Karşındakini Var Etmenin En Zor Yolu: DİNLEMEK

0
881

Fatma Atasever

fatmaatasever@windowslive.com

 

Uzun zamandır kendini kötü hisseden arkadaşıma bir psikoloğa gitmesini önerdim. “Psikoloğa gidince ne değişecek? İlaç veremeyecek ki. Konuşarak ben nasıl tedavi

olurum?” deyince, “Ama seni dinleyecek,” dedim. Aslında bunu söyledikten sonra kafa yormaya başladım. Konuşmak ve konuştuklarının dinlenilmesi insana neden iyi gelir? Konuşmak mıdır iyi olan, yoksa gerçekten dinlendiğini bilmek mi? Alınan ilaçlar vücutta bir kimyasal durum yaratıp iyileşmeyi sağlarken, dinlenilmeye vücudun -sonra da ruhun- olumlu tepki vermesinin nedeni nedir?

“İyi bir dinleyici karşısında konuşmak insanı rahatlatır. Anlaşıldığını hissetmek, kişiyi yalnızlık duygusundan kurtarır. Hatta kişilik yapısında önemli değişikliklere bile neden olabilir,” diyor bir psikolog. Anlaşılmak ve yalnızlık duygusu meğer ne kadar hassas konular ki kişilik yapımızda bile önemli değişikliklere neden olabiliyor. Çok kritik bir cümle kurduğumu fark ettiniz mi? Cevabınız “hayır” ise lütfen dönün ve cümleyi bir daha okuyun. Sadece dinleyerek bir insanın kişiliğine etkimiz olabilir. Yani sadece dinleyerek çok büyük işler başarabiliriz.

Dinlemek Enerji Gerektirir

Konuşmanın aktif, dinlemenin ise pasif bir eylem olduğunu düşünürüz. Terapistlerin eğitimleri sırasında en zorlandıkları eylemin dinlemek olduğunu biliyor muyuz? Çünkü karşımızdaki insanın bizi dikkatle dinleme süresi yaklaşık 2 dakika iken, 45-60 dakikalık bir sürenin uzun bir bölümünde dinlemek insanı tüketebilir. Dinlediği kişinin kelimeleri ardındaki duygu gücünü, aslında gerçekte ne demek istediğini kaçırabilir. Dinlemek pasif gibi görünürken, konuşmaktan çok daha büyük enerji gerektirir.

Birkaç gün önce bir televizyon programında Doğan Cüceloğlu, ergenlik çağındaki gençlerin arkadaşlarıyla odalarına kapanıp saatlerce sohbet etmelerinin nedenini açıkladı. Aşklarını, korkularını, düşük notlarını gizli saklı konuşmak değilmiş meğersem bu uzun kapanışların nedeni. Sadece ve sadece dinlenilmekmiş. Çünkü o çağda gençler birbirlerini çok iyi dinleyebiliyormuş. İletişim için ne kadar da basit bir yol, değil mi? Bazen karşımızdakine ulaşabilmek için bir tek amuda kalkmayız. Oysaki sadece dinlemek yeterli. Birtakım bilgilere sahip olmanıza, tecrübe etmenize, doğru öğüdü vermenize gerek yok. Keza karşımızdakinin tüm bunlara da ihtiyacı yok. İstediği tek bir şey var: Dinlenilmek.

Kâinatın Başlangıcı

Keyifli geçen bir gününüzü veya bir arkadaş toplantınızı anımsayın. Niçin böyle bir hoşluk kaldı üzerinizde? Belki size değer verildiğini hissettiniz. Fikirleriniz önemsendi. Düşündünüz ki bu evrende varlığınızın bir anlamı var. Yani sizi dinlediler. “Karşımızdakini dinleyerek var ederiz diyor,” Doğan Cüceloğlu.

Mevlana Mesnevi’ye “Bişnev” diye başlıyor. Yani DİNLE. Gelmiş geçmiş en büyük iletişim uzmanı, evrenin en büyük eserlerinden birine “dinle” diyerek başlıyor. Bu büyük seslenişine “dinle” diyerek başlaması tesadüf olmasa gerek. Tek kelime ile bile büyük mesajlar verebiliyor büyük Mevlana. Dinlemek her şeyin başı demek istiyor belki de. Doğuşun, devamlılığın, varolmanın, yaşamanın, sevmenin ve sevilmenin, saygının, özgürlüğün, değer verilmenin, barışın, güzelliğin başı… Belki de kâinatın…

Mesnevi’deki “Dinle” Mesajları

Mevlana “dinle” diyerek başladığı Mesnevi’de daha pek çok yerde bunun önemini vurguluyor:

· Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin? Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.

· Yemek yemek ve nükte söylemek kâmile helaldir; madem ki sen kâmil değilsin, yeme ve sükût et!

· Erlerin öğüdünü canla başla dinle de korkudan kurtulup emniyete eriş.

· Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın! Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Allah’ın sözüdür.

Belki de Mevlana ile Şems ’i, yüzyıllardır, günlerce birbirlerini dinleyerek anlaştıkları için konuşuyoruz.

İstanbul’u Dinliyorum

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Önce hafiften bir rüzgar esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda,

Sucuların hiç durmayan çıngırakları;

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.

 

Orhan Veli’nin şiirinde huzur var, değil mi? Dinleyerek ve dinlenilerek huzurlu olmanız dileğiyle…

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız