Zekice Fıkralar

0
6495

SÜPERMEN
İki adam New York’taki Empire State binasının tepesindeki barda oturuyorlarmış. Biri diğerine dönmüş:
– Biliyor musun geçen hafta şunu keşfettim; Bu binanın etrafında öyle kuvvetli rüzgarlar var ki, tepesinden atlıyorsun aşağı, 10. kata kadar düşüyorsun, sonra rüzgar o kadar kuvvetleniyor ki seni döndürüp 10. kat penceresinden içeri atıyor… Barmen bunu duyunca kafasını olumsuz bir şekilde sallamış. Öbür adam demiş ki:

-Yahu sen deli misin olacak şey değil şu dediğin…
-Yok kesinlikle oluyor denedim ben. İstersen şimdi göstereyim sana.

Ve adam kalkmış bardan, gitmiş pencereye, yallah atlamış aşağı. 10. kata yakınlaşınca birdenbire pencereden içeri doğru kayıvermiş. Sonra da asansöre binip yukarı, bara çıkmış. Öbür adam demiş ki:

– Yahu gördüm ama bu bir sefer olacak bir şeydi bir daha olmaz
– Olur olur bir daha göstereyim bak…

Ve adam yine cumburlop aşağı atlamış. Yine 10. kat civarında rüzgar adamı pencereden içeri atıvermiş. Adam bara dönünce öteki adama deneyip görmesini söylemiş.

Öbür adam:
– Haydi bakalım. Hakkaten işe yarıyor demek. Bir deneyeyim…

Demiş ve pencereden aşağı atlamış. Direkt aşağı uçarken 11. katı geçmiş, 10.kat, 9.kat, 8.kat derkent taakk diye kaldırıma yapışmış. Yukarıda barda barmen birinci adama dönmüş ve:

– Süpermen, içince adi adamın teki oluyorsun!..

TAKSİMETREYİ DURDUR
Taksinin yokuşta frenleri patlamış,müthiş bir hızla aşağıya iniyor.Kayserili müşteri bağırmış;
-“Durdur şu arabayı”!..
Şofür panik içinde haykırmış;
-“Durduramıyorum”!..
-“O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse” demiş Kayserili..

TAMAMDIR
İskoçyada iki avcı ava çıkarlar.Yürüme esnasında avcılardan biri yere düşer ve hareketsiz olarak yatar.Bunu gören arkadaşı hemen yanına gelir bakarki arkadaşı nefes almıyor,gözlerindeki ferin de kaybolduğunu farkeder ve hemen acil sevisi arar.Arkadaşım öldü,der neyapmam gerekir diye sorar.Telefonun ucundaki ses:
-“Sakin olun ben size yardım edebilirim ama önce arkadaşının öldüğünden emin olmamız gerek”
der,ve birkaç saniye sessizlikten sonra bir el silah sesi duyulur.Sonra:

-“Tamam şimdi ne yapacağım”

TANIK
Vinç operatörünün yanlış bir hareketi yüzünden vinç zincirlerine bağlı bulunan kocaman,
köklerinden sökülmüş bir ağaç birden kayar ve yol üzerinde harekete hazır bekleyen otomobilin kenarına çarpar.
Otomobildeki sarışın hışımla dışarı fırlar ve bağırır :
– Benimle birlikte gelin ve bu olayı kocama anlatın!
Sarışın yatıştırılmaya ve vinç sahibi şirketin gerekli sigorta ödemesini yapmaya hazır olduğu anlatılmaya çalışılır ama sarışın ısrar eder :
– Olmaz.. Her şeyden önce, kocamın karşısına bu kez benim bir ağaca değil, ağacın bana çarptığını doğrulayacak bir tanık götürmeliyim.

TAVŞAN DELİĞİ
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel’in önderliginde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel: – “Yatın yere, tavşan deliği!” Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına. Temel: – “Yatın yere, tilki deliği!” Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar. Onu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel: – “Yatın yere, ayı ini!” – Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel’e bakar. Temel: – “Uşaklar ne çıkacagını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza!” Ertesi gün gazetelerde: – “Dört avcı tren altında can verdi…”

TAZE BALIK
Galata’da bir balıkçı bağırıyor:

-Canlı balık, canlı balık!

Ermenî bir teyze yaklaşıyor ve Ermenî aksânıyla soruyor:

-Evladım balıklar tazedir?

-Canlı balık, canlı balık!!!

-Evladım balıklar tazedir?

-Teyze canlı diyoruz ya işte!!!

-Aa evladım ben de canlıyım fakat tazeyimdir?

TEFTİŞ FIRÇASI
Askeri birlikte teftiş için hazırlık yapılıyormuş..Bu arada bütün erlere birer diş fırçası dağıtılmış.Er Mehmet’te fırçayı göğüs cebine yerleştirmiş.Kıtayı denetleyen komutan sıra Mehmet’e gelince,cepteki fırçayı göstererek sormuş;
-“Bu ne bu?..
-“Teftiş fırçası gomutanım…

TEK BEN MİYİM ?
Manevra varmış.Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın?
Mehmet cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
-Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım?

TELEFON KİMİN
Golf kulübünün soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş. Ortada duran bir cep telefonu çalmis Temel açmış ve giyinirken konuşmaya başlamış

-Alo

-Merhaba şekerim kulüptemisin?

-Evet

-Ay ben burada süper bir deri ceket gördüm Bin dolarcık Alabilir miyim?

-Oluuur…Mademki cok sevdin al tabii….

-Aslında buradan önce de galeriye uğradım 2003 modelleri gelmiş tam istediğim renkte bir tane buldum.

-Ne kadar?

-60 bin dolarcık…

-O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim ama…

-Yaşasınnn…Bir şey daha var …Geçen sene begendiğimiz ev yine satılık ve 450 bin dolar istiyorlar..

-Tamam ama 420 bin dolardan fazla verme sakın …

-Oldu şekerim Sonra görüşürüz .Seni seviyorum..

-Ben de seni.. Görüşürüz.
Temel telefonu kapatıp şaşırmış bir şekilde onu seyreden topluluğa dönüp sormuş.

-Bu telefon kimin bilen var mı?

TEMEL AMERİKADA
Temel, arkadaşı Dursunun mektubunda Temel valla burada yerdeki paraları toplasan zengin olursun! demesi üzerine kalkar Amerikaya gider. Uçaktan iner inmez bir bakar ki yerde 100$. Yüzünü buruşturur ve şöyle der – Hadi canım sende ilk günden işe mi başlanır.



TEMEL İLE KEDİ
Temel kediyi yıkıyormuş, komşusu seslenmiş;

Aman ne yapıyorsun öldüreceksin hayvanı, olmaz olmaz demiş.
Fakat Temel dinlememiş. Biraz sonra temeli üzgün gören komşusu

Ne oldi diye sormuş. Temel de;
Kedi oldi demiş. Komşusu;
Demedim mi ben sana yıkama diye seslenmiş. Temel itiraz etmiş:

Yıkarken ölmedi, sıkarken öldi, demiş

TEMEL KLAVUZ AVCI
Köyün gençleri Temel’e gelip:”Temel amca, sen eski avcılardansın bize avlanmayı öğretir misin?” demişler.Temel de onları kıramamış ve hep birlikte ava cıkmışlar. Ormanda gezerken küçük bir delik görmüşler.Temel: “Çocuklar habu gördiğunuz tavşan deliğidur.Silahi doğrultup bekleyeceksin tavşan çıktı mı vurdun vurdun vuramadın gitti”, demiş. Biraz beklemiş ve tavsan çıktığı anda Temel onu halletmiş. Biraz daha gitmişler, bu sefer ilk delikten daha büyük bir delik görmüşler.Temel: “Aha bu da tilki deliğidur.Silahi doğrultup bekleyeceksin tilki çıktı mı vurdun vurdun vuramadın gitti”, demiş ve tilki çıkınca onu da vurmuş. Biraz daha gitmişler bu sefer bir insan boyunda delik görmüşler.Temel: “Bu gördiğunuz de ayi inidir.Silahi doğrultup bekleyeceksin, ayı çıkti mı vurdun vurdun vuramadın gitti”, demiş ve daha öncekilerde olduğu gibi ayıyı da vurmuş. Biraz daha gittiklerinde, neredeyse 5 insan boyunda bir delikle karşılaşmışlar.Temel biraz çekinmiş:”Ula uşaklar bu kadar yeter hadi geri dönelim”, demiş.Gençler dönmek istememiş.İllaki buraya da bakalım demişler.Temel ısrarlara dayanamamış.”Pekala herkes tüfeğini hazirlasun hep birlikte içeri girelum”, demiş. Hep birlikte dev gibi ine girmişler.Biraz sonra içerden silah sesleri gelmiş. Ertesi gün gazetelerde manşet:” Teroristler, Trabzon-Rize seferini yapan trene saldırdı!”

TEMEL MARS’TA
Temel Mars’a gidecek ilk astronotmuş.10 yıl sonraki dönüşüne kadar haber alınamayacakmış.

Temel yıllar sonra görevi tamamlayıp döndüğünde flaşlar patlamış,gazeteler,televizyonlar herkes merakla etrafını sarmış;

-Mars’ta hayat var mı?.. Temel omuzlarını silkmiş;

-Yok…

Bilim adamları,basın ve tüm dünya hayalkırıklığı içindeymiş..Temel’i uçağa bindirip Trabzon’a göndermişler.Akşam evinde, ailesiyle kendi dönüşünü izleyen Temel’e oğlu sormuş;

-Baba hakikaten hayat yok muydu orada?…

Temel yine omuzlarını silkmiş?…

-Saat 11 dedin miydi,bütün dükkanlar kapanıyor…Sen buna hayat mı diyorsun?..

TEMEL VE MAYMUN
Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel’in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: “Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek…” diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : “Maymunu iyi besle!”

TEMEL VE ŞEKSPİR
Temel’e nişanlısı sormuş;

-Shakespeare okudun mu?

-Elbette okudum…Ama yazarı kimdi hatırlamıyorum..

TEMEL’İN KAYNANASI
Temel bi gun kahveye girmis. Ustu basi yirtikmis. N’oldu diye sormuslar.
Temel: “Kaynanami gomduk.”
Kahvedekiler: “Iyi de bu halin ne?”
Temel: “Biraz direndi de.”



TEMEL’İN SIRRI
Taka kaptanı Temel Reis yıllardır her sabah kasasını açar ve çıkardığı bir kağıt parçasına dalgın dalgın bakarmış. Sora onu dikkatle kasaya koyar ve kimseye emanet etmediği anahtarıyla dikkatle kilitlermiş. Tayfa merak içindeymiş, define haritası falan zannediyorlarmış. Bir gün Temel Reis ölmüş. Anahtarı koynundan alıp sararmış kağıdı çıkarmışlar.
Şöyle yazıyormuş: ‘Sancak sağ, iskele sol.’


TİTANİK’TE PAPAĞAN
Titaniğin salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan papağan, tam ne sihirdir nekeramet noktasına gelindiğinde sihirbazın hilelerini açıklıyormuş.

‘Kartı gömleğinin yeninden içeri attı!’ diyormuş örneğin. Ya da: ‘O şapkanın içinde tavşan var.’ diye haykırıyormuş çirkin sesiyle. Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Ama papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş.

Derken Titanik buzdağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah bir de ne görsün: Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce durmuyor mu! Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan. Ama en sonunda papağan olmuş konuşan:

‘Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!’



TOP
Arka arkaya gelen onikinci hezimetten sonra teknik direktör oyuncularını topladı ve dedi ki :
– Sanıyorum, bir kez daha en baştan başlamalıyız… Şimdi, kolumun altında duran şey toptur…
Arka sırada bir oyuncu konuşmayı kesti :
– Bir kere yakından görebilir miyim acaba?…


TOPAL
Adamın biri bir gün meyhaneden çıkmış tabii kafası da iyi. Yolda bir ayağı kaldırımda bir ayağı da yolda yürüyormuş. Başka biri bunu görüp yanına yaklaşmış. Ve de merakını gizleyemeden sormuş.
-Ya hemşerim , niye bir ayağın asfaltta bir ayağın kaldırımda yürüyorsun? Bir yerde yürüsene? demiş. Adamda ona:
-Allah razı olsun hemşerim sana. Bende acaba ne zaman topal oldum diye düşünüyordum.


TOPUN HACMİ
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kırmızı top verip bunun hacmini nasıl bulacaklarını sormuşlar. Matematikçi, bir mezura ile etrafını ölçüp formülle yarıçapını hesapladıktan sonra diğer bir formülle yarıçapından hacmini bulacağını söylemiş. Fizikçi ise topu suya batırıp yer değiştiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabileceğini söylemiş. Top son olarak mühendisin eline verilmiş, mühendis topu şöyle biraz çevirip bakmış ve sonra: “Bana kırmızı toplar kataloğunu bulun”



TÜRK ASKERİ
Temel askerliğini yunan sınırında yapıyormuş. Temel’in cani çok sıkılıyormuş.
Yunan’a bir ıslık çalmış elleriyle ‘Havacı mısın?’ işareti yapmış, Yunan aldırmamış.
Bir ıslık çalmış elleriyle ‘Karacı mısın?’ işareti yapmış, Yunan aldırmamış.
Bir islik daha çalmış ‘Denizci misin?’ anlamında yüzme işareti yapmış, Yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış. El hareketi yaparak ‘Topçu musun?’ demiş, Yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış ‘Gözcü musun?’ anlamında dürbün işareti yapmış, Yunan aldırmamış.
Nöbetler değişmiş sıra yine Temel’le Yunan’a gelmiş.
Yunan’a hadi sınıra git demişler, asker de:
– ‘Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacağım gözlerin fırlayacak diyor..’

