Geçen sayıda tamamlayıcı tıp konularına genel bir bakışla, kısa tanımlamalarına yer vermiştim. Bu sayıdan itibaren bu konuları anlatmaya başlıyorum.
Bitkilerin Tedavi Amacıyla Kullanımı: FİTOTERAPİ
Bitkilerin tedavi amacıyla kullanımı ne yeni keşfedilmiş bir tedavi yöntemi ne de tamamlayıcı tıp değildir.
Yeryüzünde insanlar var olduğundan beri bitkiler gerek gıda, gerek tedavi amacıyla ve gerekse zehir olarak kullanılmaktadır. İlk insanlar çevrelerindeki bitkilerin yararlarını ve zararlarını gözlemleri sonucunda keşfetmişlerdir. İlk önce besin olarak yararlandıkları bitkilerden zamanla tedavi amacıyla da yararlanmaya başlamışlardır.
Nimet Özata nimetozata@yahoo.com
Geçen sayıda tamamlayıcı tıp konularına genel bir bakışla, kısa tanımlamalarına yer vermiştim. Bu sayıdan itibaren bu konuları anlatmaya başlıyorum.
Bitkilerin Tedavi Amacıyla Kullanımı: FİTOTERAPİ
Bitkilerin tedavi amacıyla kullanımı ne yeni keşfedilmiş bir tedavi yöntemi ne de tamamlayıcı tıp değildir.
Yeryüzünde insanlar var olduğundan beri bitkiler gerek gıda, gerek tedavi amacıyla ve gerekse zehir olarak kullanılmaktadır. İlk insanlar çevrelerindeki bitkilerin yararlarını ve zararlarını gözlemleri sonucunda keşfetmişlerdir. İlk önce besin olarak yararlandıkları bitkilerden zamanla tedavi amacıyla da yararlanmaya başlamışlardır. Deneyimleri sonucunda zehirli etkilerini keşfetmişler ve bu bitkileri avcılıkta kullanmışlardır.
Dünya üzerinde 1 milyon civarında bitki türünün bulunduğu tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın 91 ülkenin farmakopilerine ve tıbbi bitkileri üzerinde yapılmış yayınlara dayanarak hazırladığı bir araştırmaya göre tedavi amacıyla kullanılan tıbbi bitkilerin toplam miktarı 20 bin civarındadır. Türkiye'de ise bu miktar en az 500 civarındadır.
Bitkilerin tedavi amacıyla kullanılışına ait en eski yazılı kaynaklardan biri Çinlilere aittir. M.Ö. 3217 yılında imparator Shen Nung tarafından yazılan eser 300'den fazla drog içermektedir.
Ninova şehrinin kitaplığında bulunan M.Ö. 3 bin yıllarına ait Asur tabletlerinde çok sayıda bitkisel drog ve reçete kayıtlıdır. Bunların içinde bugün de halen kullanılan bitkiler vardır. Sümerlerden kalan ve halen British Museum'da sergilenmekte olan tabletlerden, bu kavmin birçok bitkisel drogu bildiğini öğreniyoruz. Yine bu tabletlerden Sümerler’in ilaç yapımında kullanacakları bitkileri gölgede kuruttuklarını da okuyoruz.
Mısırlıların M.Ö. 3 bin yıllarında bitkisel kökenli ilaçlar kullanmış olduklarını gösteren deliller vardır. Eski Mısır mezarlarında bulunan yazı ve şekiller bu kavmin nane, kişniş, nar, akasya, asma yaprağı gibi bitkileri yetiştirerek, ilaç yapımında kullanmış olduğunu anlatıyor. M.Ö. 1550 senelerinde yazılmış olan Ebers papirüsü 1862 yılında Teb şehrinde bulunmuştur. 700 civarında bitkisel, hayvansal ve mineral drog ve 800'den fazla reçete kayıtlıdır. Afyon, Banotu, Esrarotu, Adamotu, Sinameki, Adasoğanı gibi günümüzde de kullanılan droglara rastlanmaktadır.
Anadolu halkının çok eski devirlerden beri yabani bitkileri ilaç olarak kullandıklarını Hititler’in başşehri Hattuşaş’ta (Boğazköy) bulunan tabletlerden öğreniyoruz. Hitit tabletlerinde kayıtlı reçetelerde Adamotu, Adamotu, Banotu, Haşhaş, Meyankökü, Safran, Üzerlik gibi Anadolu'da yetişen bitkiler yanında dış ülkelerden getirilen droglara da rastlanmaktadır. Bugün kullandığımız haşhaş kelimesi Hititler’in kullandığı haşika kelimesinden gelmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Hititliler’den kalma kil tabletlerde bitkisel droglarla ilgili bilgiler vardır.
M.Ö. 5. yüzyılda İstanköy adasında doğan ünlü grek hekimi Hipokrat hekimliğin babası olarak kabul edilir. Eserlerinde çok sayıda bitkisel drog kayıtlıdır. Hipokrat'ın eserleri incelendiğinde pelin, tarçın, baldıran, centiyane, ravent, papatya, adasoğanı, maydanoz, haşhaş, kuşkonmaz, banotu, güzelavratotu gibi, günümüzde de kullanılmakta olan bitkilerin M.Ö. 500 yıllarında Yunanlılar tarafından ilaç yapımında kullanılmış olduklarını öğreniyoruz.
M.Ö. 4. yüzyılda Midilli adasında doğan Theophrastus botaniğin babası olarak isimlendirilir ve tıbbi bitkiler hakkında eserler yazmıştır.
Pontos kralı Mithridates kendi adını taşıyan antidot ile meşhurdur. Uzun yıllar Karadeniz dağlarında yaşayan Mithridates zehirli bitkiler üzerinde pratik bilgiler edinmiştir. Kral olduktan sonra, içinde 48 çeşit drog bulunan Mithridaticum'u hazırlamıştır.
2. Yüzyılda yaşayan Bergamalı Galenus hekimliği kadar yaptığı ve kullandığı ilaç tertipleri ile de tanınmıştır. Kullandığı ilaç tertiplerini kendisi hazırladığı için Eczacılığın babası olarak kabul edilmektedir.
500 kadar bitkisel, hayvansal,mineral drogun tarifini yapmış ve etkilerini belirtmiştir.
Anadolu tıbbi bitkileri hakkındaki en eski ve en önemli kaynak Adana civarında Anazarba'da doğan Dioscorides'in eseridir. Grekçe olarak yazdığı eser Latince’ye Materia Medica ismiyle çevrilmiştir. 5 kitaptan oluşan bu ünlü eserde 500 kadar tıbbi bitkinin morfolojik, farmakolojik ve toksikolojik özelliklerini vermektedir. Bu eser 1500 yıl kadar tedavi alanında ve yazarlarınca ana kaynak olarak kullanılmıştır. 980-1037 yılları arasında yaşamış olan İbn-i Sina da Latince'ye "Canon Medica" adıyla çevrilmiş eserinde kargabüken,banotu, baldıran, kurtboğan, kenevir, kokulu yonca, haşhaş ve kamala gibi droglardan söz etmekte,bu droglarla meydana gelebilecek zehirlenmelerde kullanılacak panzehirleri vermektedir.
Not: Drog: Tedavi edici değere sahip taze veya kurutulmuş bitki kısımları.