2. Abdülhamid’in Liderlik Sırları
Karakterinin Belirgin Özellikleri
<II. Abdülhamid Han’ın kişiliğinin en baskın özelliklerinin başında dindar ve muhafazakâr olması gelir. Hayatı boyunca ibadetlerini hiç aksatmamıştır. Kadere inanışı kuvvetliydi.
<Bilinenin aksine kan dökücü, zalim ve dahası “Kızıl Sultan” karalamalarını hak edecek mizaçta biri değildi. Tam tersine son derece merhametli, şefkatli, yufka yürekli ve bağışlayıcı bir karakter ve ahlâka sahipti. O kadar ki, en büyük düşmanlarını bile çoğu defa bağışlamıştır.
<Belirgin yönlerinden biri de dengeli ve otoriter bir kişiliğe sahip olmasıydı. Dış politikada izlediği “denge siyaseti”, devleti kurtarmak için içte ve …
Karakterinin Belirgin Özellikleri
- II. Abdülhamid Han’ın kişiliğinin en baskın özelliklerinin başında dindar ve muhafazakâr olması gelir. Hayatı boyunca ibadetlerini hiç aksatmamıştır. Kadere inanışı kuvvetliydi.
- Bilinenin aksine kan dökücü, zalim ve dahası “Kızıl Sultan” karalamalarını hak edecek mizaçta biri değildi. Tam tersine son derece merhametli, şefkatli, yufka yürekli ve bağışlayıcı bir karakter ve ahlâka sahipti. O kadar ki, en büyük düşmanlarını bile çoğu defa bağışlamıştır.
- Belirgin yönlerinden biri de dengeli ve otoriter bir kişiliğe sahip olmasıydı. Dış politikada izlediği “denge siyaseti”, devleti kurtarmak için içte ve dışta aldığı katı ve koruyucu tedbirlerde bu durum kendini açıkça belli eder. Onu böyle davranmaya, sürekli su alan devlet gemisini her geçen gün daha fazla içine çeken anaforik şartlar ile saltanatının son derece karışık ve zorlu bir döneme rastlaması sevk etmişti.
- Zannedilenin tersine, yeniliğe ve gelişime açık, son derece “reformist” bir padişahtı. Devrinde, Batı’daki ilmî ve teknolojik gelişmeleri, icat ve keşifleri yakından takip etmiş ve anında, devletin imkanları çerçevesinde ülkesine intikal ettirmiştir. Eğitim, kültür, sağlık, ulaşım ve bayındırlık alanında pek çok reform gerçekleştirmiştir. Onun zamanında yapılan reformlar, Osmanlı’nın son devrinde görülen ve hatta Cumhuriyet idaresine bile temel teşkil edecek çapta büyük reformlardı.
- Karakterinin dikkat çekici yönlerinden bir diğeri de gayet tedbirli, temkinli ve uyanık olmasıdır. Babası Abdülmecid’in “kuşkulu ve sükutî (sessiz) oğul” dediği Abdülhamid’in, aşırıya kaçacak seviyede biraz vehimli ve kuruntulu olduğu söylenebilir. Ancak bu da, tamamen yaşadığı dönemin olağanüstü şartlarından, iç ve dış karışıklıklardan, kaypak bir zeminde siyaset yapmanın zorluğundan ve nihayet çevresinde güvenilir kişilerin ve sağlıklı bir ortamın olmamasından kaynaklanmaktaydı.
- Sarayın dışından görünenin aksine son derece yumuşak huylu, halim selim, hikmetli konuşan, karşısındaki düşmanı bile olsa karizmatik kişiliği, tevazuu, insanlık ve nezaketiyle onu etkileme kabiliyetine sahipti. İster halktan, ister devlet adamlarından olsun, huzurunda konuşanları sıkmaz, bütün düşüncelerini açıkça söylemelerine imkân verir, sonuna kadar sabırla dinler; kimseyi kendisine arz edilen düşünceleri veya ölçüsüz sözleri yüzünden cezalandırmazdı. Kimseye “sen” diye hitap etmez, cariyelerine bile “getiriniz, götürünüz” gibi nazik bir dille emir verirdi. Kadınlarına da pek saygılı davranır; “Başkadın, Başikbal” diye seslenirdi.
- Tahmin edilemeyecek kadar cesur ve atikti. Bir zelzele sırasında yerinden kıpırdayıp paniğe kapılmadan sonuna kadar beklemesi, Ermenilerin Osmanlı Bankası’na hücumları sırasında herkesin suikast yapıldı endişesi ile etrafı velveleye verdiklerinde metanet göstererek Cuma selamlığına çıkması ve bomba hadisesinin ertesi hafta Cuma selamlığına gelmesi gibi hadiseler cesaretine delil gösterilebilir.
- Hafızası pek kuvvetli idi. Zeki, çabuk kavrayışlı ve hazırcevap idi. Uzun ve derin bir düşünmeden, karşısındakinin görüşlerini iyice anlamadan ve devlet adamları ve ulemanın görüşünü almadan herhangi bir konu hakkında fikir beyan etmez ve hüküm vermezdi.
- Özel hayatında olduğu gibi devlet idaresinde de israftan kaçınır, dengeli bir harcama siyaseti güderdi. Kendi alışverişini yapan ağalara tek tek aldıkları malların fiyatını sorar ve sarayın mutfak harcamalarını bizzat kontrol ederdi. Bu yüzden “Pinti Hamid” suçlamalarına maruz kalmıştı. Devraldığı devlet borçlarının yekunu 4 milyar Frank’tı. İlk iş olarak aşırı artmış saray masraflarını kıstı.
Zaman Tanzimi ve Çalışma Düzeni
- Gece geç vakte kadar düzenli ve sürekli olarak (günde 15-16 saat) çalışırdı. Öğleden sonraki vaktini ekseriya çok zengin olan kütüphanesinde okuyarak veya çalışarak geçirirdi. Geceleri sarayın bütün elektrikleri yanar, padişahın hangi odada yattığı bilinmezdi. Vaktinin çoğunu kütüphanesinde kitap okuyarak geçirirdi.
- Saate ve vakte pek fazla riayet ederdi. Her işini bir saate bağlamış, düzgün ve yeknesak (tekdüze) bir ömür geçirmişti. Acele bir iş veya haber çıktığında, vakit ne kadar geç olursa olsun uyandırılmasını isterdi. Başkâtibi Tahsin Paşa, böyle gecelerde gelen tezkerelere (not, pusula) bazen 1-1,5 saatini ayıran ve uykusuz kalan padişahın ertesi sabah mesaisini hiç aksatmadan yine aynı saatte görevi başında olduğunu hayretle anlatmıştır.
Tarihe, Kitaba ve Yayıncılığa İlgisi
- Her gece uyumadan evvel kitap okutmak âdetiydi. Kitaba olan ilgisi ve merakı fevkaladeydi. Yıldız Sarayı’ndaki kütüphanesinde, yabancı dillerde Türkiye hakkında yazılmış ve özel olarak tercümesi -yaklaşık 6 bin adet- yapılıp telif hakkı ödenmiş eserler, roman ve hikâyeler, coğrafya ve seyahatname koleksiyonu ve Avrupa’da çıkan bütün önemli gazeteler bulunuyordu. Kütüphaneciliğimizin modern anlamdaki kurucusu da oydu.
- Tarih, siyaset ve hukuk bahislerinde oldukça geniş bir malumata sahipti. 1850’den itibaren devrinin âlimlerinden Musiki, Hat, Arapça, Farsça, Osmanlı Edebiyatı ve Tarihi ve diğer İslâmî İlimleri tahsil etmişti. Osmanlı tarihini değişik kaynaklardan okuyup incelemişti. Geçmişe ait olayları kimsenin bilmediği şekilde teferruatıyla hikaye ederdi.
- Roman okumaya çok meraklı idi. Daha çok da polisiye (dedektif) romanlar okurdu. Seyahatname okumayı da severdi. Saraydaki tercümanlara özel olarak çevirttiği romanlar bir kütüphane dolduracak kadar fazlaydı. Özellikle de Victor Hugo’ya ve Conan Doyle’ye büyük hayranlığı vardı.
- Matbaa ve yayın işlerine de gayet meraklıydı. Avrupa’dan modern matbaa makineleri getirerek nefis divanlar bastırmıştı. En itibar gören hadis kitabı olan “Sahih-i Buhari”nin en sağlıklı baskısını da o yaptırmıştı.
Sade Giyimi ve Temizliği
- Kıyafet ve yaşayışında dikkati çekecek bir sadelik takip eder, şatafatlı üniformalardan, büyük merasimlerden nefret ederdi. Sade olmakla birlikte, giyiminin kendine has bir zarafeti vardı ve çoğunlukla yerli kumaştan yapılma elbiseleri tercih ederdi. Yeni elbise giyenlere karşı genellikle övünür ve onları yerli malı kullanmaya teşvik ederdi.
- Temizliğe çok düşkün olduğundan ötürü, elinde devamlı Atkinson marka kolonya şişesini gezdirir ve birkaç saat içinde sürer bitirirdi.
Yemesi-İçmesi
* Sabahları gayet erken kalkar, soğuk su ile banyo eder, ufak bir gezinti yapar, çalışma odasına girer, kendi önünde pişirttiği bir fincan kahveyi içer, yumurta ve sütten ibaret hafif bir kahvaltıdan sonra çalışmalarına başlardı. Mide ve bağırsaklarından rahatsız olduğundan gayet az ve kuvvetli yemek yerdi.
- Genellikle hafif ve hazmı kolay yemekleri tercih ederdi. Öğle yemeğinde genellikle şunları yerdi: Rafadan yumurta veya tere yağda pişmiş yumurta ya da omlet; koyun külbastısı veya kotlet pane; balıklardan mezgit veya gelincik balığı; bazen börek; tatlılardan kaymaklı kadayıf, sütlaç veya muhallebi, alafranga tatlılardan şarlot… Akşam yemekleri daima hafifti: Et suyu, bazı çorbalar ve meyvelerden (çilek, kavun, karpuz ve şeftali) ibaretti. Akşam yatak odasına limonata, frenk üzümü veya nar şerbeti bırakılırdı.
- İlk gençlik döneminde biraz eğlence ve içkiye meyletmiş; ancak 25 yaşından sonra tamamen terk etmiş ve sudan başka içki kullanmamıştır. Durmadan sigara içerdi. Sarayda sigara yapmayı bilen özel adamları vardı. Kahve içmeyi -özellikle Yemen kahvesi- pek severdi.
Renkli Hayatı ve İginç Hobileri
- Zayıf ve atletik bir yapıya sahipti. Jimnastik meraklısıydı. Ata biner -çok ustaydı-, araba kullanır, kürek çeker, yelken kullanırdı. Kılıç ve tabanca kullanmada gayet mahirdi. Atıcılık yapar, ava gider ve kılıç talimleri yapardı. Gençliğinden beri silah toplayıp bir silah koleksiyonu dahi yapmıştı.
- Sarayda; resim salonu, fotoğraf atölyesi, musiki salonu ile bilhassa uğraştığı marangoz atölyesi en çok bulunduğu yerlerdi. Marangozluğa özellikle meraklıydı ve Avrupa’dan getirttiği yeni sistem birçok aletin bulunduğu geniş bir marangoz atölyesi mevcuttu. Pek çok sedefli ve oymalı eşyalar yapmıştı. 1897’deki Osmanlı-Yunan Harbi’nde yaralanan gazilere birer tane kendi eliyle imal ettiği baston hediye etmişti.
- Manzara ve çiçek resimlerinden hoşlanır ve portre çizerdi. Güzel tablo koleksiyonları vardı. Fotoğrafçılığa da meraklıydı. Döneminde neredeyse bütün imparatorluğun fotoğrafını çektirmişti. Yalnızlığının tabiî bir neticesi olarak koleksiyon merakına kapılmıştı. Bunlar arasında en değerli olanı kuş ve silah koleksiyonu idi.
- Tiyatro ve konserleri sever; cuma, çarşamba ve pazar akşamları hususî tiyatrosunda bir temsil veya konser verdirirdi. Musikişinas bir tabiatı vardı. Alafranga musikiyi alaturkaya tercih ederdi. “Alaturka güzeldir; ama daima gam verir. Alafranga neşe verir.” derdi. Bunu bilen muhtelif milletlerden olan ve eserlerini şahsına ithaf eden bestekârların sayısı 2 bini bulmuştu.
Kaynak: Abdülhamid’i Yeniden Keşfetmek, İstanbul, 2007, Akis Kitap.
bu yazılarda ilginizi çekebilir: