Farkında mısınız; tarihte hiçbir zaman olmadığı kadar yoğun bir şekilde stres ve bilgi bombardımanı altındayız. Bilgisayar başında geçirdiğimiz zamanlar yetmiyormuş gibi, şimdi bir de akıllı telefonlarımızla oynamaya başladık. Sürekli zihnimizde düşünceler, sürekli beynimizde cümleler var. Sanki tren istasyonuna yakın bir yerde yaşıyormuşuz gibi, zihnimizden sürekli trenler gelip geçiyor tüm gürültüsüyle…  Kiminin treni daha büyük, kiminin daha küçük, ama hepimizin kafasında çuf çuf diye giden trenler var.

Farkında mısınız; insanlar artık gülmüyorlar. İnsanlar artık zihinlerindeki düşüncelerle ve telefonlarıyla, bilgisayarlarıyla yaşıyorlar. Sabahları işe giderken; yolda hayattan bezmiş, ölü insanlar görüyorsunuz. Gözlerindeki ışık sönmüş, ama oksijen soluyan kalabalıklar…

Farkında mısınız; gerçek gülüşler azaldıkça sahte gülüşler arttı. İçten kahkahaların yerini maskeler aldı. “Zayıf” görünmemek için sahte maskelerle dolaşır oldu insanlar. Bu insanların hiçbiri kötü oldukları için böyle yapmıyor. Sadece artık yaşam enerjilerini kaybetmişler ve bu şekilde davranmaları gerektiğini, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorlar. Belki siz de onlardan birisiniz. Hangimiz değiliz ki?

Ve farkında mısınız; insanların içten bir gülüşe en çok ihtiyaç duydukları gün bugün.

Çünkü biliyor musunuz; etrafta bu kadar çok maske varken, enerjisi bu kadar düşük insan varken, bu kadar sahte gülüş varken, gerçekten gülümseyen, gerçekten gözlerinin içi gülenler tarihte hiç olmadıkları kadar bunun karşılığını alacaklar. Çünkü bu kahramanlara, yani size her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu somurtan insanlar mezarlığında bir pırlanta gibi parlayabilirsiniz. Buna hazır mısınız?

Hayatta iki basit kural var:

Enerjiler bulaşıcıdır. Ne verirseniz onu alırsınız.

Pozitif enerji negatif enerjiden güçlüdür.

Yani siz etrafınıza pozitif enerji yaydıkça bunun karşılığını fazlasıyla alacaksınız. Bugün içten bir gülümsemeyle, hiçbir karşılık beklemeden iş arkadaşlarınıza merhaba deyin. Bu akşam alışveriş yaptığınız bakkalda, markette, kasada duran kişiye gülümseyerek selam verin. Bugün çevrenizde gördüğünüz en pozitif insan siz olun. Hiçbir karşılık beklemeden bunu yapın; bakın neler olacak… Kendi iyiliğiniz için bunu yapın. Siz çevreye mutluluk yaymaya çalıştıkça sizin yaydığınız mutluluğun 10 katı size gelecek. 10 katı geldikçe siz de daha çok mutluluk vereceksiniz. Bu bir döngü halinde devam edecek.

Evet, pozitif enerjinize karşılık vermeyenler olacak. Evet, sizi negatife çekmeye çalışanlar da olacak. Evet, enerjinizi emmeye çalışan vampirler çıkacak. Ama insanların çok büyük çoğunluğu size çok daha pozitif şekilde dönecek; yani sizi size yansıtacak. Çünkü en güçlü silah içten gelen gülümsemedir.

Çevrenizde daha pozitif insan görmek istiyorsanız, bugün daha çok gülümseyin.

Çevrenizde daha fazla mutluluk görmek istiyorsanız, bugün daha fazla mutluluk verin.

Çevrenizde daha fazla değer görmek istiyorsanız, bugün daha fazla değer yaratın.

Evet biliyorum, bunu yapmak kolay gelmeyebilir size. Ama lütfen bugün en önemli derdiniz kendinizi iyi hissetmek olsun. Tüm odağınız bugün mutluluğunuzda olsun. En azından bugün için bunu yapın. Bugün bunu başarabilirseniz yarın da başaracaksınız. Siz kendinizi iyi hissettikçe, çevreye daha fazla mutluluk verdikçe, hayatınız da, sorunlarınız da daha kolay hale gelecek.

Siz muhteşem oldukça, hayat da sizin için muhteşem bir hale bürünecek.

Unutmayın; hayat ticarete benzer:

Ne verirseniz onu alırsınız.

Verdiğiniz kötüyse, aldığınızdan şikayet etmeye hakkınız olmaz!

Peki o zaman bugün çevrenize ne vereceksiniz?

Karamsarlık, ölü bir surat ve problemler mi? Yoksa iyimser bir bakış, pırıldayan gözler ve muhteşem bir enerji mi?

Bugün dünyaya hangi tarafınızı göstereceksiniz?

Hayat sorunlarından şikayet eden, karamsar ve hayata karşı yenik düşmüş siz mi; yoksa bugün kendini mutluluğa adamış ve çevresine de mutluluk veren siz mi?

Tercih sizin…

*

Yazar: Türker Manavoğlu