Cengiz Erengil
Öfke, kaygı ve depresyonun olumsuz tıbbi etkileri ile ilgili deliller, gözardı edilemeyecek bir birikim oluşturmuştur. Öfke ve kaygı kronikleştiğinde, insanların bir dizi hastalığa karşı direnci kırılabilir. Depresyon ise kişilerin daha kolay rahatsızlanmasına neden olmasa bile özellikle durumu ağır olan daha zayıf hastaların tıbbi açıdan iyileşmesini engelleyebilir ve ölüm riskini artırabilir.
Eğer kronik duygusal sıkıntı zehir gibi bir etki yapıyorsa, bunun karşıtı olan bir dizi duygu da panzehir etkisi yapabilir.
İnsanların öfke, kaygı, depresyon, kötümserlik, üzüntü ve yalnızlık gibi kendilerini sıkıntıya sokan duygularıyla daha iyi başa çıkabilmelerine yardımcı olmak, bir tür sağlık önlemidir.
Robin Hood’un Neşeli Serüvenleri’nde Robin, genç takipçisine şunları öğütler: “Derdini bize anlat ve rahat konuş. Sözcüklerin akışı kalbini hüzünlerinden arındırır. Bu, dolup taşan bir barajın emniyet kapağını açmaya benzer.”
“Sizler güzel ruhlarsınız. Sizlerin güzel nitelikleriniz var. Bundan emin olmadığınızdan kendinize Kale kuruyorsunuz. Dışsal desteklerle. Kendinizi korumak için. Sonra kalenizi savunmaya başlıyorsunuz. ‘Ben bir Kaleyim’ diye düşünmeye başlıyorsunuz. Kalenin ışıkları sönmüş gibi oluyor.
Dikkatinizi neye yönlendirirseniz, sizde o canlanıyor. Bağdat Caddesinde yürürken dış görünüşüne dikkat eden kızlar görüyorum, ‘somurtuyorlar’, ‘yüzlerinde ışık yok!’ Işık ya da Nur bedenin içindedir. (Light is in the body.) Ego bizim ruhsallığımıza zarar veriyor. Gerçek Kendilik bir Gerçek Krala benzer. (Real Şelf is like a Real King). Gerçek kimliğimiz, kendini ortaya koymak gereği duymaz. Roller her zaman değişir. Gerçek kimliğiniz sizin ruhsal kimliğinizdir.
Duygusal Zekâ (Emotional Intelligence) iki karşıt terimi yan yana getiriyor. Ağır duyguların bulutlandırdığı yerde zekâ olmaz. Belki hisler (feelings) demek daha doğru olur. Çünkü ‘Hislerine güven’ deriz. Duygular hareket halindeki enerjidir. Bağlandığım nesne, kişi ya da imge tehdit altına girdiğinde ya da hasar gördüğünde, bilincimin enerjisi karışıklık, sıkıntı, rahatsızlık içine girer.
Sahibi olduğunuz son model Mersedesinizi kullanırken kendinizi çok iyi hissedersiniz. Çok iyi bir Kaleniz vardır. Kendinizi ‘anlamlandırmanız’, bu arabayla bağlantılıdır. Araba zihninizdedir. Araba sizin bilincinizdedir, sizin kimliğinizdedir. Evinizin ya da işyerinizin önüne park ettiğiniz arabanıza çarparlarsa, zarar yalnız arabada olmaz. Enerjinizin çöktüğünü görürsünüz. Ne oldu? Bağımlılığınızın nesnesine (object of your attachment) zarar geldi. Bağımlılığınızın nesnesi ortadan kalkarsa, zihninizde rahatsızlık ortaya çıkıyor. Korku, endişe, sıkıntı vb. Bu duygular bedeninize ne yapıyorlar? Tehlikeli oluyorlar. Tüm bedeniniz savaşa hazır hale geliyor. Enerjiniz kaslara gidiyor, ‘savaş’ ya da ‘kaç’. Bu çok çabuk oluyor. Adrenalin salgılanıyor. Size çok büyük bir güç veriyor. Bedeninizin tüm diğer bölümlerinin çalışması yavaşlıyor. Hücre üretimi, mide vb. yavaşlıyor. Sinirliyken yemek yerseniz hazmedemezsiniz. Korkunuz sizi erken yaşlandırıyor. Korku, ego ile bağlantılıdır. ‘Genç yaşta egodan öldü’. Korktuğunuzda seçenekleri, fırsatları göremezsiniz.
Yaşamınız Amacı Nedir?
Yaşamın amacı nedir? (What is the purpose of life?) Eğer, ‘canlı kalmayı sürdürmek’ diye cevaplarsanız, korku doğurur. Öyleyse nedir? Bir Meşe Palamudunun amacı nedir? Sadece Meşe Palamudu olmak değildir. Oksijen vermektir vb. Hindistan Cevizinin amacı nedir? Her bölümü kullanılabiliyor. Hiç uyumadan hizmet ediyorlar. Meşe ağacı, ‘Bana bir teşekkür bile etmiyor bu insanlar. Bıktım artık oksijen vermeyeceğim’ derse, ne olur? Ağaç zehirlenir ve ölür. Karbondioksit içinde birikir, ağaç ölür. Biz de çevremizden birşeyler alıyoruz. İşleyip, insanlara veriyoruz.
Bu konuya bir başka örnek verelim. İki firma olsun. Birincisi ‘hayatta kalmayı sürdürmeyi’, ikincisi ise ‘insanlara hizmet etmeyi’ amaç edinsin. Müşteriler de, para da ikinciye gider. Çünkü gerçekliğin ne olduğu konusunda (what is reality) ikisi çok farklı düşünüyorlar. Eğer gerçek amacınız ‘hizmet etmek’ ise hiçbir zaman aç kalmazsınız, yalnız kalmazsınız. Eğer çalıştığım şirketteki işime ‘hizmet etmek’ için gitseydim, amacıma uygun davranmış olurdum. İşyerinde beş yıl çalışıp para biriktirerek o arabayı neden aldım? Egomu tatmin etmek için mi, yoksa kendimi ve yanımdaki birkaç kişiyi bir yerden başka bir yere götürmek için mi? Eğer, ‘hizmet etmek’ için arabayı almışsam, araba kaybolursa ‘Onsuz da yaşayabilirim’ diye düşünürüm ve ‘nesnelere bağlanmak’ konusunu gözden geçiririm. ‘Onu iyi bir amaç için kullanıyordum.’ derim.
Hislerin hakiki kendiliğimizden geldiğini söylemiştik. Sözlükteki tanımı ise şöyle: Dokunarak kavramak, algılamak, anlamak, tanımak, fiziksel dokunuşla da olabilir, zihinsel dokunuşla da.
Her ruh, diğer ruhlarla vibrasyon alışverişi yapar. Titreşimler gönderir, titreşimler alır. Hal alışverişi yapar, halleşir. Bu vibrasyonların kaliteleri ya da nitelikleri farklıdır. Bir ruhun niteliklerini nerede bulabiliriz? Onu ifade etmedikçe, hissedemezsiniz. Tam olarak sevgi dolu bir düşünceye sahip olduğumda sevgiyi hissederim. Söz ve davranışlarımla, ruhumdaki nitelikleri dışanya çıkarıyorum. Hisseden benim. Benim seçimim, sevgi hissetmeyi seçmek. Almaktan çok vermeye karar verdiğinizde özgürleşirsiniz. Dışarıdan bir şey beklerseniz, onun kölesi olursunuz. Sevgi veren insanların sevgisi, bir ağaç gibi büyür.
Duygusal Sevgi Nedir?
Duygusal sevgi dediğimizde ‘arzu’, ‘bağlanma’ (attachment), ‘bağımlılık’ (dependancy), ‘kendini özdeşleştirme’ (identification) de akla gelmektedir. ‘Ben senim’, ‘seninle ben bir elmanın iki yarısıyız’ gibi sözler akla gelmektedir. Duygusal sevgi aşık olmayı beklemek, heyecan duymak, beklenti içinde olmaktır. Beni arayacak mı? diye beklerim. Aramazsa acı duyarım. ‘Beni aramadığı için çok acı çekiyorum, herhalde aşıktır bu’ diye düşünürüm. Bu duyguların, düşüncelerin aşkla, sevgiyle bir ilgisi yoktur. Bunlar tiryakiliktir, bağımlılıktır, ihtiyaç içinde olmaktır. Gerçek Sevgi, sizi güçlendirir. Duygusal Sevgi ise sizi güçsüzleştirir. Haliniz bir yükselir, bir alçalır. Kendinizi bir an için iyi hissedersiniz, biraz sonra kötü hissetmeye başlarsınız. Bir yukarı, bir aşağı. Sinir sisteminiz bundan etkilenir ve güçsüzleşirsiniz.
Mutluluk Nedir?
Mutluluk nedir? Çoğu insan, elde etmeye mutluluk diyor. ‘Çikolata yediğimde mutlu oluyorum’ diyor. Aslında bu sıkıntıdan, üzüntüden bir süre için kaçıştır.”