Zeka Ürünü Fıkralar

0
4012

Akvaryum

Temel bir gün bir hayvanat bahçesine gitmiş. Akvaryumların yanında birini görmüş. Adam elini akvaryumun neresine götürse balık da takip ediyormuş. Temel sormuş:
– Ula bu nası olur?
Adam: – Her zaman daha zeki olan yaratıklar kendinden daha az zeki olanları yönetebilirler demiş.
Adam oradan uzaklaşmış. Bir kaç dakika sonra geldiğinde bir de ne görsün? Temel akvaryuma ağzını yapıştırmış. Balık gibi bir açıyor bir kapıyor.

Bilim Adamı

Bilim adamı Temel pirelerle deney yapıyor. Pireye “sıçra” diyor, pire sıçrıyor, “zıpla” diyor, pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve “zıpla” diyor, pire yine zıplıyor :
Rapor 1- Pire kanatlari koparilmis olarak zipladi.
Bu defa ayaklarını koparıyor ve “zıpla” diyor, pirede hareket yok. Bir daha “zıpla” diyor yine hareket yok :
Rapor 2- Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.

Uyandur

Temel ile karısı Fadime küs, Temel yatakta iken bir pusula yazar;
sabah tam 5’te uyandur. Temel sabah bir kalkar saat 9 komidine bir bakar Fadime de bir pusula yazmış hadi kalk saat tam 5.

Konvoy

Temel, yıllar sonra memleketi Trabzon’a gitmiş… Dönüşünde arkadaşı sormuş:
– Ula nasil buldun Tirabizon’u?
– Çok iyi, çok güzel… Beni 500 arabalık bir konvoy ile karşiladiler…
– Hade ula, sen çim olaysun ki?
– İnanmayusan Paşbakan’a sor. O da ayni uçakta idi…

Televizyon

Karadeniz’de bir otel… Otelin resepsiyonunda da bizim Temel… Ve bir müşteri Temel’e şikayetini anlatıyor:
– Hesap faturasında “Televizyon için” denmiş, karşısına da yüklü bir rakam yazılmış…
Temel dinlemede:
– Eee!…
– Eee’si var mı kardeşim, benim kaldığım odada televizyon yok ki!…
Temel, açıklamada bulunmuş:
– Tamam işte! Biz da o parayi televizyon almak için isteyruk zaten…

Küçük Yazsaydı

Küçük Temel, ders çalışırken babasına sordu:
– Baba, Orhan Kemal kimdur?
Babası, iç çekerek yanıtladı:
– Büyük yazar idi, öldi…
Temel, gözlerini kırpıştırarak söylendi:
– Üzüldum… Keşkem biraz ufak yazaydi…

SİGARA ÖLDÜRÜR
Albay askerlerin sigara içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :
-Sigara öldürür, diye yazıyormuş.
Ertesi gün oradan geçen albay yazının altındaki cevabı görmüş :
-Türk askeri ölümden korkmaz!


ŞİKE
Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı, hakemi bir köşeye çekip :
-Hocam, der.Sen bizim takımın durumunu bilmezsin…
-Bu maçı bize kaybettirecek olursan, bizimkiler seni ne yapar bilirmisin?
-Ne yaparlar?
-Seni parça parça ederler…
Hakem cevap verdi :
-Anlaşıldı, siz bu oyunda berabere kalacaksınız…
-Neden?
-Öteki, takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de ondan!..


SIKMIYORMUŞ
Faruk babasına sormuş?

Babacığım uzayda kaç gezegen var?
Bilmiyorum.
İstanbul’u ilk kuşatan kimdir?
Unutmuşum oğlum.
Babacığım sorularımla seni sıkıyor muyum?
Sıkılmak da ne demek oğlum! Sor, sor ki öğrenesin!



SİYANÜRLÜ KARPUZ
Bir karpuz tarlası olan çiftçi, her aksam tarlasına çocuklariın dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini farketti. Epey düşündukten sonra, tarlaya bir uyari levhasi koymaya karar verdi.
“Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi! ”
Ertesi akşam karpuz yiyemeden kaçan cocukları keyifle izledi.
Bir hafta sonra, çiftci tarlasında geziyordu. Karpuzlarıniı kontrol ederek eksik olmadığıı düşünürkenken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti
“Şimdi o karpuzlardan iki tane var !”



SİZ KARIŞMAYIN
Hoca’nın ahırdan kaçan buzağısı, bahçenin altını üstüne getirmiş. Hoca’nın diktiği sebzeleri ezmiş. Hoca kızmış, ahırdaki öküzü dövmeye başlamış.

Görenler:

“Hoca! Öküzün ne suçu var ki dövüyorsun?” demişler.

Hoca:

“Siz karışmayın!” demiş, “Bütün kabahat öküzde… Doğru dürüst terbiye verseydi, buzağı bu işleri yapar mıydı hiç?”



SİZE BAĞLI
Kadın apandisitten ameliyat olmak üzeredir.
– Doktor bey, ameliyattan sonra herkes benim yara izimi görecek mi? diye sorunca
Doktor hemen ciddi takır tavınarak,
– Size bağlı efendim.


SOBADAKİ HİKMET
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”; fizikçi, “adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”; jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış”; matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”; antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş”. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: – “Boru yetmedi.”


SONRA İÇERSİN
Temel ameliyat olacakmış…Oparatörlokal anestezi için alkol istemiş…Temel atılmış;

“-Şimdi olmaz doktor bey..Ameliyattan sonra içersin…


ÖPTÜRECEKSE ÖPTÜRSÜN
Delikanlı,nişanlısı ilegezip dolaştıktan sonra evine getirmiş.Kapıda tam ayrılacakları vakit bir elini duvara dayayarak kızcağızı kendi ile kapı arasına sıkıştırmış;
-“Bir kerecik öpeyim hayatım..
-“Olmaz,komşular görür..”derken tartışma uzamış,
O sırada kapı açılmış ve kızın küçük kardeşi gözlerini oğuşturarak ablasına seslenmiş;
-“Babam diyor ki…Öptürecekse öptürsün,yoksa ben aşağı inip o herifi öyle bir öperim ki bir daha unutamaz..Hem söyle elini de diyafonun düğmesinden çeksin…”


ORMANIN GÜZELLİĞİ
Temelle Dursun ormanda uyuyorlar bir ara Temel Dursun’a sesleniyor.
– Dursun ormanın güzelliğine bak.
Dursun:
– Ağaçlardan göremiyorum ki.


ORMANIN KRALI
Bir gün aslanın birinin canı çok sıkılmış, şöyle bir ormanı gezeyim tebaamla biraz eğleneyim demiş…

Ormanda gezerken bir devekuşu görmüş, hemen devekuşunu boynundan yakalamış, öteki pençesiyle de “şak, şak, şak” diye üç tokat atmış hayvana, sonra da
” Söyle “demiş
” Kim bu ormanın kralı? “,
devekuşu ürkekçe
” Sensin aslan abiyyy ” demiş,
” Tabii benim ” demis aslan ve ” Şak, Şak, Şak ” diye üç tokat daha atıp fırlatmış hayvanı.

Derken aslanın karşısına bir kurt çıkmış, tutmuş kurdu boynundan;
” şak, şak, şak” diye atmış tokadı,
” Söyle ” demiş
” kim bu ormanın kralı “,
kurt da ürkek ürkek “sensin aslan abi” demiş,
Aslan da ” Tabi benim ” demiş, “şak, şak, şak” diye üç tokat daha atmış fırlatmış bi kenara.

Derken bu defa aslanın karşısına bir fil çıkmış, tam tırsık tırsık kenardan sıyırtacağı sırada kurtla devekuşu gelip
“sen bu ormanın kralı değil misin aslan abi? koş yakala şu hayvanı” demişler.

Bu gazı yiyen aslan koşmuş tutmuş fili “şak, şak, şak” diye patlatmış tokadı ve hemen sormuş
” Söyle; kim bu ormanın kralı? “…
Filin kafası bir atmış, tutmuş hortumuyla bunu
“Pat, pat, pat” diye üç kere yere çarptırıp fırlatmış atmış…

Aslan yerden zorlukla kalkıp elleriyle üstünü silkerken file dönmüş ve şöyle demiş

“Bilmiyosan bilmiyom de kardeşim”… ne vuruyorsun…

ORUÇLUYUM
Tilki ormanda dolaşırken ağaca asılı bir but görmüş. Tam alacakken altındaki tuzağı farketmiş ve beklemeye başlamış. O sırada yanına kurt gelmiş ve sormuş:
– Neden yemiyorsun?
– Oruçluyum.
Bunun üzerine kurt buta saldırmış ve kapana yakalanmış. Tilki de butu alıp yemeye başlamış. Kurt, sinirle çıkışmış tilkiye:
– Hani oruçluydun.
– Şimdi top attı, duymadın mı?

OSCAR
Atlas Okyanusu’nda giden geminin kaptanı gemide olan bütün herkesi güverteye çağırmış. Herkes gelince
-Size bir iyi bir kötü haberim var.
Önce hangisini söyliyeyim.
Herkes: “İyi” demiş.
-13 dalda oscar kazanacağız.


PATATES

FBI gizli ajan eksikliğini giderebilmek için ajan seçmeleri yapmaya karar vermiş. Ve hergün üçer kişi çağırıp aralarından birini ajan olarak himayelerine alıyorlarmış. Seçimlerin 3. günü Temel’ de katılmış. Yanında da bir ingiliz ve bir amerikalı varmış. Bunlardan ilk olarak kamuflaj olmalarını istemişler. İçinde sadece bir çuvalın bulundu boş bir odaya sokmuşlar ve burada gizlenmelerini söylemişler. İlk önce ingiliz girmiş. 5 dk. sonra odaya giren bir yetkili gitmiş içinde ingilizin saklandığı çuvala tekme atmaya başlamış. Hemen çuvalın içinden bir ses gelmiş: ” Miyaw, miyaw.” İngilize ilk testi başarıyla geçtiğini söyleyip amerikalıyı odaya koymuşlar. Amerikan’ da aynı çuvala saklanmış. Biraz sonra yine odaya giren yetkili gitmiş ve çuvala bir tekme atmış. Çuvalın içinden: “Hav, hav.” diye bir ses gelmiş. Amerikalıyı da tebrik edip Temel’ i odaya koymuşlar. 5 dk. sonra odaya giren aynı görevli gitmiş çuvala bir tekme atmış. Ama ses yok. Bir daha bir daha derken en sonunda çuvaldan cılız bir ses yükselmiş: ” Patateeeesss”

TEK ASKER

Manevra varmış. Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş :
– Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?
Temel cevaplamış.

Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan. Temel bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
Temel dayanamamış ve :
– Hapu memleketin tek askeru ben miyum komitanum daa!

ADAMI GÖZÜMÜN ÖNÜNE GETİRİRİM

Arkadaşı Karadenizliye sormuş:
-Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
-Ben kendi kendime konuşmam, demiş karadenizli. Adamı gözümün önüne getiririm, öyle konuşurum.

AĞAÇLARDAN GÖREMİYORUM

Temelle Dursun ormanda yürüyorlar. Bir ara Temel Dursu’na sesleniyor :
-Dursun ormanın güzelliğine bak.
Dursun:
-Ağaçlardan göremiyorumki.

OTOBÜS BEKLİYORMUŞ
Eve yeni alınan dolapta ârıza olmuş. Evin önündeki otobüs durağında her otobüs duruşunda dolabın kapağı açılıyormuş. Evin hanımı durumu kocasına farkettirmeden bir gün eve tâmirci çağırmış. Tamirci dolaba bakmış ama ârızayı bulamamış.

– Abla, demiş, böyle dışarıdan olmuyor. Ben şu dolabın içine gireyim, otobüs gelsin, kapının nasıl açıldığını göreyim.

Sonra da dolabın içine girip beklemeye başlamış. Tam o sırada kadının kocası eve gelmiş. Evde birinin olduğunu farkedip şüphelenerek dolabı açmış. Bir bakmış tâmirci. Birden küplere binmiş.

– Ne arıyorsun burada, sen kimsin?

– Cevap versene, ne yapıyordun burada?
– Âbi şimdi sana burada otobüs bekliyordum desem inanacak mısın?

PAPAZ
Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş:
“Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?” Zangoç’ta derin bir sessizlik… İyice köpürmüş Papaz: “Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?” “Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!” Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun…”
Zangoç bıyık altından gülmüş;
“İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız…” Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç seslenmiş: “Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?”
Papaz kendi kendine söylenmiş:
“Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor.”

PAPAZ
Sahranın ıssız bir köşesinde,bir din adamı lejyonerlere vaaz vermeye gelir. Vaaz’dan önce binbaşı askerleri uyarır:
-Rahibin ziyareti sırasında, özellikle küfür ve müstehcen kelimeler istemiyorum! Dövüşmeyi bildiğiniz gibi, kendinizi tutmayı da bildiğinizi ona gösterin…
Daha sonra rahip, birliğin önünde vaazına başlar :
-Herşeyden uzakta yaşıyorsunuz, ama geleneklerinizle övünmeniz gerekir.Ben size kendisi de sizin gibi bir kahraman olan Hz. İsa’nın selamlarını getirdim.Söyleyin bana, kahramanlıktan daha saf, daha güzel ne vardır?
Tam o anda birkaç lejyoner ağızlarını açmaya hazırlanırken binbaşı ayağa fırlar ve haykırır :
-Popom, diyene onbeş gün hapis!…

PARK YERİ
İlaç mümessili bir arkadaş işi gereği Trabzon’a gider. Orada bir otelde kalacaktır.Otelin bulundugu cadde çok dar ve arabaların geçişinin zor olduğu bir caddedir.Tek sıra halinde de araçlar park etmiştir.Ilaç mümessili arkadaş aracı için bir yer bulur ancak yer Broadway olan otomobil için dahi girilmesi zor bir yerdir.

Çaresizce girme manevrası yapmaya başlar. O arada esnaftan biri gelir,”Hosgelmisun hemşerum.. Yardum edeyum saa” diyerek “geeeel..gittt..” türü yardımını yapar. Yaklaşık 20 manevradan sonra araç tampon tampona da olsa park edilmiş olur. Ilaç mümessili kan ter içinde arabadan inerek kendisi de kan ter içindeki Trabzonlu esnafa teşekkür eder.

Esnaf : -“Ayip edeysun..insanlık öldimu” der ve biraz uzaklaşır, elindeki anahtarla öndeki aracın kapısını açar , biner , çalıştırır ve gider…”


PARMAK
Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Lazın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler. Parmağı alan cerrah :
– Güzel, parmağa birşey olmamış. Hasta nerde?
– Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?



PATLYICI MADDE
Ahmet okuldan eve çok mutlu bir halde geldi.
– Okulda ne yaptınız?
– Patlayıcı madde imal ettik.
– Peki yarın ne yapacaksınız okulda?
– Hangi okulda?



PATRON
Patron , memnun bir halde karşısındaki gence döndü:

– ” Siz iyi bir tahsil yapamadınız ama , sizin , sebat ve azim içinde çalışmanız şu kısa zamanda bana ümit verdi. Buraya bekçi olarak girdiniz , az bir zamanda nöbetçi amirliğine çıktınız.Başarınız devam ettiği için şimdi sizi fabrika müdürü yapıyorum.”

-“Teşekkür ederim babacığım.”



RAFLARI TAŞIYOR
Akıl hastanesinde 3 deli iyileşmek üzereymiş ki doktor; _ “Gelin bakalım yanıma siz üçünüz.” der. Üç deli doktorun yanına gelir ve doktor derki; _ Bakın şu buzdolabını şurdan şuraya taşıyın sizi taburcu edeceğim. Deliler tamam deyip işe başlarlar, ve dolabı doktorun dediği yere koyarlar. Doktor sorar; _ Öbür arkadaşınız nerde? Delilerden biri cevap verir;
_ O dolabın içinde rafları taşıyor.!!


RAHATLIK
Temel dar bir ayakkabı almış, sıkışa sıkışa gidiyormuş. Dursun bu durumu görünce:

-Temel niye sıkışık ayakkabı aldın?

Temel bir sandalyeye oturup ayakkabılarını çıkarırken:

-Dursun bileysun, kız evlendi ev aldi. Borç bağa kaldi, oğlan araba aldi. Onun borci da bağa kaldi. Senun anlayacağın benim borcum gırtlağa dayandi. Ben da sıkışık ayakkabi aldım ki çıkarttığımda sanki borcum yokmuş gibi bir oh çekeyim.

REÇETE
Doktor, yaşlı hastasına, reçete yazıyordu..
-Bundan sonra, içki yok, kadın yok, heyecan yok, kavga yok, dedi..

Hastanın yüzünün bozulduğunu görünce ekledi..
-Alçak bir sesle, şiir okuyabilirsiniz!..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız