GÜNÜMÜZ İNSANI DAHA MI MUTSUZ?

0
730

Günümüz insanı geçmiş dönemlerde yaşayan insanlardan daha mutsuz diyemeyiz ama belki geçmiş dönem insanları mutsuz olduklarının farkında değillerdi, hatta kendilerinin bile farkında değillerdi diyebiliriz. Son 10 yıllardır psikolojide bir alt daldan bahsediliyor: ‘Transaksiyonel Analiz’. Bu kavramı ‘Davranışlar arası geçişin irdelenmesi’ olarak tarif edebiliriz. Bu alt dal geleneksel toplumları ‘Ana-baba toplumları’, modern toplumları da ‘yetişkin toplumları’ olarak tanımlar. Ana-baba toplumlarında kişilerin yetişkin bir birey olmaları beklenmez. Bu toplumlarda kişiler koşulsuz olarak anne-baba otoritesine boyun eğer, hiç yetişkin olamadan anne-baba olur. Bu defa da çocukları koşulsuz olarak onların sözünü dinler.Bu durum yıllar içinde zincirleme olarak böyle devam eder. Bu nedenle geleneksel toplumlar göreceli olarak daha huzurlu ve kaostan uzakmış gibi görünür. Oysaki bunun da bir bedeli vardır: Kimliksizlik, kendini tanıyamama, toplumun sana biçtiği gömleği giyme. Geleneksel toplumlarda da kendini tanımaya çalışan insanlar çıksa da toplum tarafından dışlanarak öyle bir cezalandırılırlar ki toplumun biçtiği gömleği giymek zorunda kalır. Kendisi olamamak normalde insanı mutsuz edecek bir süreçtir ancak kişi kendini tanıyamamışsa durumun farkında olmayabilir ya da geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi kendini dedikodu yaparak avutmaya çalışabilir.
Geleneksel toplum yapısıyla günümüz insanı arasındaki bir diğer fark da şudur: Eski insanlar toplumun otoriter yapısının dışına çıkanın cezalandırıldığını bildikleri için sessizce çile çekerlerdi. ‘Çilecilik’ diye adlandırılan çile çekmeyi erdem olarak gören inanış bu nedenle toplumda çok yaygındı. Şimdi bile erkekler annelerinden ‘benim annem çok çilekeştir’ diye övgüyle bahsederler. Oysa modern toplumda artık insanlar çile çekmeyi kader olarak görmüyorlar ve yaşamla mücadele etmek istiyorlar. Sorunlarını anlatma ve tartışma daha yaygın duruma geldikçe toplum sorunluymuş gibi bir algı oluşması kaçınılmaz oluyor.
Türkiye’deki modern insan kendini ve yeteneklerini keşfetmek ve daha mutlu bir yaşam sürmek istiyor ama bunu nasıl yapacağını bilmiyor. Aileler genelde geleneksel kuşaktan. Bu aileler görevinin çocuğunu korumak ,kollamak ve çocuğa öğüt vermek olduğunu düşünen aileler olduğu için çocuğun girişimciliğini engellerler. Çocuğu için doğruları bildiğini sanır ve girişimciliğini engellerler.
Bu nedenle çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda modern bir yetişkin olmak ister ama nasıl girişimlerde bulunması, nasıl davranması gerektiğini bilemez. Kendi içinde büyük bir karmaşa yaşar. Toplumumuz henüz modern toplum olma yolunda ‘yeni yetmelik’ döneminde. Yeni ele geçirdiği özgürlüğü bazen acımasızca kullanabiliyor. Kendini keşfetmeyi, kendisi olmayı her istediğini yapmak ve acımasızlık olarak algıladığı için gereksiz yüreklilik gösterilerine girişiyor. İstemediği şeyleri değiştirmeye, diğer insanların kendisinin istediği gibi olmasını sağlamaya çalışıyor. Oysa daha bir kuşak önce geleneksel toplum toplumun otoritesine boyun eğiyordu. Bir kuşak sonrasında toplum böylesine ‘taban tabana zıt ’bir değişim geçirince toplum yapısında kaos olması ve mutsuzluk kaçınılmazdır.
Toplum ‘modernlik’ kavramının ne olduğunu tam olarak kavrayıp, içine sindirdiğinde insanlar bireysel mutluluklarını sağlayabileceklerdir. Modern toplum mutluluğun insanın kendi elinde olduğunu söyler. Mutluluk diğer insanların bizim istediğimiz gibi olmasını sağlamak yerine kendimizi tanımak, anlamak, ne istediğimizi bilmek ve diğer insanların isteklerine saygı göstermekle gelir.

Umarım bu kaos dönemini çabuk atlatırız. Sağlıcakla kalın.

yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız