana iki kulak bir ağız vermiş ki, iki dinlesin bir söylesin.”

Öncelikle “onu üzmek istemediğinizi” söyleyin, ve neden bu kadar üzüldüğünü anlatmasını isteyin. Onu etkili ve doğru bir şekilde dinleyin. Doğru dinlemenin kuralı; öncelikle şu yanlış dinleme şekillerinden kaçınmaktır;

1- Çok yapılan bir hata, çocuğun derdini ve hislerini genel kurallar doğrultusunda ölçüp biçmek, birtakım  genellemeler yapmaktır. Çok yaptığımız bir hatadır mesela, hemen; “senin yaşındakiler arkadaşlığa çok önem veriyor. Hâlbuki kişi akrandan azar.” Gibi, felsefi  görüşlere,  atasözlerine  başvurarak yargılamalar yapılır.

2- Dile getirilen duygu ve düşünceleri; ya da anlatılan olaylardaki durumu eleştirmektir. Ebeveyn kendisini büyük ve hâkim bir konumda gördüğü için, gencin deneyimlerinde hata yakalar. “bak öyle yapmayacaktın işte. Sana her zaman diyorum ama dinlemiyorsun ki. Öyle yaparsan işte böyle olur tabi…”

3- Aceleyle akıl  vermektir. Özellikle de henüz o yaştaki gencin gösteremeyeceği olgunluklar tavsiye edilir. Kendi hayatımızda nice deneyimlerden sonra aldığımız dersler empoze edilir.

4- Teşhis koymaktır. Kendisine anlatılan soruna  bir danışman edasıyla yaklaşarak teşhis koyar; örneğin “sen bu kişiye çok fazla önem veriyorsun.” Der.

5- İyi niyetle yapılan bir hata da, “aynı sorun bende de var” yaklaşımıdır. Karşındakini anlamaya yaklaştığını gösterir ama kendi duygularını karşındakine yansıtmaya doğru giderse hata olur. Mesela “ah bizdeki şans işte, hep böyleleri bizi buluyor. Ben de gönlüme göre bir arkadaş bulamadım.” Bunlar da karamsarlığımızı yansıtmaya neden olur, çözüm bulma konusunda işe yaramaz.

Doğru dinleme ve iletişim ise şöyle olmalıdır.

1- Kendi duygularını anlatmak. Bu etkili dinlemenin birinci şartıdır. Dinlediğiniz sorun  karşısında  kendi  duygularınızı tutarlı bir şekilde ifade etmektir. Bunun için beden dilinizi de uyumlu kullanmalısınız. Mesela yüzünüzde bir şefkat görüntüsüyle, çocuğunuzun yanına oturup, elinizi omuzuna koyarak ya da alışık olduğunuz bir yakınlaşma ile yumuşak bir ses tonuyla, “canım benim, demek böyle oldu ha. Senin için üzüldüm.” Denilebilir.

2- Desteklemek. Başını sallayarak, “hımm, ne kadar üzücü…” gibi sözler kullanarak duygularını paylaştığını hissettirmek. Onun duygularını paylaşmadığınız sürece çocuğunuz kendini size rahat bir şekilde açmaz. Abarttığını düşünseniz bile, bunun bu yaşlarda normal olduğunu düşünerek anlayış göstermelisiniz.

3- Tekrarlamak. Çocuğunuzu gerçekten dinlediğinizi ve anladığınızı belirtmek için, “o günden beri konuşmuyorsunuz öyle mi?” gibi özetle tekrarlamak yararlıdır. Dikkatli dinlenildiğini görünce, kendini ifade etme cesareti kazanır. Bu arada olayın atladığı ya da görmezden geldiği detaylarını da anlatır. Bu da gerçek sorunu teşhis etmesine yardım edebilir. Mesela “geçen yaz da böyle olmuştu. En sevdiğim dostlarım hep böyle yapıyor.” Derken; niye hep bu tür sorunları kendisinin yaşadığını düşünmeyi öğrenebilir.

4- Soruna  eğilmek: Çocuğunuzun derdine sadece üzülmek yeterli olmaz; aksine çaresizmiş gibi hissettirir. Duygularını paylaştıktan sonra, kendini ifade edip rahatladığını görünce, sorunların nedenini bulmasına yardımcı olunmalıdır. Bunun için peşin fikir ileri sürmek yerine, konuya  ilişkin  sorular sorarak bazı şeyleri kendisinin fark etmesini sağlamalısınız. Yargılamadan, eleştirmeden; “Merve geçen yıl küstüğün arkadaşın değil mi? Daha sonra nasıl barışmıştınız hatırlıyor musun? ” yani daha önce de yaşamıştınız, olur böyle şeyler. Bu dönem geçecektir, yine barışırsınız…

5- Derin  duyguları  anlama: Bu basamakta  empati  kuran kişinin yerine koyarak, onun  açıkça  ifade   ettiği  yada  etmediği  tüm  duygularını  fark eder  ve  bu  durumu  ona  ifade  eder. Bunun teşhis koyar edayla değil de merhametle ve şefkatle yapmalısınız. Mesela “sen arkadaşlarınla bu tür sorunları hep yaşıyorsun”. Değil; “kızım, çok hassassın; tabi bu normal; hatta güzel bir şey. Her kes birbirini anlasın, düşünceli olsun istiyorsun. Keşke öyle olsa; olur inşaallah; ümidini yitirme. Karşına senin gibi anlayışlı kişiler de çıkacaktır.”

İyi iletişim için bir çözüm de “ben” ile başlayan cümleler kurmaktır, “sen”le başlayan cümleler yerine.

Mesela kızınıza bir konuda izin vermediniz ve oldukça kızgın. Bu noktada, “sen ne kadar gezmeyi seviyorsun.” “sen bu zamanın tehlikelerini bilmiyorsun” cümleleri yerine aynı cümleler şöyle kurulabilir, “kızım ben senin için endişe ediyorum.” “anne baba olmak çok zor, ilerde pişman olacağın bir şeyin olmasından korkuyorum”. “ben de bir zamanlar anne babama kızardım, ama şimdi onları anlıyorum”.

Benle kurulan cümleler kendi duygularınızı anlatmaya yarar; “sen”le başlayan cümleler ise çoğu zaman yargılayıcıdır.

Sosyal Yetkinlik:

Sosyal Yetkinlik duygusal zekâ göstergelerinden biridir. İnsanların başkalarıyla ilişki kurabilmesi ve bu ilişkilerin uzun süre geçerliliğini koruyabilmesi becerilerini kapsar.

Her insanın sosyalleşme yeteneği farklıdır. Bazıları biriyle tanışmada çok rahat bir şekilde ilk adımı atarken bazıları girişimi karşısındakinden bekler. Kimisi kısa zamanda kaynaşırken kimisi bir süre mesafesini korur. Bazısı ilişkilerde yönlendiricidir, kimisi uyum göstericidir. Bunlar tek başına iyi veya kötü özellik sayılmazlar, hepsinin iyi veya kötü yanları olabilir.

Ancak asla bir ilişki başlatamayacak kadar aşırı utangaçlık göstermek bir özgüven problemidir. Aynı şekilde sosyalleşmeye ihtiyaç duymama, kimseye güvenmeme, bağlılık duymama gibi durumlar da sağlıklı davranışlar değildir.

Bu gibi sosyalleşme problemleri çoğu zaman anne veya babadan örnek alınarak aktarılır. Tıpkı sosyalleşme becerisinin örnek alınması gibi.

Bunun nedeni, anne babaların hiç farkında olmadan kaygılarını, kuşkularını yetersizlik fikirlerini çocuklarına aktarmalarıdır. Aynı şekilde özgüveni, iyimserliği, insanlara değer vermek ve güven duymayı de aktarırız.

 

Hatice K. ERGİN

www.gencgelisim.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız