Geçenlerde bir sitede rastladığım Kadri Raşit Akdeniz’e ait ‘Kendini Yeniden Keşfet’ yazısını okuyunca yazarın çok içten ve sade bir şekilde kendimizi keşfetmenin bir pusulasını sunduğunu gördüm. Sizlerle de paylaşmak istedik. Kim bilir belki de birimize bir işaret fişeği çakacaktır ve yolumuzu aydınlatacaktır.
“Birçok şey anlamını yitirmiş. Hayatı aceleye getirilmiş bir yemek gibi tüketiyoruz. Açlığımız körüklendiği için kendimizi olduğumuzdan daha aç daha doymaz zannediyoruz. Hayat, mideye oturmuş yemek gibi daraltıyor bizi. Tıkış tıkış bir hayat, burnumuzun dibindeki nice güzellikleri görmemizi, aldığımız nefeslerin hangi özgür dağların yamaçlarından indiğini hissedemiyoruz. Yaşamaya layık olduğumuz zamanların henüz gelmediğini, henüz maça çıkmadığımızı, saha kenarında ısındığımızı düşünüyoruz. Oysa maç sürüyor, zaman azalıyor. Bizim için maçın başlamadığına inanırken, zamanın yongalarımızı nasıl rüzgâra verdiğini görmek istemiyoruz.
Kendimizi olduğumuzdan çok öte görüyoruz. Cürmümüz nedir? Ateş olsak nereyi yakarız? Nankörlüğümüz, zalimliğimiz, unutkanlığımız, bozgunculuğumuz, ihanetlerimiz, aldatma ve aldanmalarımız… Muhakkak ki yanılgılar içindeyiz ve boğuluyoruz. Aşk ne kadar da uzağımızda. Sanal zamanların gölgesine sığınmışız, o gölgeyi de kendimiz oluşturmuşuz. Alınlarımıza güneş aydınlığı çarpamaz, yer bulamadığı için sevgi uğramaz gönüllerimize. Bütün tahtlar doludur.
Bir sonbahar rüzgârı esmeli, içimizdeki çürümeye yüz tutmuş hayal yapraklarını alıp götürmeli ve yağmur yağmalı biraz delişmen. Yıkamalı ruhumuzun güne uzak düşmüş köşe bucaklarını. Sakin bir kış geçirmeli ruhumuz. Uzun ama düşündürecek kadar sakin. Ve bahar gelmeli. Toprağın sırtını sıvazladıkça güneş, şımarmalı çiğdemler, papatyalar… Gökteki maviyi görmeli, köreltici siyah düşlerin tutsağı gözler.
Kendini bir ağaca ekle kardeşim. Fakat bu arada cep telefonun çalmamalı, uydudan bir mesaj almamalısın. Her telefon yürek titreşimini engelleyecek, dijital bir enfeksiyon yaşayacaksın yoksa. Bak, sana bir karınca göz kırpıyor. Kendini alabilirsen, gündüz yıldız arama tutsaklığından, öpebilirsin bir arıyı alnından. Divanlardan gelen selamlar, tanıdık bir yüz aramada. Niçin anlamsız bakıyorsun bir kelebeğin kanadına? Sen çinilerden süzülüp yüzyılımıza düşmedin mi? Gözlerinde değil, bakışlarından mavilik var. Kendi hesabını doğru yaparsan matematik sayı harabeleri olmaktan çıkar. Bir olan sensin, çemberin merkezinde adın yazılı. Senin elinde taş, altına dönüştü, sen anladın eşyanın simyasını.
Kendini yeniden bulabilirsin. Daha önceden de kaybetmiştin kendini. Toprağın, altında gizlediklerini ortaya çıkaran bahar, eğer istersen senin de gizli hazinlerinin ışıldamasını sağlayabilir. Işık olmazsa hiçbir elmas parlamaz. Bu bir reklâm sloganı değil. Kendini yeniden keşfet. Kendi yüreğinin vandalı olmaktan çık.”
Adem Özbay
www.gencgelisim.com