Annelik kavramı çocuğun doğumuyla başlayan ve yaşamın sonuna kadar süren gönüllü bir süreçtir. Kısa bir süre önce gazetede bir haber okumuştum. Gurbetçilerimizden birisi gurbetçilerimizin yoğun olarak bulunduğu bir ülkede yabancı bir kadınla evlenmiş ve anlaşamayınca da o ülkede boşanma davası açmış. Dilekçesinde eşinin kadınlık görevlerini yapmadığı, örneğin yemek pişirmediği ve ütü yapmadığını yazmış. O ülkenin mahkemesinden gelen yazıda şöyle deniyor mealen: Ütü yapmak ve yemek yapmak bir kadının görevi değildir! Bu haberin bize gösterdiği şey şu ki her toplumda ve her kültürde kadının ve erkeğin görevleri diye tanımlanan şeyler farklıdır. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi ‘annelik’ kavramı ve annenin görevleri kültürden kültüre değişir. Bizim kültürümüzde anneden çocukları için ‘saçını süpürge etmesi’ beklenen ve olağan kabul edilen bir şeydir. İyi anne iyi yemek yapmalı ,çocuklarının beslenmesine dikkat etmeli,üşütmemesi ve terlememesi için dikkat etmeli,eğer okula gidiyorsa çocuğunun ödevlerine yardım etmelidir. Bunu o kadar abartırız ki okulda başarısız olması, ders çalışmamasını da annesinden biliriz. Pek çok anne biliyorum ki çocuğunun SBS ya da ÖSS sınavı olduğu için o yıl sosyal aktivitelerinden vazgeçiyor, adeta evine kapanıp kendisini çocuğunun hizmetine adıyor. Allah aşkına böyle yetişen bir çocuk en iyi üniversiteyi bitirse bile nasıl başka birinin hizmetinde çalışabilir. Evde bu kadar prens ya da prenses muamelesi gören kim, gidip de bir işte çalışırki!
Peki anneler bu yanlışı bile bile mi yapıyor? Hayır. Toplumumuz anneden fedakar olmasını, kendini ailesine adamasını bekliyor. Toplum anneden saygılı, boyun eğen ve ailesine bağlı çocuklar bekliyor. Eğer anne ‘kendi doğrularını kendisi bulan’ bir çocuk yetiştirirse çocuk ve dolayısıyla anne eleştiriliyor. Çünkü toplumumuz ‘birey’ olmaya çalışan üyelerine hiç hoşgörüyle bakmamaktadır. Bizim toplumumuzda ‘kızını dövmeyen dizini döver’ gibi pek çok atasözü vardır. Bu durumda anne farklı davranmak istese bile çocuklarını denetleyen ve baskı yapan bir tavır sergilemek zorunda kalmaktadır. Çocukları ilkokula başladıktan bir süre sonra depresyon ya da çeşitli kaygı bozuklukları yaşayan danışanlarım var. Sınıfların çok kalabalık olmasından dolayı, öğretmenler (yanlış bir uygulama olarak) çocukları konusunda annelerden aşırı destek beklemektedirler. Halbuki çocuk ilkokula gitmektedir ve ilkokul sadece ‘eğitim hayatına giriş’i temsil eder. Ama öğretmenler sayesinde anneler için neredeyse bir ‘savaş’ ve annelik başarılarının bir göstergesi haline gelmektedir. Bu arada çocuğun ne istediği ve ne halde olduğu gözden kaçmaktadır. Anneler ‘çocuğa rağmen ama güya çocuk için’ yoğun ve gereksiz bir çalışmanın içine girmektedirler.
Anneler Erdal Atabek’in deyimiyle yukarıda anlattığım ‘kültürel annelik’ yerine ‘bilinçli annelik’e geçmek zorundadırlar. Bilinçli anne çocuk doğduğu andan itibaren ‘çocuğu için’ değil, ‘çocuğu ile birlikte’ yaşamaya başlayan annedir. Böylece çok bilinen bir öyküde olduğu gibi çocuğuna balık getirmek yerine balık tutmayı öğretecektir. Çünkü balık tutmayı öğrenen çocuk annesi yanında olmasa da karnını doyurabilecektir. Ve biliyoruz ki Türkiye’deki iş koşulları annelerin çocuklarına her zaman balık getirmesini sağlayamamaktadır. Bu nedenle annelik modellerimizi çocukların ayakları üzerinde durmasını sağlayacak şekilde geliştirmeliyiz.
Bunu sağlamak için, bilinçli anne çocuğu yatağını yapabilir hale gelince ona yatağını yaptıran; su bardağını ve kaşığı tutabildiği anda yemeğini yemesine izin veren; merdivenlerden yalnız başına çıkartan, tek başına banyo yapmasına izin veren annedir. Çocuk biraz daha büyüdüğünde arkadaşlarıyla olması için sık sık ortam yaratıp, seçimi çocuğuna bırakan; ergenlik döneminde çocuğun ev ile ilgili sorumluluklarını almasını sağlayan( Cam silmek, yemek yapmak,elektrik süpürgesi yapmak v.s); ders sorumluluğunu ve sonuçlarını çocuğuna bırakan; ancak yardım istendiğinde öneri getiren anne bilinçli annedir. Doğru anne hayatta yapmak istediği her şeyi yapan , başarmak istediği şeyleri başaran; kendisinin başaramadıklarını çocuklarından beklemeyen annedir. Eğer liseyi bitiremediyseniz haydi Açık Liseye kaydolun, çocuğunuza örnek olun!
yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU