Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Halkımız;
Bugün 20 Kasım 2012 Dünya Çocuk Hakları Günü.
20 Kasımların anlam kazanamadığı “Dünya Çocuk Hakları Günü’nü bu yılda çocukların acımasızca katledildiği, umursuzca aç ve susuz bırakıldığı bir zulüm dünyasının gölgesinde idrak ediyoruz.
23 yıl önce, BM tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi ile çocuğun yaşama, hayatta kalma, gelişme, her türlü ihmal ve istismardan korunma haklarının garanti altına alınması, çocuğa karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi temel ilke olarak vurgulanmıştır. 142 ülkenin imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesinde görülüyor ki; BM’nin diğer sözleşmeleri gibi uygulama aşamasına geçemeyen yazılı bir metin olmaktan öteye gidememiştir.
Kriz çözmek yerine kriz üreten BM, samimiyetsizliğin, çifte standardın güvensizliğin merkezi haline gelmiş, adil bir düzene muhtaç dünyanın sırtından atması gereken bir yük olmuştur. Öyle ki; BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, İsrail’in Gazze’ye vahşice saldırıları sonucu yıkıntılar arasından çıkan parçalanmış ve cansız küçük bedenlere, ağır yaralanmış çocuk görüntülerine karşılık “iki taraf da tansiyonu düşürsün” demekle yetinmiştir.
Amerika’nın BM Büyükelçisi Susan Rice ise geçtiğimiz yıl dünyanın her yerinde çocuk ve gençlerin, hak ve çıkarlarını korumayı taahhüt ettiklerini iddia etmelerine rağmen, Siyonist terör devleti İsrail’in onlarca çocuğu katletmesi, yüzlercesini yaralaması karşısında yüzsüzce “İsrail’in kendini savunmaya hakkı var” açıklaması yapmıştır.
Bir gecede iki yüz füzenin fırlatıldığı “Bulut Sütunu” adı verilen İsrail saldırılarında ayrım gözetmeksizin okulların, camilerin bombalanması sivil katliamının göstergesidir.
Diğer yandan, küresel sermayenin sömürü planları işlerken, Afrika’da, yılda 2,5 milyon çocuk açlıktan ölüyor. Arakan’da, dünyanın gözünün içine baka baka yapılan katliamlardan kaçanların sayısı, başta çocuk ve kadın olmak üzere bir haftada 22 binlere ulaşıyor.
Savaşların, çatışmaların, açlığın, şiddetin, yoksulluğun, eğitimsizliğin, her türlü ihmal ve istismarın öncelikli mağdurları çocuklardır.
Ülkemizde ise istikrarsızlığın hakim olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, Çocuk Hakları Sözleşmesini Türkiye olarak imzaladığımız tarihten bu güne 530 çocuk teröre kurban gitmiştir. AKP iktidarında ise, ölen çocuk sayısı 152’ye varmıştır.
Bir taraftan terör örgütünün Molotof ve el yapımı patlayıcılarla özellikle teneffüs saatlerinde okullara saldırısı sonucu çocuklarımız yaralanırken, diğer taraftan yanlış istihbarat sonucu Uludere katliamı ile onlarca çocuk hayatını kaybediyor. Ayrıca ülkemizde yaşanan sosyal felaketlerden en çok çocuklarımız zarar görüyor. Kayıp çocuk sayısı 2 binin üzerindeyken, sokak çocuklarının sayısı artıyor, uyuşturucu kullanımı yaygınlaşıyor, istismar edilen çocuk sayısı artıyor. 6-12 yaş arası bir milyon çocuk ekonomik faaliyetlerde kullanılıyor.
Gülmesi gereken gözlerden akan yaşları silecek el, mutluluk yerine, dehşete düşmüş bakışları değiştirecek el, cıvıl cıvıl koşup oynamak varken annesinin kucağına açlıktan yığılıp kalmış küçük bedenleri koruyacak el, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da, işgal bölgelerinde çocukları öldürenleri durduracak el, ne BM organlarının ne de ona güç veren devletlerin yöneticilerinin elidir. Bu el yalnızca insani bir özle yola koyulan, adil bir dünya tesis etme gayretiyle D-8’leri kuran ve onun ilkelerini harekete geçirmek için durup dinlenmeden çalışan Milli Görüş’ün inançlı kadrolarının, Saadet Partis’inin eli olacaktır. Saadet Partisi İstanbul Kadın Kolları olarak çocuk haklarının konuşulduğu değil korunduğu bir gelecek diliyoruz.
Saygılarımızla…
SP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül ASİLTÜRK