TUTUKLAYIN
– Komiser bey, beni tutuklayın. Karıma beş el ateş ettim.
– Öldü mü?
– Hayır, hiçbiri isabet etmedi.
– Öyleyse neden tutuklanmayı istiyorsun?
– Karım beni arıyor da…

ÜÇ ARKADAŞ
Adanali Cemal, Kayserili Kemal ve Temel bu üç arkadaş Boğaz Köprüsünde tamir yapıyorlarmış ve karıları bunlara yemeleri için bir şeyler hazırlıyormuş. Ama hep aynı şeyler. Kayserili yemek torbasını açıyor pastırmalı ekmek. Adanalı açıyor köfte ekmek.
Temel açıyor ekmek arasi hamsi. Bu hep böyle devam ediyormuş. Neyse günlerden birgün bunların canına tak etmiş ve demişler yine aynı şeyleri hazırladılarsa kendimizi köprüden atalım. Adanalı bakmış ekmeğe köfteli hop assağa atlamış,Kayserilininki de
pastırmalı,oda atlamış aşağı. Temel bakmış hamsili, o da dayanamamış ve atlamış.Bunların evlerinde de ağıt yakılıyormuş.
Adanalınınr karısı: -Vah zavallı kocacığım köfte ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım.
Kayserili -Vah zavallı kocacığım pastırmalı ekmeği ne çok severdi hep kendi ellerimle hazırlardım
Karadenizli ise -Vah zavallı kocacığım hamsi ekmeği ne çok severdi her sabah kalkıp kendi hazırlardı..


ÜÇ ÇEŞİT
Temel’e sormuşlar?
-Kaç çeşit insan vardır?
Temel:
-Üç çeşit vardır demiş. bunlardan ilki sayı saymayı bilenler, ikincisi sayı saymayı bilmeyenler.


ÜÇ KEZ
Ava çıkmış adam, başına gelenleri anlatıyormuş :
-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz mı?Çifteyi doğrultacak vakit yok!..Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya.Fakat Ayı peşimde!Benden hızlı koşuyor.Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim.O kadar yaklaşmıştı.Derken Ayının ayağı kaydı, yere düştü…Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım.Ama Ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti.Yine nefesi ensemde… Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak.Allahtan tam o sırada yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü.Talih bana gülüyor!Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beşyüz metre kadar açtım.Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar, Ayı yine bana yetişti.Yine nefesi ensemde…şansa bakın…Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!…Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?


UYKU İLACI
Muhâsebe bölümünde çalışan memur geceleri uykusuzluk çektigi için sabahları uyanamıyor, bu yüzden de işe hep geç geliyordu. Bu duruma daha fazla göz yumamayan müdür:

-Bak oğlum, yarın da ise geç gelirsen seni rapor etmek zorunda kalacağım, diye hoşnutsuzluğunu dile getirmişti.

Olayların bu aşamaya gelmesinden iyice utanan adam, o gün iş çıkışında eczâneden çok etkili bir uyku ilâcı aldı. Akşam yemeğinden sonra ilâcı içip yatan muhâsebeci, biraz sonra derin bir uykuya dalmış. Sabah erkenden de uyanıp işe gitmişti.

Odasının kapısında müdürle karsılaşınca:

-Nasıl müdür bey, bugün söylediğiniz gibi tam zamanında geldim değil mi?

Müdür sinirle:

-Oğlum, bugün zamanında geldin de, dün nerelerdeydin?



UZMAN
Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana da götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış…
– “Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç?”, demiş.Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve
-“1.75 efendim”, demiş.Komutan:
-“Doğru.. Hayret, nasıl bildin?” demiş. Asker
-“Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım..”


UZMAN ASKER
Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölcüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış.Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar.Komutan inanmamış.
-“Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç demiş”.Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve ” 1.75 efendim demiş.”Komutan “Doğru hayret nasıl bildin” demiş.Asker “Bilirim tabi efendim ben kereste uzmanıyım demiş”

UZUN HASAN
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Fatih Sultan Mehmed ile boy ölçüşmek istercesine İstanbul’a elçi gönderir. Elçi, hükümdarı adına vergi verilmesini, Pontus kralını tehditten vazgeçmesini diler.
Fatih:
-Peki, hükümdarınızın dediklerini yapmazsam ne olur?
Elçi:
-Üzerinize yürüyüp isteklerini zorla yaptıracak.
Fatih:
-Buralara kadar zahmet etmesin, nasıl olsa ben, baharda oralara geleceğim. Hükümdarınız beni karşılasın.
Ertesi yıl Otlukbeli Savaşı’nda Uzun Hasan’ın tacını başından alır.


VAK VAK DEĞİLMİŞ
Çin’de görevli Amerikalı bir subay bir gün Pekin’de bir lokantaya girdi. Garsonun getirdiği Çince mönüye garip garip baktı. Gelen mönüden birşey anlamasa da bozuntuya vermedi ve parmağını Çince bir yazının üzerine basarak garsona gösterip, ne geleceğini merakla beklemeye başladı.

Bir müddet sonra garson bir tabak meyve getirdi. Amerikalı subay garsona meyveyi kenara koymasını işaret ederek parmağıyla listedeki başka bir yeri gösterdi. Bu kez, bir dilim pasta geldi. Subayın karnı çok acıkmıştı. Parmak yöntemiyle güzel bir yemek seçemeyeceğini de anlamış bulunuyordu. Çevresindeki masalara baktı. Karşı masada bir Çinli et yemeği yiyordu. Subay, karşı masadaki adamın yediği yemeği gösterdi ve garsona o yemekten getirmesini işaret etti.

Yemek geldi. Subay büyük bir iştahla eti yemeye başladı. Birkaç lokma sonra, şimdiye dek bu tatta bir et yemeği yemediğini fark etti. Pekin ördeklerinin ününü duymuştu. Bu acaba onun eti miydi?

Garsonu çağırdı, eti gösterdi ve kollarını kanat gibi yaparak, “Vak, vak?!” dedi.

Çinli garson soruyu anlamıştı. “Hayır” anlamında başını salladıktan sonra, doğru yanıtı verdi:

“Hav, hav, hav!”


VALİ
Bir vali, yeni atandığı yeri gezip, bilgi alıyorlarmış. Köylülere “Burada size en çok hizmet eden vali kimdi?” diye sormuş. Köylüler:
-Sizden önceki valiydi efendim.
-Peki size ne gibi yardımlarda bulundu?
-En hayırlısı, buraya gelirken yolda kaza geçirip öldü…

AYNI YERDE

Temel uzun zamandır görmediği arkadaşı Cemal’le İstanbul’da karşılaşınca :
– Uşağım nasilsun pakayum?
-İyiyum…
-Çocukların nasildur?
-Onlar da iyidur.
-Peki karin nasildur?
Temel böyle sorunca Cemal’in birden yüzü değişir…Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp hemen şöyle der :
-Yani hala ayni mezarda mi yatiyii?

BULAŞIKÇI

Temel bir lokantanın önünden geçerken “Bulaşıkçı Aranıyor” ilanını görmüş.
Hemen içeri girip patrona :
-Pen ha purada pulasikçiluk yapapilirum.
demiş.Patron sormuş:
-Kaç dil biliyorsun?
Temel hiç duraksamadan cevap vermiş :
-On tört
Önce biraz şaşıran patron sonra sinirlenmiş ve :
-Sen benimle alay mi ediyorsun?
Temel :
-Valla önce sen paslattun…

VANTROLOG


Vantrolog eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın fıkraları anlatıyormuş. Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yükses sesle :
– Afedersiniz !
Bu çıkış üzerine vantrolog ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya başlamışlar, sarışın :
– Görüyorum ki sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar yapmaktasınız. Peki söyler misiniz, bu kanıya nereden vardınız ? Tek suçumuz saçımızın rengi mi yani ? Sizin bu yaptığınınz ırkçılık olmuyor mu ? Kadınların birçoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki kadınlara hakaret etmiş olmuyor musunuz ? Tanımadığınız bu kadar kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu ? Söyler misiniz ?!!
Bunun üzerine vantrolog çok mahçup ve üzgün bir yüz ifadesi ile :
– Şey, … ben özür dilerim, … sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi …
Sarışın Vantrolog’un sözünü keser ve :

– Ben sizle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla konuşuyorum ! Siz onu savunmayın, o cevap versin.

GÜZELLİK…

Temel’e hangisini seçersin diye sormuşlar.
-Güzellik mi, aptallık mı?
-Aptallık, demiş Temel, guzelluk geçicidur daa.


İDDALI MAÇ

Karadeniz’de iddialı bir maç vardı.Rizeli öğretmenlerle, Trabzonlu imamlar maçı…Ama Trabzonlu imamlar zayıftı.Yenilmemek için ne yapacaklarını düşünürken Temel onlara akıl verdi :
-Alın, Hami’yi oynatın.
-Yahu hiç olur mu?
-Olur, olur…Hami hoca diye yutturursunuz?
Neyse, maç oynandı ve Trabzonlu imamlar üzgün bir vaziyette geri döndüler.Temel merakla sordu :
-Ne yaptınız yahu? Hami’yi yutturamadınız mı?
-Yoo…Yutturduk. Hem çok da iyi oynadı. 2-1 yenildik, tek golümüzüde Hami hoca attı.
-Eeee, nasıl yenildiniz?
-Hiç sorma Temel…Rize’de bir Van Basten hocayla , bir de Gullit hoca vardı ki, bütün takıma yetti.
ÇUKUR
Temel arkadaşlarıyla çukur açıyormuş, bir grup da çukurları kapatıyormuş.Ne yaptıklarını soranlara Temel şöyle cevap veriyormuş : -Bir grup daha vardı, onlar da fidan dikiyordu, bugün celmedular, piz de pizim işler ceri kalmasun diye çalışayruz.


KOLA
Kolacılar Karadeniz’de kola satışlarını artırmak için müthiş bir formül bulmuşlar.Satışlar acayip artmış.Şişelerin dibine “Öbür taraftan açılır” yazmışlar.




VASİYET
Temel hasta yatağında karısına son vasiyetini söyler, – Ben öldikten sonra hemen evlenesun! Karısı üzgün bir şekilde başıyla onayladıktan sonra dışarı çıkar. Temelin yanında bulunan arkadaşı sorar – Uşağum neden böyle dedun. Hiç insan karısinun başkasıyla evlenmesini ister mi? Temel yanıt verir, – Ula Dursun ha ben öldükten sonra hiç değilse bir kişi arkamdan üzülsün isteyrum!


VASİYET
Kayserili zengin ölüm döşeğindeymiş.Vasiyetim var diyerek oğullarını,kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş,
-“Evlatlarım,size son sözüm..Devlet çalgı siz çengi..Ayak uydurmaya bakın..


VİZİTE
Kadın kocasına:
– Doktor hafızanın çok zayıf olduğunu duyunca ne dedi?
– Ne desin, Vizite parasını peşin istedi.


VURDUK ONU
– Babam öldü, demiş Temel.
İlyas sormuş:
– Neden öldü?
– Apartmanın sekizinci katının balkonundan düştü.
– Eyvah parçalandı mı?
– Yok, girişteki bakkalın tentesine düşünce oradan havalanıp karşı apartmana yöneldi.
– Apartmana mi çarptı, nasıl öldü?
– Yok, karşı apartmanın balkonunda çamaşırlar asılı idi.
Çamaşır ipine vurup fabrikanın bahçesine düştü.
– Orada mı öldü?
– Yok, fabrika çelik yay fabrikası, bahçedeki yayların üzerine düşüp havalandı yeniden…
– Peki sonra?
– Sonrası ne? Baktık ki yere inmiyor, biz de vurduk onu.


YALAN
Bir gün, bir ahbabı, Hoca´´dan eşeğini ister.Hoca ne düşündüyse:
“Bir eşeğin sözümü olur, yoluna feda ama, evde değil!”demeye kalkmaz,
eşek eşeklik edipde ağırda anırmaya başlamaz mı?
Ahbabı bir tuhaf olur. Tutar, Hoca´nın yalanını yüzüne vurur:
“Aşk olsun Hoca;
demek bir eşek kadar olsun yanında haysiyetimiz yok;evde ya işte!” deyince
rahmetli: “Yahu der sende pek tuhafsın;
Benim sözüme inanmıyorsun da eşeğinkine mi inanıyorsun!”

DENEY RAPORU
Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye “sıçra” diyor, pire sıçrıyor, “zıpla” diyor, pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve “zıpla” diyor, pire yine zıplıyor :
Rapor 1- Pire kanatlari koparilmis olarak zipladi.
Bu defa ayaklarını koparıyor ve “zıpla” diyor, pirede hareket yok.Bir daha “zıpla” diyor yine hareket yok :
Rapor 2- Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.

TAHTA BACAK
Veteriner köye gelmiş, hayvanlarda bir hastalık olup olmadığına bakıyordu…Sıra Temel’in ahırına geldiğinde hayvanların bazılarının bağlı ve tahta bacaklı olduğunu görünce şaşırıp sorar :
-Bunlar neden tahta bacaklıdır?
-Onlar mı? der Temel kekeleyerek.Canımız paça istediğinde bütün hayvanı kesmeyruk ya…

SESSİZLİK
Rizespor amigosu seyircilere taktik veriyordu :
-Sağ elimi kaldırırsam demek ki gol kaçırmışızdır, hep bir ağızdan :
-Ahhh diye bağıracağız.Sol elimi kaldırırsam gol atmışızdır. Hep bir ağızdan yaşa Trabzon diye bağıracağız.Eğer iki elimi kaldırırsam, bizim takım gol yemiştir.O zaman sessizlik.
Neyse maç başladı. Rizespor golü kaçırdı. Amigo sağ elini havaya kaldırdı. Hep bir ağızdan bağırdılar :
-Aaaaaahhh…
Sonra bir gol attı Rize….Amigo sol elini havaya kaldırdı. Tribünler ayaktaydı.
-Yaşasın Trabzon.
Sonra bir gol yediler. Amigo iki elini de havaya kaldırdı.Seyirciler başladılar bağırmaya……
-Sessizluk…Sessizluk

TELGRAF
Askerde telgraf tellerini tamir ediyorlar, tel yetmeyince dikenli tel kullanıyorlar.
Temel de “telgraflar yırtık çıkacak” diye itiraz ediyor.

YALANCI
Evde karısı ile sohbet eden avcı hatırlıyor musun karıcığım nişanlandığımızda çok şişman biriydim, şimdi ise o zamanlar gibi zorla yürümüyor, çok sağlıklı ve zayıfım tabii bunları avcılığıma borçluyum, diyince karısı lafını kesip vücuduna ve avcılığına bir şey demiyorum fakat yavaş, yavaş yalancılığa başlıyorsun dikkat et.



YALNIZ KADINLAR İÇİN
Bir grup kız arkadaş tatile çıkmışlar. Gittikleri yörede beş yıldızlı bir otelin önünden geçerken bir an duraklarlar. Otelin kapısında ‘Yalnız bayanlar içindir.’ yazan bir afişin asılı olduğunu görürler. Yanlarında eşleri ya da erkek arkadaşları da olmadığı için, bu otelde konaklamaya karar verirler. Resepsiyondaki yakışıklı genç, bayanlara otelin ‘usulleri’ üzerine küçük bir brifing verir:

‘Otelimiz beş katlıdır. Teker teker katları çıkın. Arzunuza hitap eden katta kalabilirsiniz. Hangi katta ne olduğunu açıklayan küçük tabelalar size yardımcı olacaktır. Yalnız dikkat edin, bir kez üst kata çıktınız mı, bir daha bir alt kata inemezsiniz.’ der. Mükemmel adamın peşinde bizimkilerin içini bir heyecan kaplar. Bu epey ilginç bir tatil olacağa benziyor diye düşünüp hemen merdivenlere davranırlar. Birinci kattaki tabelada; ‘Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve vasat tiplidir.’ yazmaktadır. Hep birlikte burun kıvırıp, ikinci kata doğru hamle ederler. Buradaki tabela da çok parlak şeyler vaat etmez: ‘Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve yakışıklıdır.’ Kadınlar elbette ki buna da bir omuz silkerler. Üçüncü kata geldiklerinde gözlerine üzerinde ‘Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat görünümlüdür.’ yazan tabela çarpar. Doğal olarak dördüncü katta şanslarını denemeye karar verirler. Nihayet karşılarına ‘Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakışıklıdır.’ yazan tabela çıkar. Fakat yine de hala yukarıda bir kat daha kalmış olduğunu hatırlarlar. Kısa bir tereddütten sonra son kata çıkmaya da karar verirler. Öyle ya, sonuçta her çıktıkları kat bir öncekinden daha iyi bir ‘seçenek’ sunmaktaydı. Heyecanla beşinci ve sonuncu kata tırmanırlar. ‘Zirve’deki tabelada yazanları dehşet içinde okurlar ‘Burada erkek falan yok. Bu kat, yalnızca kadınları memnun etmenin bir yolu olmadığını kanıtlamak amacıyla inşa edilmiştir.’



YANGINDA
Üç kiş bir apartman yangında çatıda kalmışlar.Hemen itfaiye olay yerine yetişmiş tabi.Ve aşağıya hemen bir branda serilmiş.Ve üç kişden en küçüğü çocuğa atla demişler.Çocuk aşağıya atlamış tam yere düşerken itfaiyeciler brandayı çekivermişler ve çocuk ölmüş.Daha sonra erkeğe atla demişler erkek yanlışlık oldu bana olmaz herhalde demiş,atlamış o da yere yapışmış.En son çatıda kalan bayana demişler bu sefer atla diye.Kadın:
Hayır az önce diğerlerine ne yaptığınızı gördüm.Benim ölmeye niyetim yok atlamayacağım demiş.
İtfaiyeciler :
Biz çocukları ve erkekleri sevmeyiz,ondan öyle yaptık deyince yukardakinden gelen cevap:
Olsun ben yinede size inanmıyorum.Brandayı yere bırakıp etrafından ayrılın,ben öyle atlayacağım…


YANLIŞ ANLAMIŞ
Çok karizmatik ve yakışıklı bir adam yanında bir deve kuşuyla bara girmiş,
herkes şaşkın falan öyle adama bakıyorlar, adam bara yanaşmış:
-Barmen bana bir viski, ona da büyük bir bardak su…
Barmen talepleri yerine getirmiş, bir tek, iki tek, saatler ilerlemiş, adam:
– hesap lütfen, demiş.
Barmen hesap pusulasını uzatmış, adam elini cebine atmış,
Parayı çıkartmış, tam hesapla aynı…. ertesi gece adamımız geri
gelmiş,yanında tabii devekuşu da var,
-Barmen bana bir viski, ona da büyük bir bardak su…
Barmen istediklerini vermiş, bir tek iki tek, saat geç olmuş, adam hesabı istemiş, barmen hesabı göstermiş, adamımız elini cebine atmış, çıkartmış, tam hesap miktarı…. barmen şaşkın ama nafile…. birkaç gece sonra adamımız deve kuşuyla beraber geri gelmiş, barmenin içi içini yiyor… adam:
-Bana bir viski, ona da su ver..
Barmen emre amade, yerine getirmiş, gece ilerlemiş, adamımız hesabı istemiş, barmen bol küsuratlı saçma sapan bir miktarı hesap olarak adama vermiş, adam
elini cebine atmış, çıkartmış, yine tam hesap, barmen oynatmak üzere, dayanamamış:
-beyefendi bir süredir barımıza gelip gidiyorsunuz, kusura bakmayın ama bir şey sormak istiyorum, yoksa kafayı yiycem; her gece cebinizden çıkan para hesapla kuruşu kuruşuna,küsuratıyla aynı oluyo, bunu nasıl başarıyorsunuz?
Adamımız gülümsemiş:
– Bir gün karşıma bir cin çıktı, üç dileğimi sordu;ilk olarak karizmatik ve yakışıklı bir tipim olmasını istedim, 2. dileğimde ne almak istersem istiyeyim elimi cebime attığımda
parası aynen cebimden çıksın istedim, barmen:
– Peki kızmayın ama bu kuş ne iş?
Adamımız: – onu hiç sorma, son dileğim; beni hiç bırakmıyacak uzun bacaklı bir piliçti, yanlış anladı şerefsiz….!!!



YARIN KAÇACAĞIZ
İki deli hastaneden kaçmaya karar verirler gece olunca planı yapıp kaçarlar ve ertesi gün hastaneye tekrar dönerler.. Arkadaşları sorar neden kaçtınızda tekrar geldiniz? Deliler cevap verir bugün provasını yaptık yarın kaçacağız derler…


YAVAŞ YÜRÜYORMUŞ
İşyerine geç gelen sekreter kıza arkadaşı sordu:
– Kızım nerede kaldın?
– N’olmuş?
– Patron, deminden beri seni sordu. Nasıl idare edeceğimi bilemedim. Kız, kayıtsız bir tavırla
‘E ben ne yapayım canım’ dedi:
– Beni takip eden o yakışıklı adam, o kadar yavaş yürüyordu ki!..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız