Evlilik Okulu

0
931
İnsanlar kendi dünyalarına dönüp yalnızlığın girdabında boğuşurken çocukları da yalnız kalmaya ve içe dönmeye başlar. Çocukların iç dünyasını kestirmek çok kolay değildir. Çocuk kendi dünyasında her şeyi gerçekmiş gibi algılar ve kendine yabancılaşma başlar. Kardeşi yeni dünyaya geldiğinden itibaren anne ve babasını gözlem altında tutar. Ailenin tutumuna göre kendine evin içinde yer bulmaya çalışır. Genellikle iç dünyasında yaşanan kıskançlık, onu yalnızlığa iten nedendir. Birçok çocuk kıskançlık duygusunu çok iyi kamufle eder ama daha sonra kendine yönelik davranışlar ….

 

 

 

Fatma Taş
EVLİLİK DANIŞMANI
nlp_fatma@yahoo.com

 

 

Sağlam Ailede Sağlıklı Yaklaşımlar

Bazı evliliklerde aynı çatı altında görünen insanların ruhları yalnızdır. Ruhsal yalnızlığa sürüklenirken insanlar bu durumun farkında değildirler. Oysa çözüm üretilmeyip ertelenirse çökkünlüğe ve depresyona neden olur. Birikimlerin daha sonra ayıklanması da zorlaşarak kişileri çıkmazlara götürebilir. Eşlerin birbirlerine verebileceği en iyi destek, “sağlıklı iletişim” ortamı yaratmalarıdır. Rutinleşmiş yaşamı farklı şekiller vererek yenilemek, aynı zamanda yenilik yaparken de keyif almak önemlidir.
İnsanlar kendi dünyalarına dönüp yalnızlığın girdabında boğuşurken çocukları da yalnız kalmaya ve içe dönmeye başlar. Çocukların iç dünyasını kestirmek çok kolay değildir. Çocuk kendi dünyasında her şeyi gerçekmiş gibi algılar ve kendine yabancılaşma başlar. Kardeşi yeni dünyaya geldiğinden itibaren anne ve babasını gözlem altında tutar. Ailenin tutumuna göre kendine evin içinde yer bulmaya çalışır. Genellikle iç dünyasında yaşanan kıskançlık, onu yalnızlığa iten nedendir. Birçok çocuk kıskançlık duygusunu çok iyi kamufle eder ama daha sonra kendine yönelik davranışlar geliştirerek bu kıskançlığın izleri ortaya çıkar. Örneğin kekelemelik, davranışlarında kontrolsüzlük, tik, anne ve babaya karşı kin ve nefret duygusu ortaya çıkabilir. Böyle olmaması içinde anne-baba çok hassas bir şekilde büyük çocuklara özel zaman ayırarak kaliteli birliktelik yaşamalıdır. Değerlilik ve yeterlilik duygusu dolu dolu verilmelidir. Yalnızlığın giderilmesi için geçmişe sarılmak değil, bugünün ve şu anın farkına varılmalıdır.
Bazı eşler yalnızlıklarını gidermek için sanal ortama sığınıyor. Bu, etkili ve kalıcı bir çözüm değildir. Kimi zaman eşler birlikte televizyon izlerken bile yalnız kalıyorlar. Yan yana dursalar da ruhlar ayrı dünyalarda geziniyor. Aile mutluluğunuz için televizyonunuzu kendiniz için öldürün, aksi halde onun karşısında yavaş yavaş öldüğünüzü fark etmezsiniz. Mutlu olmak için yarını beklemeyin. Bulunduğunuz şehirde binlerce insanla birlikte yaşarken “kentsel yalnızlık” seçmeyin. Lütfen kendiniz ve çevrenizdeki insanlar için harekete geçin. İşte o zaman “varsınız”.

 

Yalnızlığı aşabilmek için neler yapılabilir?

4Önce kendinizin farkına varmalısınız.
4Çevrenizdeki tutumlarınızı gözden geçirin. Sosyal ortamda kendinizle ve eşinizle birbirinize nasıl davranıyorsunuz?
4Evde davranışlarınız ve konuşma şekliniz nasıl? Problem görüyorsanız hemen değişim yapmaya karar verin.
4Konuşmalarınıza sevgi dilini ilave yapın. Pozitif konuşun. Negatif sözcüklerinizi konuşmanızdan çıkarın.
4Yaşamınızın içine aldığınız televizyon ve bilgisayarınızı zaman sınırını yerleştirin. İstikrarlı olun.
4Eşinizle vakit geçirin, ona bu durumdan memnuniyetinizi sık sık hissettirin.
4Teşekkür edin.
4Eşinizle iletişim kurarken, biz bunu sürekli yapalım, birbirimizi dinleyelim gibi ifadelerde bulunun.
4Eşinize değer verdiğinizi hissettirin ki o da size değer versin.
4Sürprizler yapın.
4Sık sık dışarı çıkın.
4Gülümseyin.
4Yalnız kalmamak için birbirinize emek verin. Verilen emekler için teşekkür edin. Onay sözcüğü kullanın.
4Yeni insanlarla arkadaş olun. Neşeli ortamlar oluşturun.
4Kısa ve uzun seyahatleri planlayın ve uygulayın.
4İç dünyanızda ve dış dünyanızdaki iletişiminizi dengeleyin. İçinizi ve dışınızı mutlu edin.
4Yardımlaşma ve yardımcı olmak için kendinize arayışlar geliştirin ve yardım etmekten mutlu olun.

 

Aileyi oluşturan kadın ile erkeğin güç ve yetenek potansiyeli nasıl kullanılmalı?

Genel olarak bir karşılaştırma yapacak olursak, zeka bakımından kadının kapasitesinde EQ’nun (duygusal zeka), erkeklerin kapasitesinde ise IQ’nun daha yüksek olduğunu görürüz. Diğer bir deyişle, erkekler daha mantıklı, kadınlar daha duygusaldır. Hanımlar daha fazla detayla ilgilenirken, beyler olayları çok daha yüzeysel bir zeka ile değerlendirirler.
Erkeğin mantığıyla kadının duygusallığını birleştirirsek, ortaya inanılmaz bir güç ve potansiyel çıkıyor. Bu gücü, potansiyeli kullanabilen ve iyi yöneten çiftler üretken bir aile meydana getiriyorlar. Evlilik ancak yedi yılda oturur diyenlere ben kesinlikle katılmıyorum. Evliliği nişanlılık döneminde bile oturtabilirsiniz. Temeldeki taşları yerli yerine koyduğunuz zaman, o temelin üzerinde sağlam ve güzelliklerle dolu bir yapıyı kat kat bina edebilirsiniz.

 

Sağlam Ailenin 3 Özelliği

Nebraska Üniversitesinde ‘İnsan Gelişimi ve Aile Bölümü’ yöneticisi Nick Stinnett, güçlü ailelerle yaptığı araştırmada (1979) bulduğu 3 önemli ortak özellik şunlardı:
Dine bağlılık: Sürekli ve düzenli kiliseye gidiyorlardı.
Övgü ve takdir: Aile üyeleri karşılıklı ruhsal okşamalar içindeydiler.
Birlikte zaman: İş, eğlence, yemek gibi çok alanda beraberdiler.

 

Sorunların çözümünde empatinin fonksiyonu

Empati; kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışmasıdır. Bu sayede, baktığımız pencere genişliyor, algılarımız büyüyor, muhakeme gücümüz farklılaşıyor. Empati karşımızdaki kişinin iç dünyasına aynaya tutuyor, böylece o kişinin asıl haliyle yüzleşmiş oluyoruz.
Kastamonu’dan gelmiş bir çift vardı. Beyefendi 50 yaşlarında, hanımefendi 40 yaşlarındaydı ve ayrılmaya karar vermişlerdi. Dostlarının tavsiyeleri ile bir kez de aile danışmanına gidelim deyip bize gelmişler. Beyefendi oldukça narsisti ve ‘hep ben’ diyen biriydi. Çocuklara haksız yere kızıyor, “Benim doğrularımı, benim dediklerimi yapmıyorlar.” diyerek sinirleniyordu. Empati boyutunda kendisini eşinin yerine koymasını istedim. Önce, “Düşünün ki sizin despot, baskıcı bir kocanız var ve çok zor durumdasınız.” dedim. Daha sonra çocuklarına karşı empati yapmasını sağladım. “Ben ne işkenceci bir babaymışım.” dedi. Sonra hem çocuklarından, hem de eşinden özür diledi. Ve şimdi çok mutlular.
Çalışan hanımların ve beylerin durumunu anlamada da empati çok önemli. Çalışanlar için hep aynı cümleler kullanılır. “Ne olacak canım, akşama kadar masanın başında oturuyor, ben burada bir sürü işle (ev işleri, çocuklar…) uğraşıyorum.” Erkeklerin düşüncesi de; “Akşama kadar evde ne yapıyor ki?” şeklindedir. Empati bu konuda çok işe yarıyor ve sivrilmiş duygular törpüleniyor. Bu sayede beyler de hanımlar da daha anlayışlı oluyorlar.

 

 

Beklenmedik bir olay karşısında çözüm üretmek için neler yapılmalı?

Eşlerin proaktif olmaları, yani problemler oluştuktan sonra değil de oluşmadan önce tedbir alabilmeleri çok önemlidir. Çünkü çoğu zaman insanlar yaşadıkları olayların etkisinden kolayca kurtulamazlar ve “Neden böyle oldu, niye böyle bir şey başıma geldi?” diye takılıp kalırlar. Bu tepki beylerde de bayanlarda da aynıdır. Evlilik amacıyla görüşülen kişide incelenmesi gereken en önemli noktalardan biri; ani durumlarda nasıl tepki verdiğidir. “Vah vah, tüh tüh!” deyip suçlama pozisyonuna mı geçiyor? Karşı tarafı rencide etme şeklinde bir eğilimi var mı? Herhangi bir olay karşısında sadece üzülüyor mu? Yoksa acil çözüm üretebilen, proaktif bir özelliğe sahip mi? Bu soruların cevabı, hayatımızı birleştireceğimiz insanın karakter özelliğini de ortaya koyacaktır. 
Bir bayan danışanım, “Eşim herhangi bir şey yaptığı zaman, bunu ısıtıp ısıtıp önüne sunuyorum. ‘Sen bunu yapmasaydın bu başımıza gelmeyecekti, sen böyle demeseydin bu böyle olmayacaktı…’ şeklinde. En az iki-üç kez aynı şeyleri söylüyorum. Bu da aramızda anlaşmazlıklara sebep oluyor.” diye anlatmıştı.
Geçmişte yaşanan ne varsa artık geçmiştir, üzerinde durmamız için hiçbir neden yok. En iyi çözüm, unutmaktır. Unutulamıyorsa bile en azından unutmuş gibi yapmaktır. Geçmişin bize hiçbir faydası yok. Bakın, “geç-miş” yani olmuş ve bitmiş; bir daha da gelmeyecek demektir. Gerçek olan, ‘şu an’dır. Biz gerçek olanı, yani ‘şu an’ı, geçmişi konuşarak yok ediyoruz. Çiftlere önerim, bulundukları anı dolu dolu yaşamaları ve o anda soruna nasıl bir çözüm üretileceğinin hesabını yapmalarıdır. Olay gerçekleştiği an çözüm üretilmelidir. Sonrasında o sorunu sürekli mevzu bahis yapmak kesinlikle doğru değil. Evlilik, bütün bir hayatı paylaşacağımız bir insanla birlikte olmaksa, gündemi sorunlarla doldurup vakit kaybetmek niye?

 

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız