Artık herkes öyle ya da böyle onun programında yer kapmak, ya jüri koltuğunda ya da yarışmacı sınıfında yer almak istiyor.
Artık herkes öyle ya da böyle onun programında yer kapmak, ya jüri koltuğunda ya da yarışmacı sınıfında yer almak istiyor. Çünkü biliyoruz ki, Acun’un programında görünmek, star enflasyonu yaşanan günümüzde ya sönmeye başlayan yıldızı parlatacak ya da sizden yepyeni bir yıldız yaratacak. Şu sıralar izleyiciyi ekran başına kilitleyen Yetenek Sizsiniz, O Ses Türkiye ve Yok Böyle Dans yarışmalarının yapımcı ve sunucusu Acun Ilıcalı, bugünlere bir gecede gelmedi elbette. O, acılarla dolu hayatını başarılarıyla tatlandırmayı bilenlerden… Bunu nasıl başardığını öğrenmek ister misiniz?
1969 yılında Edirne’de dünyaya gelmiş Acun Ilıcalı. Bugün olduğu gibi, o zaman da yerinde duramayan, afacan bir çocukmuş. Kendisinden iki yaş büyük ağabeyi İtalyan Lisesi’ni kazanınca, aynı başarıyı gösterme görevi yüklenmiş omuzlarına. Kaçar mı? Başarmış elbette; Kadıköy Anadolu Lisesi’ni kazanmış. Okulun en başarısız öğrencisi olduğunu söylese de hiç sınıfta kalmayışını, gelmiş geçmiş en iyi kopyacı oluşuna bağlıyor. İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü 3 kez kazanmasına rağmen mezun olamamış. 19 yaşında evlenmiş, bir kızı olmuş. Kızı dokuz aylıkken, ailesini trafik kazasında kaybetmiş. Anne-babasını kaybettiği arabada kızı Banu da varmış ve küçücük bedeni 18 kırıkla o kazadan sağ çıkmış. O günden sonra “mucize çocuk” demiş Acun bugün 21 yaşında olan kızına.
Dibe Vuran ve Hayata Küsen Acun
Kayıplar fena halde sarsmış Acun’u. Tam bir yıl evden çıkmamış. Ziyarete gelen arkadaşları onu yalnız bırakmamışlar. Evde onlarla oyun oynayarak, futbol izleyerek geçirmiş bir yılı. Bu dönemde eşiyle yolları ayrılmış. Dibe vurduğunu ifade ettiği bu süreci atlatmak kolay olmamış elbette. Herkesin bir gün öleceğini, hayatın anlamsız olduğunu düşünerek ölümden hiç korkmadan yaşamaya başlamış. Motosiklet almış ve onunla büyük bir kaza geçirmiş. Bağdat Caddesi’nde… Bir araba soldan gelip çarpmış. Arkadaki arkadaşı bu kazada vefat etmiş. Acun’un ise sol kolu kırılmış. 36 dikişli bir ameliyat geçirmiş ve koluna platin takılmış. 1993 yılında ticarete atılmış Acun. Bağdat Caddesi’nde arkadaşıyla bir kot dükkanı açmışlar. Yurtdışından markalı jean ve gömlek getiriyorlarmış. Armani, Valentino, Versace marka kotlar da varmış. Sonra ikinci bir dükkan da açmışlar. Ancak aynı yıl döviz krizi olunca aldıkları malı satsalar da borçlarını ödeyemez duruma gelmişler ve batmışlar.
Acun’un Yükselme Devri
Peki nasıl ayağa kalkmış Acun? Kanal D’nin o dönemdeki genel müdürü İrfan Şahin, yeğeninin en yakın arkadaşıymış. Aynı zamanda Show TV’de mali kontrolör olan İrfan Şahin’i ziyarete gitmiş bir gün. İrfan Bey İlker Yasin ile tanıştırmış Acun’u. Çok sıcak bir futbol muhabbeti yapmışlar. İlker Bey şaşırmış, çünkü futbol manyağıymış Acun. İnter-Milan maçını izlemeye İtalya’ya giden tiplerden… Bu enerjisiyle İlker Yasin’i etkilemeyi başarmış ve denemek üzere işe almış Acun’u. O zamanki kurla maaşı 110 dolarmış, yani bugünün parasıyla yaklaşık 150 TL.
