Bundan 1750 yıl önce yaşamış bilge yazar Lukianos’un bir sözü anlamlı: “Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz!” diyor. Dolu dizgin koşarken, tökezleyenler, kalkıp tekrar devam etme cesaretine sahip olabilmeliler… Önünüze beklenmedik…
Yazar : Ayla ÖNDER
onderayla@gmail.com
Bundan 1750 yıl önce yaşamış bilge yazar Lukianos’un bir sözü anlamlı: “Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz!” diyor. Dolu dizgin koşarken, tökezleyenler, kalkıp tekrar devam etme cesaretine sahip olabilmeliler… Önünüze beklenmedik bir krizle ya da bir bunalımla set çekildiğinde, “olağanüstü” çözümler aramayı bırakıp, “küçük şeyler” e şöyle bir dönüp bakın… Bu arada kişisel gelişimin en fazla önem kazandığı bu dönemde, size sunulan rehberliği nasıl hayata geçirebileceğinize dair bir kaç ipucuna göz atın…
Aslına bakarsanız, artık herkese özel bir “rehber” gerekli. Çünkü krizin kapımızı çalmasıyla birlikte hayat çok karmaşık görünüyor… Bazı ortak yaşam mekanları, sanki bir yangın yeri gibi. Huzursuzluğa teslim olanlar çözüm arıyor.. İşsizliğin, kişisel sorunların tehdit ettiği hayat da, “rehber” arayışını çoğalttı.. Teknolojinin iyice kuşattığı insan, yalnızlaşma ve yabancılaşma duygularıyla kıvranıyor. Sevgi denilen şey, “seni, ihtiyacım olduğu için, seviyorum”a dönüştü.
Ve aynı zamanda, iş yaşamında rekabetin körüklenmesiyle birlikte, insanların “yol bulma” telaşı arttı.. Çünkü bu fırtınalı günlerin içinde çıkışsız kalmak, savrulup gitmek de olası… “Bireysel gelişim” denilen o kelime işte tam da bu noktada bir anlam taşıyor. “Kendini geliştirme” olgusu, hiç bir zaman diliminde bu kadar popüler olmamıştı. Başarının kurallarını, mutlu olmanın, kazanmanın yollarını artık bir çok insan koltuğunun altında, çantasında ya da cebinde taşıyor! Bireysel gelişimle ilgili her şeyin bu derece gözde olmasının bir başka nedeni de moral fakirliği… Motivasyon çöküntüsü bir salgın gibi… Herkes birbirinden moral dileniyor! En küçük bir negatif söz, günümüz insanını olumsuzlukla kuşatmaya yetiyor..
Başarıya ve kişisel gelişime dair derinleşme talebi çoğaldıkça, bu alanda yeni kitaplar kaleme alınıyor. Bir “öğrenme yolculuğu” içindeyiz.. Her gün bu kervana onlarca insan koyuluyor. Yanlış bir bakış açısını değiştirecek veya aklı “besleyecek” yeni bir kitap, piyasaya çıktığı anda tüketiliyor. (Dergimiz Genç Gelişim’in de bu kadar popüler olmasının nedeni bu)
Odaklanma
Hayal ettiğiniz değişimleri gerçekleştirmek, zamanınızı yönetmek ve engellerin üstesinden gelmek öncelikle belli “stratejilere” bağlı. Bu yolları bir yaşam koçundan veya bir kişisel gelişim kitabından öğrenmeniz olası. Ama bu arada seçici de olmalısınız. Takdir edersiniz ki bir “bilgi yığını” söz konusu. Onlarca öneri, yol, yordam arasında önemli olan, size en uygun olana odaklanmak… Tavsiye bombardımanı arasında kalmamaya dikkat edin.. Birden fazla seçenek olduğunda hayata geçirmek zor olabilir. Ama, her seferinde tek bir şeye odaklandığınız zaman, daha başarılı olursunuz.. Bu arada kendinizi “itici güç” olarak, her zaman moralle donatın.. Bunun için kendinizi sevmek ve takdir etmek çok önemli. Başkalarından saygı veya takdir beklemek güzel ama önce , kendizi, siz destekleyin! Ve kararlarınızın arkasında durun. Başka insanların onayına veya desteğine ihtiyaç duysanız da, sorunlarınızı çözmek için adım atacak, çözüm yollarını deneyecek olan yine kendinizsiniz.. Kendinize “onayınız” daha önemli hale geldiğinde ise mutlulukla ve başarıyla karşılaşacaksınız. Yeter ki, sahip olduğunuz “gücü” kabul edin.
Arınma ihtiyacı
Doğanın kendini yenilemesi gibi, beden ve ruh da yeniliğe ihtiyaç duyuyor. Zor dönemlerinizde bu yenilenmeyi ihmal etmemeniz gerekir. Peki ama nasıl? Bunun için mutlaka bir terapiste gitmenize gerek yok… Çaresi yanıbaşınızda. Doğa ile bütünleşerek veya tabiatı algılayarak da olumsuz tortulardan arınmak mümkün. Haftanın en az bir gününü ormanlık bir alanda geçirmek, yeşili seyretmek, doğal ışık ve havayı hissetmek, şehirde yaşayan insanların özlediği eylemler.. Yeşilin varlığını fark ettiğinizde, ruhunuzdaki “temizleyici” etkisinin harekete geçmesi de fazla zaman almayacak… Aç ruhları besleme, yorgun bedenleri dinlendirme ve dağınık zihinleri sakinleştirme fırsatı gelecek doğanın o eşsiz rengiyle… Bu nedenle yemyeşil bir doğa parçası bulup, hafta sonunu mutlaka o renkle başbaşa geçirin. Hiç fırsat bulamıyorsanız, başka basit ve küçük yollar da var: “Manzara seyretme”nin de “şifa verici” bir yönü var örneğin! Doğaya biraz daha yaklaşırsanız şifası iyice içinize işler. Bahçedeki veya balkondaki sandunyaların yapraklarını temizlemeyi basite almayıp, bu aktiviteye bir “terapi” gibi yaklaşırsanız, “ödülü” de kısa zamanda gelir. (Tabii bahçeli ve balkonlu bir evde yaşıyorsanız)
İsterseniz tabiatla başka türlü bir ilişki de mümkün… Zencefil otlarının atıldığı banyo suyunda dinlenmek, ahşap bir çerçeveyi boyamak, özel bir köy çorbabı pişirmek…. Veya doğanın kokusunu taşıyan aroma yağlarıyla bir beren masajı uygulamak da insanın ruhunu ödüllendirmesinin başka “basit” yolları…
Yazar Catharine Sutker, “doğa terapisi”ni şu cümlelerle anlatıyor: “En azından haftada bir kez doğaya karışın. Oraya gittiğinizde, sizi yomayacak şeyler bulun. Binalar ve arabalar değil sadece doğaya baktığınız, fiziksel olarak rahat olacağınız bir yer olduğundan emin olun. Şehrin sesleri duyulmasın. Rahatlatıcı bir çayırda, çevre yolunun gürültüsünü veya inşaat matkapının sesini duymayın.. Rüzgarın dallara çarpmasını dinleyin. Çimenlerin üzerindeki dalgalanmayı, yaprakların yanıp sönen ışıltını seyredin.”
Sessiz iletişime dikkat
Gelelim ne zamandır sıkıntılı ruh halinizle, karşı tarafa verdiğiniz olumsuz mesajlara. Buna son verip, pozitif bir duruş sergilemek istiyorsanız, öncelikle vücut diline dikkat etmeli. Örneğin konuşurken ellerin bükülmesi veya kolların bağlanması hakkınızda iyi fikir iletmez. Yürürken bir amacınız varmış gibi yürüyün. Çeneniz yukarıda ve omuzlarınız geride olsun. Eşit ve uygun adımlar atmaya özen gösterin. En kaçınılması gereken şeylerden biri de “kaş çatmak”. Yüzde mutlu bir ifade olmasına dikkat etmeli.. Evet, bunlar “küçük şeyler”, ama uygulayanların önüne yavaş da olsa büyük fırsatları getireceği de bir gerçek. Beden dilini kullanmayı öğrendikçe kendinizle de dost olmayı öğrenirsiniz. Bu arada kendinize yönelttiğiniz minik “mektupları” da unutmayın! Hoşunuza giden, sizin için anlam ifade eden sözleri yazıp, evin farklı noktalarına asabilirsiniz. Güne bu cümlererle başlamak da motivasyonun farklı bir yolu.. Örneğin ilk adım olarak şunu yazıp, çalışma masasında bir yere asmayı ihmal etmeyin…"Bu gelecek senin!"