Kişisel gelişim kitaplarının ve kişisel gelişimcilerin giderek arttığı günümüzde, kitap okuyanların sorunlarını genel olarak çözemediği görülmektedir. Kitap sayısı arttıkça sorunlar da artıyor gibi sonuca bile varılabilir. Bunun nedenleri üzerinde biraz ama önemle durmak gerekir.
Kişisel gelişim kitaplarının okunmasının temel nedeni kişinin kendi yaşadığı hayatta çözemediğini düşündüğü sorunların varolmasını düşünmesidir. Bu sorunlar kitaplarla çözülmeye çalışıldığında sorunlar devam edebilmekte ve hatta artması ihtimali de ortaya çıkabilmektedir.
Böyle bir durum mantıksız gibi görünebilir. Ama fark edilmesi ve öğrenilmesi gereken noktalardan biri beynimiz mantıklı olarak çalışmamaktadır.
İlk ve genel olarak bakılması gereken bir yazar neden kitap yazar. Yazarın kitabı yazma nedeni birçok sebeplerden olabilir. Tarihe geçmek için, para kazanmak için, meşhur olabilmek için, uzmanlık alanındaki bilgileri aktarmak için, insanlara hayatlarını daha kolay yönetebilmeleri için, başkaları da yaptı ben de yapabilirim diyebilmek için, yayınevinin önerisi ile kitap yazabilir. Yukarıdaki her içeriğin sonuçları da farklı olacaktır.
Ancak son zamanlarda kitapların fiyatları düşürülmekte ve kitap için sarfedilen emekler değersizleştirilmektedir. Değersizleştirilmek süreci toplumun her alanına uzun zamandır yayılmakta ve kitaplar da bu sürece uygun olarak bir süreden beri değersizleştirilmektedir.
Yazar kişisel gelişim kitabı yazarken kendi hayatı ile ilgili içerikleri ve sonuçları, farkında olmadan kitabın cümleleri arasına ilave etmektedirler. Böylece kitabı okuyan kişi de farkında olmadan kitabı yazan kişiye ait stratejileri kendi sorunlarını çözebilmek için uygulamaya başladığında ortaya istenen sonucun çıkmadığını da görecektir. Çok kitabı olan yazarlar açısından bakıldığında bu istenen bir durumdur. Zira çözülmeyen sorunlar yazarın sonraki yeni kitaplarının okunmasını sağlayacak müşterileri de yaratacaktır. Bakıldığında çok kitaplı kişisel gelişim yazarları her kitapta sorunları çözmeye çalışmakta, hatta kendilerince çözmekte, ancak okuyan kişinin sorunları çözülmeden artarak devam etmektedir.
Bu sebepten bir kişisel gelişim kitabı okunurken yazarın kendi içeriklerinin fark edilmesi ve bunların zihinsel etkisinin ortadan kaldırılması gereklidir. Önemli olan bir kitaptaki içeriksiz bilgilerdir ve bunların sayısı da 4-5’ten fazla değildir. Böylece önemli olan yazarın içeriksiz stratejisi ne, bunu fark edip, bu stratejinin kendi hayatımıza uygulanabilirliğini sorgulamaktır.
İkinci olarak kişi sorunlarını çözmek için kitap okurken farkında olmadan kendisine, kendisinin sorunlu olduğu mesajını da vermektedir. Kitap uzun zamanda ve bir çok kereler ele alınarak okunmaya çalışıldığında kişinin kendisine verdiği “sorunlusun” mesajlari çoğalacak ve kitaptaki bilgiler beyine aktarıldığı halde, bunlar kullanılamayacaklardır. Siz bir arkadaşınıza sürekli olarak “sorunlusun” mesajını verdiğinizde arkadaşınızın size nasıl davranacağını sadece bir düşünün, ortaya çıkan sonuç sizi şaşırtmasın.
Üçüncü önemli olan nokta ise biraz daha önem arzetmektedir. Sorunlarını çözmek için kişisel gelişim kitabı okuyan kişinin “ayrışmış” ya da “dışlaşmış” olduğunu söyleyebiliriz. Zihinsel olarak ortaya çıkan bu ayrışma sebebi ile kişi kitabı okurken aynı zamanda içeriğe bağlı iç konuşmalar ve sorgulamalar da yapacaktır. Bu iç konuşmalar bilgileri sorgulama ve yargılama şeklide olabileceği gibi, kitaptaki kelimelerin çağrıştırdığı bağlantılar ile zihin başka şeyleri düşünmeye başlayacaktır. Kişilerin çoğunlukla “konsantre olamıyorum” dediği sonuçların nedeni de iç konuşmalar ve çağrışımlardır. Aslında “konsantre olamıyorum” diyen kişiler farkında olmadan aşırı şekilde konsantre olmakta ve farkında olduğu akılları karıştığı için çağrışımlar farkında olmadan yapılmakta ve başka şeyler düşünmeye başlamakta ve kitaptan kopmaktadırlar.
Ayrıca ayrışmış bir kişinin kendisi ile kurduğu içsel iletişimdeki ses tonu da doğru modelde iletişim kurmaya bir başka engel teşkil etmektedir. Bilgileri yukarıda da izah edildiği gibi beyne aktarılacak ancak davranışlara aktarılamayacaktır. İnternet sitesinde de yazıldığı gibi davranışlarımıza aktaramadığımız bilgileri öğrenmeye gerek yoktur.
Böylece az veya çok sayıda kişisel gelişim kitabı okuyan kişiler sorunların çözülemediğini görüp kitaptaki verilen reçetelerin işe yaramadığını düşünmek yerine, kendilerinin çözülemez sorunlara sahip olduklarını düşünmeye başladıklarında, sorunlar birkaç kat artacaktır. Bir süre sonra ise sorunları ile yaşamayı kabullenip, kaybetmeyi öğrenecek ve kaybetmeye devam edecektir. Böylece pozitif düşünmeye çalışan ama çalıştıkça tepkilerinin arttığı görenlerin pozitif düşünmekten vazgeçtikleri gibi, kitap okumaktan bütünü ile vazgeçeceklerdir.
O zaman bu sarmaldan kurtulmak için ne yapmak gereklidir? Öncelikle içinde reçete veren veya bize bir modelde ve nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen kitaplardan uzak durulmalıdır.
İkinci önemli nokta ise kitapları sorun çözmek için okumak yerine, yazarın stratejisini fark etmeye çalışmak, kurduğu cümle yapılarının ne olduğunu algılayabilmek, verilen reçeteler var ise bu reçetelerin neden verildiğini de fark etmek gereklidir. Bir kitabı eleştirmek için okumak yukarıdaki modelden çok daha fazla yarar sağlayacaktır.
Aslında her kişisel gelişim kitabının adına bakıldığında yazarın veya ya da kitabın adını koyan kişinin içeriklerinin de ne olduğu kolayca fark edilebilir. Burada örnek vermeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Sadece kitabın adına bakın ve yazarın neye ihtiyacı var anlamaya çalışın. Bunu anladığınızda kitabın neden yazıldığını da fark etmeniz kolaylaşacaktır.
Kitaplar, roman, hikaye, masal, kişisel gelişim, biyografi hangi kitap olursa olsun, aslında sizin neye ihtiyacınız olduğunu gösteren bir durumu da ifade edebilir. Tıpkı sevdiğiniz şarkıları sevmenizin nedeninin şarkıdaki boşlukların sizin uygun tecrübelerle doldurup duygusal hareket sağlamanız gibi.
Sonuçta kitap okumak süreç olarak, gitmediğimiz, görmediğimiz yerleri, yaşamak isteyip te yaşayamadığımız durumları işitsel yoldan bilgi alıp, zihinsel olarak görselleştirdiğimiz ve bir şeyler hissederek boşluklarımızı doldurduğumuz süreçler olarak anlaşılabilir.
Sadece kişisel gelişim kitabı okurken değil, şarkı veya yorum dinlerken, daha doğrusu işitme organımız vasıtası ile aldığımız bilgiler konusunda çok dikkatli olmak gereği ortaya çıkmaktadır. Çok satan kişisel gelişim kitapları ise toplumdaki ortak sorunlar ile ilgilenmekte, şu anda insanımızın başarıya ihtiyacı olduğu düşünülerek “başarı” kavramı üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Kolaylıkla görülebilir ki çok başarılı ve güçlü olarak görünen kişilerin de mutlu olmadığı daha açıkçası kendisini iyi hissedemediği, yazılarından veya ekrandan çektiği acıları farkında olmadan aktararak göstermektedirler.
Son olarak bir kitabı okuduktan sonra o kitabın yorum-özetini çıkarmanız, kitaptaki maksimum 3-5 temel bilgiyi bulabilmenizi sağlayacaktır. Bu bilgiler davranışlara aktarıldığında değişim belki sağlanabilir. Ama en zengin bilgi alabileceğimiz yer ise doğadır ve doğa içinde sürekli yer alarak çok önemli bilgilere küçük detaylar vasıtası ile ulaşabiliriz.
Zaten eskilerin dediği gibi “çok okuyan değil çok gezen bilir” cümlesi de, yaşayarak ve yaparak öğrenmenin önemini de anlatan anahtar bilgiyi de vermektedir. Gitmediğimiz, görmediğimiz köy ise “bizim” olmamaktadır.
Cengiz Eren http://www.erenlp.com