Beşiktaş maçlarına gittikten sonra şansı dönmeye başlamış Acun’un. Beşiktaş muhabiriyken bir anda sporcular ile samimi olmuş, sıcak diyaloglar içinde bulunmuş. Futbolcularla özel röportajlar yapmış ve bir anda yıldızı parlamış. Şöyle anlatıyor o dönemi: “Bir gün beni Beşiktaş antrenmanına yolladılar. Futbolcularla samimiyet kurmaya başladım. En önemli futbolcuyu 10 saniye sonra canlı yayına çıkarıyordum. Konuşma yasağı bana işlemiyordu. İngilizcem iyiydi, örneğin Beşiktaş’ın o zamanki teknik direktörü Christoph Daum’un dediklerini anında tercüme ediyordum. Tüm bunlar ekrandan da belli olmaya başlayınca yükselme devrim başladı.”
Hayatının Dönüm Noktası: Şansal Büyüka ve Televole
Televole’nin spor-magazin olduğu yıllar… Sonra Şansal Büyüka’nın yanında, Televole’de çalışmaya başlamış. Kimseyi satmadığı, samimi olduğu için magazin dünyasında da çok özel işler yaptığını düşünüyor. Televole içerisinde kendine ait bir bölüm sunmaya, bir süre sonra da bu bölüm dahilinde dünyayı dolaşmaya başlamış. 105 ülke gezmiş ve bu arada bir kez daha evlenmiş. Eşinin ismi Zeynep. İki kızı daha dünyaya gelmiş: Leyla ve Yasemin.
2002’de Acun Firarda’yı sunmaya başlamış. Bu arada “Dokun Bana” ve “Biri Bizi Gözetliyor” isimli yüksek reytingli yapımlara imza atmış. Acun Firarda vesilesiyle gittiği ülkelerdeki televizyon programları sıkı sıkıya takip etmiş. Beğendiği, zevk aldığı programları Türkiye’ye getirmiş. Bakmış ki onun zevk aldığı işlerden Türk halkı da zevk alıyor, program seçimlerini de ona göre yapmış.
Acun Medya ve Zirvedeki Yarışmalar
2005’te Acun Medya’yı kurmaya karar verir. Önce Fear Factor gelir, oldukça başarılı olur. Ondan sonra Survivor’lar… Survivor Türkiye-Yunanistan, Survivor Aslanlar-Kanaryalar. Sonra da “Var mısın Yok musun” ile turnayı gözünden vurur. Nihat Doğan’lı, Pascal Nouma’lı Survivor ile ortalık ayağa kalkar. Türkiye’nin starlarını dans ettirdiği Yok Böyle Dans, halkın yıldızlarını keşfeden ve özel jürisiyle reyting rekorları kıran Yetenek Sizsiniz, son olarak da Türkiye’deki güzel sesleri arayan O Ses Türkiye ile tam bir televizyon dehası olduğunu ispatlar Acun.
Yaşamındaki tüm zorluklara ve çöküşlere rağmen ayağa kalıp koşmayı bilen, bunu kendi kendine öğrenen Acun’un yaptığı işleri ister beğenelim, ister beğenmeyelim, azim ve kararlılığı yabana atılır gibi değil.
Acun’un Dilinden Başarı Sırrı
Bir kere hiç suni olmadım, samimiydim. Çok büyük bir avantajım, hiçbir dizide oynamadım, onun için halk gerçek bir kimlik gördü. Genelde etrafta sevilen bir insanım zaten. Bugün 25-30 kişilik bir ekip varsa bunların 15’i minimum 15 yıllık arkadaşım. Ukalalıktan nefret ederim. Kendini beğenen insan bana çok antipatik gelir. En büyük avantajım da kendimi ekrana çok iyi yansıtıyorum, o da Allah’ın bir lütfu.
Lisedeyken Matematikten Sıfır Almayı Nasıl Başardı?
Ben dersleri anlayamıyordum. Konsantrasyon problemim vardı. Amcam matematik profesörü. 2,5 ay çalıştırdı beni, sınava girdim, sıfır aldım. Babam gözlerine inanamadı. Önce kağıda, sonra da 3 kere ‘Aynı şeyi mi görüyoruz?’ diye bana baktı. Kağıdımın boş olduğunu biliyorum ama ben de usulen baktım. Yani bunun bir izahı var mı? Yok! Algılayamıyordum, bu bir gerçek!
Takdir Edilerek Reyting Almak
Açıkçası biz reyting zehirlenmesine uğramış bir milletiz. Bu, iyi bir şey değil. Bugün şu kadar para kazandın deseler hiç umurumda değil. Çünkü yediğim yemek belli, gezdiğim yer belli. Bunun üzerindeki para zaten olsa da olur olmasa da olur. Ama reyting bizim dünyamızdaki en büyük prestij. Benim aynı zamanda beğenilme yüzdemin de yüksek olmasına vesile oldular. Ben aslında reyting almanın bin bir yolunu biliyorum, ama önemli olan takdir edilerek reyting almak.
Acun’un Fark Yaratan 8 Başarı Şifresi
1. “Benim sevdiğim işi halk da sever” felsefesiyle program hazırlıyor. Halktan biri olduğunu, hayatının sokaklarda geçtiğini söylüyor: “Ben ve arkadaşlarım neyi severiz, neyi seyrederiz, diye kendime soruyorum ve buna uyan formatları Türkiye’ye getiriyorum.”
2. “Program ve yapımda her sorun benim sorunum, hepsiyle birebir ilgileniyorum” diyor. Suya sabuna dokunmayanlardan, külfeti ekibe bırakıp vitrine kendi çıkanlardan değil. İşin mutfağında ve her aşamasında yer alıyor.
3. Programa ait tüm görüntüleri seyrediyor, o seyretmeden hiçbir şey yayına girmiyor. Okey veriyor ve görüntü onun izniyle yayınlanıyor.
4. Kemikleşmiş bir ekibi var, aynı ekip farklı formatlarda onunla birlikte çalışıyor.
5. Bir yarışma devam ederken o yeni formatlar peşinde koşuyor. Yurtdışı bağlantıları yapıyor, toplantılara giriyor, durmadan koşturuyor.
6. Neden yurt dışından hazır formatlar getirdiği eleştirilerine şöyle cevap veriyor: “Formatı bir beyin takımının üretmesi gerekir. En büyük formatlar da İngiltere ve Hollanda’da geliştiriliyor. Amerika bile oradan alıyor. Bir işi en iyi kim yapıyorsa ona bırakmak daha mantıklı. Benim çalıştığım firmalar bana güveniyor ve Acun formatımızı kanaldan daha iyi korur deyip formatı kanala değil Acun Medya’ya veriyorlar.”
7. Hiçbir formatı ziyan etmedi, yaptığı her işin altından kalktı. Gerek format sahiplerindeki gerekse Türk izleyicisindeki kredisini günbegün yükseltti.
8. Yayın ekibi her daim aktif. Diyelim ki program başlangıçta yeterli reyting almadı ya da ekibi mutsuz eden bir şeyler var. Ekip tıkır tıkır işliyor ve hemen müdahale ederek formata bir değişiklik düşünülüyor. Mesela Var mısın Yok musun’un ilk iki bölümünde reytingler iyi gelmeyince Acun yarışmanın fazla neşe içerdiğini, soru işaretinin eksik olduğunu gördü. Onun yerine ışık ve müzikle gerilimi ortaya çıkardılar, seyircinin konsantrasyonu yarışmacıya odaklandı ve başta düşük olan reytingler anında yükseldi.
Kaynaklar:
http://www.televizyongazetesi.com/haberDetayMiddle.asp?ID=10031
www.habervitrini.com/haber.asp?id=320578 – 93k –
tr.wikipedia.org/wiki/Acun_Ilıcalı – 17k –
www.haber3.com/haber.php?haber_id=325171 – 66k –
www.haberler.com/acun-ilicali-dan-samimi-aciklamalar-haberi/ – 81k –
Hürriyet, Kelebek eki
Platin dergisi
Buğra Öner Kocukeli /ggdergi@gmail.com