Her şey değişir, değişmeyen tek şey değişme yasasıdır. Her şey ileriye doğru akar. Her şey, her defasında yeniden yaratılır, taze bir şekilde ortaya çıkar. Kendimizi bu değişikliğe uydurarak gelişebiliriz. Hiçbir şey eskisi gibi yapılamaz ve yapılmamalıdır. İnsanlığın akıp gelen bir geçmişi, bugünü ve geleceği vardır. Hayat hiçbir zaman aynı şekilde tezahür etmez ve kendini asla bir daha tekrarlatmaz. “İnsan bir suda iki defa yıkanmaz.” demiş, büyük bilge Herakleitos. Değişiklik hayattır ve candır. Değişiklik ruha kuvvettir. Mevlâna, “Dün geçti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek gerekir.” diyor. Değişmek, varoluşun ebedî kuralıdır.
Ancak her değişme yararlı değildir. İnsanı iyiye, doğruya, güzele, gelişmeye götüren değişiklik iyi; böyle olmayan değişiklik kötüdür. Aslından, özünden, kökünden kopmadan değişmeli. Çok hızlı değişmek, insanın yabancılaşmasına ve yozlaşmasına yol açar. Bir ayağımız merkezde, bir ayağımız çevrede olmalı. Hızlı değişenler gibi hayatında hiç değişmeyenler de vardır. Kırk yıl evvel nasılsalar şimdi de öyledirler. O zamanki fikirleri bağnazca savunurlar. Değişmeyenler, hayatın gerisinde kalır ve bir tarafa atılırlar. Zamanla hiç değişmeyen insanlar ya ahmak veya riyakârdır. Herkes az çok değişir ve değişmelidir.
İnsan, hayatının her döneminde değişebilir ve yeni şeyler öğrenebilir. Gerçi yaşlandıkça bu çok zor olur ama yine de değişme devam eder. Bütün başarıların temeli, değişikliklere uyabilecek esnekliğe sahip olmaktır. Müessesenizi hâlâeski usullerle çalıştırıyorsanız iflas edersiniz. Eski fikirlere ve inançlara sımsıkı sarılmak ve hiçbir değişikliğe razı olmamak, bireyi toplumun dışına atar, onu müzelik bir insan hâline getirir. Elbette eskinin de korunması gereken iyi ve güzel yanları vardır, eski bütünüyle atılamaz.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com