Kara kışın geldiği bu günlerde salgınlar gittikçe artmaktadır. Ve bu süreçte bağışıklık sistemimiz zayıflayabilir, vücudumuz kendini korumaya almaktadır. Vücut aldığı kalorileri idareli kullanır ve ısı dengesini kurar. Bu nedenlerden dolayı değişen hava koşullarıyla tükettiğimiz besinlerinde değişmesi önemli bir yer tutmaktadır.
Kış aylarında hedefimiz metabolizmamızı hızlandırırken immün sistemimizi de korumak olmalıdır. Bu yüzden bu dönemde kırmızı et, balık-deniz ürünleri, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlara beslenmemizde yer vererek metabolizma hızımızı arttırırken vitamin, mineral, antioksidanlardan zengin beslenerek immün sistemimizi de güçlendirdiğimize emin olmalıyız.
Antioksidanlar kısaca:
àKalp-damar sağlığımızı koruyarak kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskimizi azaltır.
àBağışıklığımızı güçlendirir ve çeşitli rahatsızlıklardan korur.
àLDL (kötü huylu) kolesterolü azaltır ve HDL (iyi huylu) kolesterolün artışına neden olur.
àSinir sistemimizde bozukluklara yol açabilecek olan serbest radikallerden koruyucudur.
Antioksidanlar A,C,E vitaminleri ve selenyum mineralidir. Sebze, meyve, kakao, kahve antioksidan içeriği yüksek besinlerdir. Her mevsim olması gerektiği gibi kış aylarında da hedefimiz tabağımızda her rengin olmasıdır. Ne kadar çok renkli beslenirsek o kadar farklı pigmentin içerisinde bulunan antioksidanlardan faydalanmış oluruz ve bu durum istenen bir durumdur.
İşte size kış mevsiminde tüketebileceğiniz bazı antioksidan deposu besinler:
àMANDALİNA: C vitamini içeriği ile immün sistemi korurken potasyum içeri ile tansiyon dengeleyicidir. İçerdiği limonen bileşikleri sayesinde immün sistemimizi gülendirir.
àBROKOLİ: Bağışıklık koruyucudur. 350 meme kanseri olan kadın üzerinde yapılan bir araştırmada içerdiği sülforafan sayesinde kanseri yarı yarıya azalttığı görülmüştür.
àHAVUÇ: B,C ve D vitaminleri ve Beta-karotenden zengindir. Kalp krizi ve felç riskini azaltıcıdır.
àISPANAK: Kemik sağlığı, kan pıhtılaşması için olmazsa olmaz besinlerden biridir. A vitamini, Folik asit, K vitamini, omega-3, selenyum için iyi bir kaynaktır.
àSOĞAN: Antibakteriyel ve antiseptik özellik taşır. Kükürtlü bileşikleri içerir ve bu bileşikler antioksidan görevi görerek immün sistemimizi güçlendirir. A vitamini, B vitamini ve özellikle C vitaminini yüksek oranda içermektedir.
àNAR: Ellagik asit ve antosiyanidin bileşiklerini içererek anti-kanser özellik gösterir. İyi bir kalp koruyucudur. Barsaklarda bulunan yararlı bakterilerin artmasını sağlar.
àGREYFURT: Antibakteriyel fitokimyasal ve antioksidanlardan zengindir. C vitamini oldukça yüksektir ve potasyum içeriği ile tansiyon dengeleyicidir. İlaç kullananlar doktorlarından bilgi alarak tüketmelidirler. Hesperidin ve naringin bileşiklerini içerir ve immün sistemimizi güçlendiricidir.
àLİMON: C vitamini içeriği yüksektir ve iyi bir antioksidan kaynağıdır. Vücuttan serbest radikalleri uzaklaştırmamızda bizlere yardımcı olmaktadır.
Şifa bulmamızı sağlayan besinlerin yanı sıra bazı bitki çayları da bizleri sağlığa kavuşturuyor. Eski çağlarda şifa bitkisi olarak bilinen ve ‘Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!’ sözüyle ünlenen adaçayı hastalıklardan koruyucu gücü ile dikkatleri üzerine çekiyor. Latince adı ‘Salvia Officinalis’ olan adaçayı aynı zamanda diş otu bitkisi olarak da bilinmektedir.
Bilindiği gibi ilaç ile zehir arasındaki tek fark ‘doz’ dur. Bu nedenle gün içerisinde 2-3 bardak adaçayından fazla içmemeye özen göstermelisiniz. Aynı zamanda hamilelerin tüketmeden önce mutlaka doktorlarına danışmaları gerekmektedir aksi takdirde düşük olma ihtimali ile karşı karşıya kalınabilir.
Sağlıklı günler..
*
Öğr.Dyt.Deniz ZÜNBÜLCAN
www.gencgelisim.com