Aşk en zayıf anında atar ağlarını, zaaflarıyla azarlar ve savunmasızca teslim olursunuz ona. Direnseniz de dinlemez bağlanmaktan korkmanızı, onay görmemeyi çevreden, bunlar önemsiz detaylardır onun için. Sormaz “müsait misin?” diye zaten…
Yazar : Tuba Akar Kayserili
tubakayserili@hotmail.com
Aşk en zayıf anında atar ağlarını, zaaflarıyla azarlar ve savunmasızca teslim olursunuz ona. Direnseniz de dinlemez bağlanmaktan korkmanızı, onay görmemeyi çevreden, bunlar önemsiz detaylardır onun için. Sormaz “müsait misin?” diye zaten.
Profesyonel aşklar var artık günümüzde. Peki nedir profesyonel aşk? Duygunun terk edildiği, çıkarların sefa sürdüğü sahte vurgunlar. O aşkların kahramanları, egolarla beslenmiş ve bezenmiş tahta aşkların pinokyolarıdır.
Oysa gerçek aşklarda ruhlar öz olur, bedenlerse ruhların darası olarak kalır sadece. Ve ilk tebessümün kanatlarında tutkuların basamaklarına uçar usul usul sevenler.
Aşk, duygu dünyasında oluşan bir devrimdir. İnkılaplarıyla sonsuza dek iz bırakan! Yaşam aşısıdır aşk, güçsüzleşmiş olumsuz duygulardan ortaya çıkan. Öyle ki nefretlerden bile “aşk” oluşur hesapsızca bazen.
Öyle ya, aşk en zayıf anında atar ağlarını, zaaflarıyla azarlar ve savunmasızca teslim olursunuz ona. Direnseniz de dinlemez bağlanmaktan korkmanızı, onay görmemeyi çevreden, bunlar önemsiz detaylardır onun için. Sormaz “müsait misin?” diye zaten.
Aşk fethetme ve özlenen özne tarafından fethedilme isteğidir. Güçlü yanlarınla zayıf düşebilmektir sevgilinin sevinci için.
Aşk, narin yaşamın kristal çerçevesidir onu çevreleyen, süsleyen, sınırları belirleyen, seyredilebilecek kadar güzel yapan ve bir o kadar da hassas kılan.
Aşk, yaşam adına işlenen en masum “suç ortaklığı”dır. Sevmek suçsa eğer… Doğru kişiye aşık olunmaz, gerçek aşk zaten doğrudur diyerek esen bir meltemdir usulca yüreklerde.
Yaşamdaki boşlukları doldurmaz her zaman aşk, bazen bizzat o boşlukları kendi yaratır acımadan. Ve o yokluk boşluğuna koca bir hayatı sığdırır aşık, sabırla can çekişirken duyguları.
Aşk, yaşadığın her şeyde aroma yapmaktır onu. İster acı, ister tatlı olsun. Tükenmeyen aşk pınarını lıkır lıkır yudumlar âşık; tüm lezzetiyle.
Aşk, Hayatın arıtılmış sevgilerinin anlamıdır nefes nefes!
Aşk,
Çelişkilerden sıyrılıp yalın olmaktır, iki yaşantının paydalarını eşitleyerek sadeleştirmektir zaman matematiğinde. En cesur hislerle donanırken ruhlar özgürleşmektir. Taa uzaklardan bir masal tekerlemesinde saklı olan bir varmış bir yokmuş misali olumsuzlukları uyutmaktır Polyanna ile. İnsanı büyülü diyarlara kaçırır, Rapunzel’in saçlarına tutunarak uzanır gider ihtişamıyla.
Nedenleri, niçinleri, nasılları ezip geçer sorgusuz. Dilekleri kalplere gömer bazen. İnciterek gönül incilerini yapar bunu istemeden.
Renklerini kaybetmez yine de aşk, aşığın içindeki gökkuşağında sürdürür hükmünü sonsuza dek!
Ama bazen format atılması gerekir aşk adına yaşanmışlıklara. Bilinen tüm anılar hafızalara küsmek istercesine unutulmalıdır. Silinmelidir bellektekiler.
Yoksa yıpranır ve inanç kalmaz yeniden aşka başlamaya. En güzeli yine de unutmak yerine, hatıraların hatırına saklamaktır kalp odalarında anıları, gülümseyerek sessizce anımsadığında. İnsan yüreğinin doluluğunca insansa, daha bir aşk ile bakmalı bu nedenle aşka. Ta ki buluncaya dek!