ERGENLERDE KARŞI CİNS İLİŞKİSİ
Ergenlik çağı, yaşamın en zorlu yaşanan süreçlerinden birisidir. Bu süreç içinde ergenler; yetişkinler için EN GÜZEL olan dönemlerini yaşarlar. Ancak, ergen bu güzel dönemi, kendine göre hiçte güzel olmayan biçimde yaşar. Fiziksel özelliklerini beğenmeyerek hayatını kendine zindan eder. Saçı sarı ise, kahverengi olsun ister. Göz rengi yeşilse mavi olmasını ister. Çoğu ergen boy ve kilosuna takmış durumdadır. Kendilerine hiç rahat vermezler. ‘’Boyum ne zamana kadar uzayacak, kaç hafta diyet yaparsam zayıflarım’’ gibi konularla kendilerini sürekli meşgul ederler. Hormonların çalışması ile yeni görüntüsüne alışmakta zorlanmaktadır. Elleri, ayakları önce büyümekte, onları bir yere sığdıramamaktadır. Oraya buraya çarpmakta, eline aldığı şeyi düşürmekte; çevresinden dikkatsizlikle suçlanmaktadır. Önemli konularda fikir beyan etmeye kalktığında ‘’sen daha çocuksun’’, iş, sorumluluklara ve beklenen davranışlara gelince ‘’sen kocaman bir yetişkinsin’’ sözleri ile muhatap olmaktadır. Genç, arada kalmıştır ve bu durum birkaç yıl sürecektir. Duyguların yansıtılması bazen çocuksu, bazende yetişkin edasındadır. Ayrıca duyguların yaşanmasında keskin iniş ve çıkışlar mevcuttur. Gülerken, birden ağlamaya başlayabilir. Ya da tam tersi yaşanabilir. Daha çok melankolik bir yaşam sürdürülür. Genç, kimsenin kendisini anlamadığından yakınır. Kimseye kendini anlatamamaktadır. Bu nedenle odasına kapanmalıdır. Kendisine göre müzik parçaları dinlemeli; duygularının durumuna göre isyankar müzik parçaları YA DA birlikte dertleneceği hüzünlü, aşkına yanıt alamayan sevgililerin müziğini dinlemektedir. Bilgisayar oyunları zamanın nasıl geçtiğini kendisine farkettirmemektedir. Zaman uçup gider, dersler çalışılmadan kalır. Aile çoğu zaman güç durumdadır. Aradaki iletişim bozulur, kopukluklar başlar, devamında ise birçok olumsuz davranış ve yaşantı ile karşılaşmak olasıdır. Aile burada mutlaka pedagogtan yardım almalıdır. Cep telefonu ise arkadaşları ile bağını koparmayan en önemli bir icattır. Mesajları yazarken parmak hareketleri neredeyse görülemez hale gelmiştir. Dış hayata açıldığında; günün çoğunu okulda geçirdiği için, kendisi gibi bu sıkıntıları yaşayan arkadaşları ile birlikte olmaktadır. Paylaşacakları pekçok şey vardır.
Kız arkadaşlar kendi aralarında erkek arkadaşlarını, erkeklerde kız arkadaşlarını gündeme alırlar. Karşı cins keşfedilmek için kafa yorulur. Nelerden hoşlanıyor, kiminle çıkıyor! oysaki ben ondan hoşlanıyorum, bana niçin bakmıyor? Benim boyumu mu beğenmiyor? Yoksa sivilcelerimden dolayı mı benimle birlikte olmuyor? O çocuk daha karizmatik vs. vs. Okulda yaşam yalnızca derslerle geçmez. Teneffüslerde kız-erkek çift olarak sakin köşeleri paylaşmalar görülür. Bu yakınlaşmalar sahiplenilmiş duygusunu yansıtır. Bazen birilerini rahatsız eder. Platonik olarak ilgi duyan bir başkası vardır. Uzaktan, zamanla içine sindiremez olur. Bu yakınlaşmalar nedeni ile okul dışında kavgalar olur. Basın- yayında bu tür haberlere çok rastlamışızdır. Hatta hayatını kaybeden pekçok genç olmuştur.
Burada kimlere görev düşmektedir? Aileler, ileri boyutlara gelmeden uzmanlardan yardım almalıdır. Anne-baba kendi içlerinde tutarlı olmalıdır.Okul idaresi ve öğretmenler işbirliği içinde olmalıdır. Okulda grup arkadaşlıkları desteklenmelidir. Teneffüslerde öğrenciler sınıflarda ya da sakin yerlerde çift olarak uzun zaman bulundurulmamalıdır. Dizilerde eğitimin önemi üzerinde durulmalı, kız-erkek çift ilişkileri ortaöğretim çağında mümkünse ertelenmelidir. Öğrencilerin en verimli olmaları gerektiği zamanda ve öğrencilerin yaşamlarına yön verecekleri yaşlarda bu süre en iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Okullarda spor olanakları artırılmalıdır. Müzik, ritm duygularını artıracak çalışmalar planlanmalıdır. Münazaralar artırılmalı, sergi çalışmalarına yer verilmeli, sanatsal etkinlikler ne kadar az da olsa yapılanlar önemsenmeli ve sergilenmelidir. Tiyatro ve drama çalışmalarına yönlendirilmelidir. Öğretmen-veli ilişkileri gerçekçi olmalıdır. Okul salonları ve kütüphanelerinden yeteri kadar yararlanılamamaktadır; artık buraların kapıları öğrencilere sonuna kadar açılmalıdır. Bu alanlar süs olsun diye yapılmamıştır ve gereği gibi kullanılmalıdır.
ÖZNUR SİMAV