Olayları Fırsata, Fırsatı Paraya Çevirmenin Yolları

0
724

20’li Yaşlarında Kendi İşini Kuran, İlk’lerin Patronu ERDEM GENÇ

Beyhan Vatandaş

beyhan@akiskitap.com

SPOT: İş dünyasını en çok eğlendiren, şirketlere takım çalışması ve motivasyon atölyeleri düzenleyen M3 Works şirketinin sahibi ve “20 Yaşında Patron Olmak” kitabının genç yazarı Erdem Genç, sıradan görünen olayları fırsata, fırsatları paraya çevirmenin sırlarını ve kendi işini kurup yenilikçi fikirlerini hayata geçirme yollarını Genç Gelişim okurlarıyla paylaştı. YTÜ’de Makine Mühendisliği, Anadolu Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler eğitimi alan 28 yaşındaki Erdem Genç’in marifetleri parmak sayısını çoktan aşmış. Kurucusu olduğu M3 Works dışında Park Kitap Yayıncılık Hizmetleri ve Gizlimoda.com şirketlerinin kurucu ortağı. Debut isimli bir de öykü kitabı yazmış. İş dünyası ve sivil toplum kuruluşları üyelikleri dışında perküsyon çalıyor, birçok fotoğraf sergisi açmış. TV programcılığı, vokalistlik, pek çok dergide editörlük ve yazarlık yapmış. Otuzun üzerinde üniversitede “Girişimcilik” konulu seminerler veren Erdem Genç; TÜGİAD, Boğaziçi Üniversitesi, Startup Weekend, JCI, Lions, Peryön, Eduplus gibi çeşitli kurumlardan birçok ödülün de sahibi. Daha neler mi yapmış? Biz yorulduk, gerisini kendisi anlatsın…

Girişimcilik, müzisyenlik, fotoğrafçılık, yazarlık, organizasyonlar, seminerler… Nasıl yetişiyorsunuz bunca işe?

Leonardo Da Vinci, Wolfgang Amadeus Mozart veya Mustafa Kemal Atatürk’ün kısacık ömürlerine sığdırdıkları düşünülürse, kimsenin zaman yokluğundan şikayet etmeye hakkı yok aslında. Benim yaptıklarım ise bu ve benzeri değerli kişilerin binde biri bile değil. İyi bir zaman planlaması ve sıkı çalışarak birçok kişinin çok daha fazlasını başarabileceğine inanıyorum.

Gençlere “Sıra sende, bazıları hayal kurar ben yaparım, düşlerin sınırı yoktur” diyorsunuz. Tüm olumsuzluklara rağmen hayattaki inişler ve çıkışlar sizi nasıl kamçılar?

Son zamanlarda Kuantum Teorisi, Evrenin Enerjisi gibi konular gündemde. Bu konular evrensel gerçekten içten bir şeyler istediğinizde, birçok koşulun buna yardımcı olarak harekete geçeceğini anlatıyor. Bu dua etmeye de benziyor, değil mi? Elbette yalnızca dua etmek, istemek yetmez; bunun için çaba da göstermek gerekir. Ve hep pozitif düşünmek. Olumsuz durumlarda bile her şeyin daha iyi olacağına inanmak. Hayat akıp giderken size fırsatlar sunar. Onlara uzanıp almak kendi ellerinizdedir. Defalarca başarısız oldum. Defalarca dibe vurdum. Bunların hiçbirinden yılmadım ve tekrar tekrar denedim; sonunda başarılı oldum. Şans, fark yarattıkça karşınıza çıkar. Yalnızca bakarsanız geçer gider. Görmeniz gerekir.

“Başarısızlığı Dibine Kadar Yaşıyorum”

Bu kadar başarı üzerine başarısızlık korkusunu yaşadığınız oluyor mu?

Başarısızlık korkusu yaşamıyorum; başarısızlığı dibine kadar yaşıyorum. Ardından ders çıkarıp tekrarlamamaya çalışıyorum. Daha önce dediğim gibi defalarca başarısız oldum. Ama bunlardan bir sonuç çıkarmasaydım, muhtemelen bugün benimle röportaj yapmıyor olurdunuz. Başarısız olduğumda beni iyileştiren, kendi yaralarımı sarmamı sağlayan iki önemli unsur var: Yazmak ve müzik. Ritim aletleri çok güzel stres atmanızı sağlıyor. E, işim bu, sürekli çalıyorum! Rock ve heavy metal müziğin o sert ve asi tavrı terapi gibidir bana. İlkokuldan beri de günlük tutarım. Yazmak benim için vazgeçilmez.

Büyüklerimiz “Bizim zamanımızda böyle miydi” ya da “Ben senin yaşındayken” diye nasihat verirler. Size de bunları söyleyen birileri olur mu? Kulak verir misiniz?

Her zaman. Onları dinlerim de. Ama dediklerini yapmadan önce kendi süzgecimden geçiririm. Fikirlerine değer verdiğim, sözlerini saygıyla dinlediğim, benden yaşça büyük çok dostum vardır. Tabi dünya değişiyor; her söylediklerine körü körüne bağlanmadan deneyimlerinden faydalanırım.

Hırs kimi zaman düşürür, kimi zaman yükseltir. Fazla hırslı olmak doğru mudur sizce?

Keskin sirke küpüne zarar. Hırs güzeldir, sizi başarıya götürür. Ama mutluluk getirmeyecekse, o işle uğraşırken kendimi yiyip bitireceksem hiç bulaşmam daha iyi. Her şey para değildir; her şey zaman ve mutluluktur. Hayatı ertelemeden azimle çalışmak en güzeli.

Kurucusu olduğunuz M3Works ve Ritm Atölyesi neler yapıyor, neyi hedefliyor?

Amacımız, Türkiye’deki KOBİ’ler dahil olmak üzere tüm şirketlerin İK departmanlarının en önemli sermaye olan insan gücünün geliştirilmesinin önemine vakıf olmalarını sağlamak ve eğitimlerimizdeki deneyimsel öğrenim (experimental learning) gibi atölyelerden faydalanarak insan kaynaklarındaki verimi en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olmak. Ritim çalışmaları ile şirketlerde takım çalışması ve motivasyonun geliştirilmesi son dönemde popülerleşmeye başladı. Şirketlerin insan kaynakları departmanları bu tür eğitimlerin önemini zamanla daha da iyi kavrıyorlar. Şöyle düşünün; iş dünyasında profesyoneller sürekli yoğun bir tempoda çalışıyorlar ve açıkçası çoğunun hobilerine, özel ilgi alanlarına ayıracak vakti yok veya oldukça kısıtlı bir zaman ayırabiliyorlar. İş yaşamında onlara küçük molalar verdirerek, ama iş yaşamından da koparmayıp, aksine sanat ve iş dünyasının ortak paydalarını göstererek katma değer ve birlikte kaliteli zaman geçirme olanağı yaratıyoruz. Yaptığımız işler tamamıyla yeni ve heyecan verici! Şöyle düşünelim: Eğlenmek için konserlere, tiyatrolara, sergilere gidiyoruz. Ama hep izleyeniz. Bizim projelerimizde ise perküsyonu çalan, tuvale boya akıtan, şarkı söyleyen, sahnede olan sizsiniz! Bu durumda bu işten keyif almamanız mümkün mü? Hem de buna aylar süren çalışmalar sonunda değil, on beş dakika sonra ulaşabiliyorken… Biz insanları sıkıcı sunumlardan kurtarıyor ve yepyeni bir yol sunuyoruz. Türk insanına uyum konusuna gelince… Özellikle M3 Ritm Atölyesi projemiz tam bize göre. Darbuka, tef, marakas gibi enstrümanlar kullanılıyor. Zaten bebekliğimizden beri dinlediğimiz ritimleri çalıyoruz. Yabancı gruplarla çalışırken de ağırlıklı olarak batı ve Latin formlarını kullanıyoruz. Resim, dans, fotoğraf gibi çalışmalarda da yabancı olmadığımız doneler kullanılıyor. Çünkü çok zamanımız yok, on beş dakika sonra sizin de bizimle birlikte üretiyor olmanız gerekiyor. İki saat sonra çıkan sonuçlara ise inanamazsınız!

KUTU

“20 Yaşında Patron Olmak” kitabınız, kendisini okuyacak gençlere ne vaat ediyor?

20 Yaşında Patron Olmak, henüz lisede, üniversitede okuyan veya yeni mezun okuyuculara alternatif bir kariyer yolculuğunda ilham vermek için kaleme alınmış bir eser. Kendi öykümden yola çıkarak bu işin nasıl yapıldığını, genç yaşta olayları nasıl fırsata çevirerek paraya dönüştürebileceğinizi açık yüreklilik ve samimiyetle yazdım. Yetmedi, 20’li yaşlarında kendi şirketinin sahibi olmuş ve başarıyı yakalamış 20 kadar genç arkadaşlarımın öykülerini verdim. 20’li yaşları bitirmeden ve henüz milyonlarca dolarlık servete ulaşmamış biri olarak bu kitabı yazmaktaki amacım, yukarıda bahsettiğim başarıları sıcağı sıcağına yaşıyorken yaşça ve çağca yakın olduğum gençlere ilham verebilmek, “siz de yapabilirsiniz” diyebilmek. Elbette 60’larını devirmiş, dev holdinglerin başına kurulmuş deneyimli üstatlarımızın paylaşımları da çok değerli. Ancak onların çalıştığı şartlar çok farklıydı. Yedek parça fabrikasını nasıl kurduğunu anlatan biri döneminde aslında başka yedek parça fabrikası yoktu. Ben ve benim jenerasyonumdan birçok arkadaşım ise -reklamcılar bize Y kuşağı demeyi seviyor- her şey varken, birçok şeyi başardık ve bize sunulan kariyer yolu yerine alternatif, girişimcilik yolunu tercih ettik.

KUTU

Delik deşik Bir CV’den korunmanın yolu nedir?

Sürekli çabalamak, kurcalamak lazım. Sürekli bir çaba sonucunda mutlaka bir şeyler oluyor, bir sonuç alıyorsunuz. Bir de yanınızdaki insanlar çok önemli. Tek tabanca ilerlemek başta cazip ve kolay gözükebilir. Zaferlerin tadını tek başına çıkarmak keyifli olabilir; ancak mağlubiyetleri de paylaştığınız, birbirinize destek olduğunuz zaman, tekrar yeni bir güçle kalkıp mücadeleye devam edebiliyorsunuz. Bu yüzden haddim olmayarak, mutlaka sırtınızı güvenle yaslayacak iyi birer ortakla yola çıkmanızı veya en azından yakın çalıştığınız kişilerin bu şekilde olmasını öneririm. Kariyer yolculuğu artık üniversitede başlıyor. O yüzden ben üniversitede sadece gezeyim, tozayım gibi bir lüksünüz yok. Bu arada ben de bolca gezip tozdum ama bunu iş olarak yaptığım için sorun değildi. Yapabilirseniz siz de yapın, tavsiye ederim. Ben Uludağ’a tatile girmek istediğimde Uludağ turu düzenliyordum. Hep beraber gidiyorduk. Orada tek para harcamayan ben oluyordum, hatta üste para kazanan… Arkadaşlarım ‘Yahu adam eğlenirken para kazanmanın formülünü çözmüş’ diyorlardı. Üniversitede deneyimler yaşayıp ileriki yaşamında ne yapıp yapamayacağını bulmak gerekiyor. Deneyip devam etmek ya da olmuyorsa deneyip bırakmak ama ileride nasıl bir yolda yürüyeceğini belirlemen gerekiyor. Üniversitede bu özgürlüğe sahipsin. Denersin, olmuyorsa bırakırsın. Ne de olsa hâlâ öğrencisin! İşsiz olmazsın ve ailenden harçlık almaya devam edersin. Yoksa ileride iki ay bir yerde, üç ay başka bir yerde çalışıp olmayınca bırakmış biri olarak delik deşik bir CV’in olur. Bu CV ile iyi yerlere başvurduğunda kabul edilmek zorlaşır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız