Eylemlerimiz ve Zaman

0
998

Eylemlerimiz ve Zaman

Zaman, ilişkilerimiz ve eylemlerimiz.

Buraya kadar zaten başka hangi kelimelerle ilgili konuşmuş olabiliriz ki, bir daha, o kelimeleri özellikle bir başlık ağırlığında konuşmamıza alıyoruz? Hani anlaşmalarımız başlığında “adab-ı muaşeret” dedik. İşte eylemlerimizi edep ve ma’şer yani, toplumsal terbiye, toplumsal ince­lik, toplumsal iyi ahlak. Topluma giren, topluma girende görülen, bu­lundurulması beklenen incelik, terbiye, ahlak.

Bu işte, ancak eylemlerimizle görülür. Gösteriminin şekli, yeri, gerek­tirdikleri, vs. belli edilmiş eylemler. Alışkanlık haline gelmiş. Başkaca eylemeyi abes, çirkin, kötü, terbiyesizlik saydıran kavrayışın, takip edişin sonucu olan eylemler. Selamlaşmak. Gerek yazarak iletişimde gerek sözlü ve beden dili ile olan selamlaşmanın biçimi vardır. O ey­lemin, parmakların klavye tuşlarını ezberlemesi gibi ezberlenmek de­recesinde yerleşmiş bir eylemesi vardır. İşte bu gibi eylemelerimizden bahsedelim istiyorum. Bunların zaman algımızla birlikteliğini konuşa­lım istiyorum; varlıklarını unutacak kadar yerleşmesi ile onları önem­seyişimiz üzerine konuşalım. İkram eylemelerimiz. Teşekkür edişleri­miz. Özür dileyişlerimiz. Müsaade isteyişlerimiz. Allah’a ısmarlayışla­rımız. Yolcu edişlerimiz. Karşılamaya çıkışlarımız. Buyur edişlerimiz. Üste başa dikkat edişimiz. Yolu kullanışımız. Perde çekmemiz. Otu­ruşumuz, kalkışımız. Yürüyüşümüz. Seslenişimiz, ünlememiz. Canlı­lara bakışıklığımız. Çağırmamız. Susmamız. Çıkmamız çekilmemiz. Evi, işyerini, yatağı, oturağı kullanışımız. Ve daha bu benzer birçok eylemlerimiz.

Kesin bilmiyorum. Fakat tahmin ediyorum. Sanırım gün içinde zama­nımızı alan, hem çokça zamanımızı alan eylemlerimizdendir bunlar. Zamanımızı alışlarına ve onları algılayışımıza yöneltelim bakışımızı diye teklif ediyorum. İnsanlarla ilişki halinde iken ya çok uzattığımız ya hiç hatırda kalmayacak kadar dokunduğumuz eylemlerimizdir bunlar. Ayna karşısında çok kalmayın yahut tanıştığınız insanların isimlerini unutmamanın yolları şunlardır gibi pek ezberci yönsemelere konu olur adab-ı muaşerete ilişkin eylemlerimiz. Oysa bunların ne ez­berlenecek ne kanun olarak kabul edilecek tarafları vardır. Ayna kar­şısında bulunmamızın asıl sebebi, kendimize olan saygımızdan daha çok cemiyete duyduğumuz saygıyla alakası vardır. Ve biz bu yüzden giyiniriz, örtünme ve iklime uyma gerekçelerinden daha çok. Cemiye­timize duyduğumuz saygımızı ne kadar gösteriyorsak aslında o oranda, ilişki halinde olduğumuz ve aynı mekanı paylaştığımız insanların ha­tırlarında yer ederiz. Cemiyete olan saygımızı ise en önce kıyafetimizle gösteririz, aynaya ayırdığımız zamanı da bu yüzden kullanırız. Yani başkalarının isimlerini unutmamaktan daha önemlisi, ismimizin unu­tulup unutulmamasına yönelmemizdir. Bunu selamlaşmamızla, uğur­lamamızla, karşılamamızla, yürümemizle, oturup kalkmamızla, vb. eylemlerimizle sağlayabilmekteyiz. Unutulmamak için terbiyesizce eylemek de katkı sağlar mı? Acaba sağlar mı? Sağlar. Ama bizi değil de terbiyesizliğimizi unutturmaz. Şahsımızın unutulmaması bizim zama­nımızı artırırken, eylemimizin unutulmaması eylemimize şahit olanın zamanını artırır. Başkalarına iyilik etmek için izlenebilecek en ters yol olsa gerek tabi bu.

Biliyorsunuz bir deyişimiz vardır; “iyiler iyileri kötüler kötüleri arar bulurlar”. Yani rastlaşmalarımızda birbirlerimizi ilk gözlediklerimiz kadarıyla kanaatimiz oluşur, aradığımız adamlardan biridir yahut de­ğildir biliriz bu sayede. İlk gözlenen eylemlerimizdir, konuşmadan tutun da duruşa kadar. Ve eylemlerimizden ilki de adab-ı muaşerete ilişkin eylemler olduğu için, görünen adamın iyilerden mi kötülerden mi olduğuna ilişkin işaretler bulunur bunlarda. Böylece kendimizi tak­dim için harcanacak zamanı hem kendimiz hem muhatabımız için ta­sarruf etmiş oluruz. Bunun için özel bir tasarruf gayretinde bulunmak gerekmez. Ne zaman gerekmez? Kendimizi takdimimizi, sürekli gözaltı durumu dediğimiz cemiyete çıkmak halimizin her anına yaymakla başlatırsak gerekmez. Bunun için ise en uygun eyleyiş, adab-ı muaşeret dairesine girenlerdir.

İlişkilerimizin ilerlemesi, derinleşmesi gerektiği yahut zaten ilerleyip derinleştiğinde de bunun katkısı devam eder. Yani, biliriz ki, o ileti­şimde bulunduğumuz insan şöyle davranacak veya böyle davranmaya­caktır. Alın size, zaman tasarrufu. Niye? Çünkü, acabalara, yoklamalara harcayacağınız zamanı baştan kazanmışsınızdır. Baştan işareti alınan şekilde davranma yahut davranış görmekle… Sizi işaret eden davranış kalıplarınızda edep görülüyor ama siz tamamen aksanınız gibi bir şey olarak taşıyorsanız o edep görüntüsünü bu zaten hemen algılanır. Ya­hut gösteriş için taşıyorsanız o da hemen farkedilir. Bakan göz bunu görür. Kalem tutuşunuz, kitap karıştırışınız falan işte hepsini saymak ne mümkün; ama bütün içinde uyumlu, yakışık duruyorsa sorun yok. Ne gibi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlar mesela?: Efendim, mesela, sözleştiğinizi yazmak gerekmez canım teklifsizliğiyle karşılaşmazsınız. Ya da siz daha baştan görürsünüz adaba riayeti sayesinde de bu adamla anlaşma falan yapılmaz diye kanaat sahibi olursunuz.

 

 

Yazan: Tahsin Yılmaz Kaynak: AKİS KİTAP

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız