Hayata Bir Mola, Kendine Bir Şans Ver!

0
1069

Üzerinde yaşadığımız dünya sonsuz nimetler barındırır bizim için. Dünyanın içinde akıp giden düzeni hayranlıkla seyreder ve çoğu zaman bu düzenin hep aynı şekilde seyredeceğini düşünerek hayatımıza gerekli değeri ve özeni göstermeyiz.
Hiç umulmadık anda gelir doğal afetler ölümün sessiz gelişi gibi… Birden bire allak bullak olur hayatımız. Sağ kalma şansına sahip olanların pek çoğunda ise maddi kayıpların yanı sıra hep “keşkeler” yaşanır.
Hep küçücük şeyleri dert ediniriz, küçücük şeyler için hem kendimizi hem sevdiklerimizi üzeriz. Sevdiklerimizin hep yanımızda olacağını, ne zaman ihtiyaç duysak bize koşacaklarını düşünerek yaparız en büyük hatayı.
Sonra büyük bir şoklama yaşarız bir afetle, bir ölümle ya da ölümü hissettiren haberlerle. Büyük şükürlere sarılırız …

 

 

Betül ERDOĞAN
betulbetul@hotmail.com

 

Üzerinde yaşadığımız dünya sonsuz nimetler barındırır bizim için. Dünyanın içinde akıp giden düzeni hayranlıkla seyreder ve çoğu zaman bu düzenin hep aynı şekilde seyredeceğini düşünerek hayatımıza gerekli değeri ve özeni göstermeyiz.
Hiç umulmadık anda gelir doğal afetler ölümün sessiz gelişi gibi… Birden bire allak bullak olur hayatımız. Sağ kalma şansına sahip olanların pek çoğunda ise maddi kayıpların yanı sıra hep “keşkeler” yaşanır.

Hep küçücük şeyleri dert ediniriz, küçücük şeyler için hem kendimizi hem sevdiklerimizi üzeriz. Sevdiklerimizin hep yanımızda olacağını, ne zaman ihtiyaç duysak bize koşacaklarını düşünerek yaparız en büyük hatayı.
Sonra büyük bir şoklama yaşarız bir afetle, bir ölümle ya da ölümü hissettiren haberlerle. Büyük şükürlere sarılırız henüz yanımızda olanlara, henüz yitirmediklerimize. Bir an için sımsıkı sarılırız onlara, onlarla birlikte tüm değer yargılarımıza… Bambaşka olur hayata bakışımız bile; doğan güneşe, uçan kuşa, açan çiçeğe bir başka gözle bakar, bir başka huzurla doldururuz içimizi.

Kararlar alırız bundan sonra kalan hayatımızı daha anlamlı ve değerli kılabilmek adına. Yeterli zamanı ayıramadığımızı düşündüğümüz ailemizle olan ilişkilerimizi gözden geçirir, onlara daha fazla zaman ayırmaya karar veririz. Hatta uzunca bir süre bu kararlılığımızı nasıl uygulamaya koyduğumuzu ispat etme yoluna gireriz.

 

Aklımız Başımıza Geri Gelince
Bitmek bilmeyen iş mücadelesinde kariyer kazanma, mal-mülk edinme derken bir anda hayatın ne kadar boş olduğuna karar verip asıl değerlilerin farkına varırız. Kırdığımız dostlarımızdan özür dilemeye, kırıldıklarımızı affetmeye yönelik sevgi dolu bir dünya arayışına giriveririz. Manevi değerlerimizi ne kadar boşladığımızı düşünüp gerekeni yapmak için kararlar alırız.

Bizlere bu gelip geçici hayatta bağlandığımız yanlış değerleri biraz da olsa hatırlatabilecek zengin ve mağrur bir kralın hikâyesini paylaşmak isterim:

Bir gün sokakları son derece güzel atının üzerinde hiç aldırışsız arşınlarken, kralın önüne başında kavuğu ile bir derviş çıkar. Kral hiddetle kılıcını çeker, yoluna çıkmaya kimin cesaret edebildiğine şaşmıştır.

“Sen kim oluyorsun da benim yolumu kesiyorsun?” diye bağırır. Derviş yavaşça başını kaldırır ve kral, kılıcı elinde, ölümün yüzünü görür. Aslında, yolunu kesen derviş değil, kralın ruhunu almaya gelen ölüm meleği Azrail’dir.

Gelenin kim olduğunu anlayan kral, “N’olur birkaç dakika olsun zaman ver de, bazı işlerimi tamamlayım.” diye yalvarır.

Melek tek bir kelime konuşmadan kralın yüzüne bakar ve başını hayır manasında yavaşça kaldırır. Artık kral için vade dolmuştur. Krala yeryüzünde bir başka nefes verilmez.

Ruhunuzu ve Bedeninizi Dinlendirin
Birçoğumuz kral gibi yaşıyor, kendimizi bu dünyada kalıcı sanıyoruz. Emellerimize ulaşmanın verdiği hırsla, telaşla, kazandığımız her kuruşun bize daha çok şey kazandıracağını düşünerek yaşıyoruz.

Ruhumuzu ve bedenimizi dinlendirmeyi ya ihmal ediyoruz ya da yanlış uygulamalarla dinlendiriyoruz. Hiç bitmeyecekmiş, hep sürecekmiş sanarak tükettiğimiz şu kısa günlerimizde gerçek değerlerimizi yitirmeden; sevginin, saygının, hoşgörünün anlamını yaşarak ve yaşatarak bir ömür sürmenin bedeni ve ruhu dinlendiren en etkili unsur olacağını geç fark ediyoruz.

Muhakkak ki insanlar yaşadıkları sıkıntılar ile olgunlaşacak, hayata daha sıkı ve daha anlamlı sarılacaklardır. Asıl olan, yerkabuğunun o küçücük sarsıntılarında bile değişen kalp atışlarımızın, kendimize çeki düzen verebilmek için oluşturacağımız iç depremlerde de atış hızının değişmesidir.

 

 

bu yazılar da ilginizi çekebilir:

Düşün ve olsun

İslam’da Olumlama Nasıl?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız