Herkesin sahip olmak istediği ömür boyu güzellik, her yaşta dinç bir zihin, bilgelik ve fiziksel sağlık ancak vücudun ihtiyacı olan besin öğelerinin yeterli miktarda sağlanabileceği, besin çeşitliliği yüksek olan bir diyet sayesinde oksidan ve antioksidan sistemin…
Yaşamdaki Her Kapıyı Açan Tılsımlı Anahtar: Beslenme
Herkesin sahip olmak istediği ömür boyu güzellik, her yaşta dinç bir zihin, bilgelik ve fiziksel sağlık ancak vücudun ihtiyacı olan besin öğelerinin yeterli miktarda sağlanabileceği, besin çeşitliliği yüksek olan bir diyet sayesinde oksidan ve antioksidan sistemin dengede tutulması ile mümkündür.
İnsanoğlu Gılgamış'tan beri ölümsüzlüğün, Antik Yunan'daki Afrodit'ten beri güzelliğin, Enki'den beri bilgeliğin ve Athena'dan beri zekanın peşine düşmüş ve yüzyıllar boyunca bir arayış içerisinde olmuştur. Herkesin sahip olmak istediği ömür boyu güzellik, her yaşta dinç bir zihin, bilgelik ve fiziksel sağlık ancak vücudun ihtiyacı olan besin öğelerinin yeterli miktarda sağlanabileceği, besin çeşitliliği yüksek olan bir diyet sayesinde oksidan ve antioksidan sistemin dengede tutulması ile mümkündür.
Antioksidan ve Oksidan
Sistem Nedir?
Moleküler ya da atomik yörüngesinde bir veya birden fazla çiftleşmemiş elektron bulunduran ve vücudumuzda işlemesi gereken sindirim, solunum, boşaltım gibi olağan mekanizmalar sırasında oluşabilen kimyasallar serbest radikaller olarak isimlendirilirler. Serbest radikaller DNA hasarı, lipid oksidasyonu ve protein oksidasyonuna yol açarak başta kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kanser, gut, böbrek hastalıkları, artritler, alzheimer, parkinson gibi beyin ve beden sağlığını ilgilendiren, en önemlisi artık günümüzde sıklıkla karşılaşılan major sağlık sorunlarının gelişimleri ve ilerlemelerinde rol oynar. Vücudumuzda UV ışınlar, radyasyon, sigara dumanı, enfeksiyon, alkol gibi strese yol açabilecek etkenlere maruz kalma ile veya doğal metabolik süreçler ile oluşabilen serbest radikallerin meydana getirdiği hasarı önlemek için geliştirilen savunma sistemleri mevcuttur. Antioksidan savunma sistemi olarak adlandırılan bu sistem dengeli ve sağlıklı beslenme ile gelişir ve böylece beslenme şekline bağlı olarak beyin ve beden sağlığını ilgilendiren pek çok hastalığın görülme riski azaltılmış olur.
Antioksidan Besinler ve
Beynimiz
Beyin gelişimimiz anne karnında başlar ve adölesan dönemin sonuna kadar devam edebilir. Bu uzun gelişim periyodunda ve gelişim tamamlandıktan sonra tüm vücut hücrelerinde olduğu gibi beyin hücrelerimizin korunmasında da antioksidan besinlerin önemi büyüktür. Anne karnından ergenliğe ve daha sonra da yetişkinliğe doğru bir inceleme yapılmış, yeni doğan bir bebeği zararlı etkenlere karşı koruyan antioksidan öğelerin mucizevî bir şekilde anne sütünde mevcut olduğu görülmüştür. Beynimiz kan akımının fazla olması sebebiyle oksidatif zedelenmeye yatkın olan bir organımızdır. Her hastalığın temelinde yatan hücre zedelenmesi sürecini kapsayan oksidatif stres tanımının önemi beynimiz için bir kat daha fazladır. Bunun sebebi 20.yy 'da dünya nüfusunun %4' ünü oluşturan fakat son günlerde görülme oranının %17' leri bulacağı tahmin edilen alzheimer ve parkinson gibi beyin ve sinir sistemini ilgilendiren nörodejeneratif hastalıkların oluşumunda etkili olduğunu düşünülmesidir. Kişisel zihin sağlığının geliştirilmesi ve çeşitli nörodejeneratif hastalıkların önlenmesi için beyin ve beslenme üzerinde yapılan pek çok araştırma A,C,E vitaminleri, meyvelerde bulunan flavonoidler ve başlıca kaynakları sarımsak, ceviz, cashew fıstığı, yumurta ve tavuk olan selenyumun antioksidan özellikleri ile beyni serbest radikaller tarafından hasarlardan koruduklarını göstermiştir. İstediğimiz şey ister her yaşta sağlıklı bir beyin ve keskin bir zihin, ister sağlıklı bir fiziksel duruş olsun, ne de olsa sağlıklı beslenmenin tılsımlı anahtarı bizim elimizde…
.Brokoli: İçeriğinde tabii antibiyotik olan kuarsetini içeren brokoli ve brasika sebzeleri olarak tanımlanabilen brüksel lahanası, turp, şalgam, karnabahar, hardalın kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda brokolinin servikal dispalazi diye bilinen kanser öncüsü durum ile savaşmada yardımcı olduğu ve kanserin önlenmesinde önemli rolü olan beta-karoteni içeridiği bulunmuştur. Midenin daha geç boşalmasını sağlayacak çözünebilir yüksek lif içeriğinden dolayı şeker hastaları için önerilebilir.
.Domates: Son dönemlerde modern beslenmenin favori sebzesi haline gelen domates immün fonksiyonun güçlendirilmesinde görevli glutatyon antioksidanını içerir. Makülar dejenerasyon, katarakt, prostat, kolon, göğüs ve akciğer kanseri gibi hastalıkların önlenmesinde görevlidir. Haftada 10 porsiyon kadar domates tüketilmesi önerilir.
.Kırmızı Üzüm: Serbest radikal toplayıcı, kalp hastalıkları riskinin artmasına sebep olan platalet agregasyonunu azaltan ve kanın damarlardan rahat bir şekilde akmasına yardımcı olan resveratrol ve kuarsetin gibi antioksidanları içerirler. Resveratrol osteoporoz dahil olmak üzere, ülser, inme, kanser gibi pek çok hastalığı önlemede görevlidir. Kırmızı üzümün kabuğunda bulunan polifenolik bileşikler serbest radikal hasarı sonucu oluşan LDL oksidasyonunu önler.
.Sarımsak: İçerdiği yüksek antioksidan miktarı ile dünyadaki bilinen en eski tıbbi beslenme tedavilerindendir. Bazı tarih kaynaklarında Mısırlıların piramit yapımında çalıştırdıkları işçilere her öğün sarımsak yedirdikleri yazmaktadır. Eski Yunanda ilk olimpiyatlarda kullanılmasına izin verildiği de bilinen kullanım alanları içerisindedir. Çalışmalarda LDL kolesterolü ve hipertansiyonu düşürerek kalp ve damar hastalıklarından koruduğu, antiseptik ve bağışıklığı güçlendirici özelliklerinin olduğu gözlenmiştir.
.Ispanak: Amaranthaceae ailesinden olan ıspanak içerdiği lutein antioksidanından dolayı makülar dejenerasyon ve katarakt riskini azaltır ve görüş kaybını engeller. Göz için zararlı olan serbest radikallerle savaşan lutein güneş ışınlarının göze verdiği zararın önlenmesinde de etkindir. Gözlerde irritasyonu önleyen bir vitamin olan C vitaminini bol içermesi sebebiyle ıspanak göz dostu sebze ünvanını sonuna kadar hak ediyor.
.Kuru baklagiller: Posa bitkisel besinlerin vücutta sindirilemeyen kısımları olarak tabir edilebilir. Vücudumuz için posanın önemli olmasının sebepleri arasında barsakların düzenli çalışmasını sağlayarak kolon kanseri riskini azaltması, safra ve yağ asitlerinin geri emilimini gerçekleştirerek safra taşı oluşumunu azaltması sayılabilir. Kurubaklagiller posa içeriği en zengin olan besinlerdendir. Kuru fasulye, nohut, kuru bakla, mercimekte doğal olarak bulunan antikarsinojenik ve kolesterol düşürücü etkisi bulunan glikozidler, saponinler olarak adlandırılırlar ve hücrelerdeki DNA hasarını önlerler.
.Havuç: Havuçta bulunan falcarinol maddesi tümor oluşumunu engellemede ve eğer tümör oluşmuş ise bu oluşan tümörün ilerlemesini durdurmada etkindir. Havuçta bulunan bir başka önemli madde sinnamik asittir. Sinnamik asit güçlü bir laksatif olduğu için bağırsak sisteminin sağlıklı çalışmasında önemlidir. Havuç, tatlı patates, sarı ve turuncu meyveler ve pancarda da bulunan beta karoten özellikle özefagus, akciğer, mesane ve mide kanserleri gibi önemli kanser türlerinin önlenmesinde etkilidir. Havuç gözler için oldukça faydalı olan A vitamini içerdiği için salatasına bir miktar yağ koyulması biyo yararlılığını arttıracaktır.
.Yağlı Tohumlar: Yağda eriyen vitaminlerden E vitamini, suda eriyen vitaminlerinden besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi sırasında görev alan B1 vitamini (tiamin), sinir sisteminin normal fonksiyonlarında önemli olan B2 vitamini (riboflavin), HDL' yi arttırarak kalp ve damar hastalıklarından korunmaya yardımcı B3 vitamini (niasin) ve fetüsün nöral tüp defektinden korunmasını sağlayan B9 vitamini (folik asit) bakımından oldukça zengin kaynaklardır. Yağlı tohumların demir, fosfor, magnezyum ve zihinsel gelişimde önemli role sahip olan çinko minerali açısından zengin olması onları güçlü bir antioksidan ve detoksifikan kılmaktadır.