Bir ilköğretim okulunda, Yeşilay Kulübü üyesi öğrenciler, rehber öğretmenleri gözetiminde sigaranın zararları konulu sinevizyon gösterisi izlediler. Sinevizyon içeriğinde sigara ile ilgili çarpıcı bilgiler veriliyor ve sigaradan uzak durulması gerektiği …
Yazar : Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com
www.yusufyesilkaya.com
Bir ilköğretim okulunda, Yeşilay Kulübü üyesi öğrenciler, rehber öğretmenleri gözetiminde sigaranın zararları konulu sinevizyon gösterisi izlediler. Sinevizyon içeriğinde sigara ile ilgili çarpıcı bilgiler veriliyor ve sigaradan uzak durulması gerektiği vurgulanıyordu. Öğretmen ve öğrenciler, gösteriden çok etkilenmişlerdi. Üçüncü sınıf öğrencisi Dilara, parmak kaldırarak söz aldı:
-Öğretmenim, babam sigara içiyor. Sigaranın zararlı bir madde olduğunu kendisi de biliyor. Sigara içmemesini istediğimde bana bırakacağını söylüyor ama içmeye devam ediyor. Israr edersem, bana kızıp bağırıyor. Babamın sigara içmesinden rahatsız oluyorum. Ama öğretmenim, o benim babam! Ne yapacağımı bilmiyorum. Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Lütfen yardım edin!
-Dilaracığım, önce içtenliğin için teşekkür ederim. Sen çok iyi bir çocuksun. Ve eminim, baban da çok iyi bir babadır. Babana karşı sesini yükseltmeni istemem. Sigaranın zararlı bir madde olduğunu, sigara içenlerin büyük çoğunluğu bilir aslında. Ama alışkanlıktan öte bağımlılık olduğu için bırakmakta zorlanırlar. Bir şekilde sigaranın esiri olmuşlardır.
-Peki öğretmenin ben ne yapacağım şimdi?
-Taktik değiştireceğiz.
-Nasıl?
-Akşam baban eve geldiğinde onu çok güzel karşıla. Yemekten önce bir şey söyleme. Yemek sonrası sigara içmek isteyecektir. O zaman babacığına okulda izlediğin sinevizyon gösterisinden bahset ve özellikle sigaranın öldürücü özelliklerini anlat.
-Öğretmenim babam sigaranın zararlarını zaten biliyor ki!
-Daha iyi ya! Babacığının ellerinden tut, gözlerinin içine bak ve deki: “Babacığım, seni çok seviyorum. Senin hasta olmanı, sakat kalmanı ve ölmeni istemiyorum. Beni öksüz bırakma ne olur? Beni seviyorsan, lütfen sigara içme!”
Yedinci sınıf öğrencisi Barış söz aldı:
-Öğretmenim benim babam da sigara içiyor. Ama hiçbir söz babamı etkilemez.
Dördüncü sınıf öğrencisi Poyraz, söz istedi:
-Öğretmenim, hem babam hem de annem sigara içiyor. Ama artık benden sigaralarını getirmemi istemiyorlar.
Dilara, Barış, Poyraz derken ailede sigara içen büyükleri olan öğrenciler, birbirlerinden cesaret alarak anne ve babalarını şikâyet etmeye başladılar. Öğretmen Dilara’nın babası için söylediği sözlerin, bütün öğrenciler için geçerli olduğunu söyledi. Anne ve babaya karşı gelmeden, sert sözler söylemeden duygusal ifadelerle anlatmakta ısrar edilmesi gerektiğini vurguladı. Ve ekledi:
-Evet sevgili çocuklar, önümüzdeki kulüp toplantısında yaptıklarımızı paylaşalım.
Zil çalıp öğrenciler dağıldığında öğrencilerden ziyade öğretmenin kafası karışıktı. Ne kadar çok bağımlı vardı. Acaba, çocuklarının hatırına veliler sigaradan vazgeçebilirler miydi? Uğraşmak lazımdı. Vazgeçerlerse çok güzel olurdu. Bırakmazlarsa yine uğraşmak lazımdı. Hem yapılan işlerin sermayesi mi vardı sanki!
Sonraki kulüp toplantısında, Dilara’nın parmakları daha bir istekle havadaydı:
-Öğretmenim müjde! Babam on gündür sigara içmiyor. Söylediklerinizin tamamını babama duygusal bir ifadeyle söyledim. Her sigarayı yaktığında karşısına geçtim ve öksüz çocuklar gibi boynumu büktüm. “Kızım bırakacağım” dedi, “kızım yapma!” dedi, kızdı, bağırdı. Daha olmadı “boynunu bükme!” diye yalvardı. Ama rahat vermedim. Üç gün didiştik ama dördüncü gün pes etti. Dün akşam komidinin gözündeki sigara paketini parçalayıp çöpe attı. Artık akşamları evimiz sigara kokmuyor öğretmenim.
-Bu çok güzel bir haber Dilaracığım. Kutlarım seni! Ama sadece seni değil tabi ki, babacığını da kutluyorum.
Barış, öğretmenin sözlerinden cesaret alarak parmak kaldırdı:
-Öğretmenim babama sigara ile ilgili hiçbir söz etki etmez demiştim ya hani… Yanılmışım. “Beni babasız bırakma!” diye yalvardım. Boynumu büktüm, süzüldüm. “Ben üvey baba istemiyorum” diye sızlandım, işi yokuşa sürdüm. Öğretmenim inanın, ben babamı daha önce hiç böyle görmemiştim. Bana kızdı, bağırdı. “Nerden çıktı bunlar?” diye size de söylendi. Ama içtiği sigara elinde yarım kaldı. O sigarayı söndürdü ve kül tablasına bıraktı. Kimse bu sigaraya dokunmasın dedi. Her halde sigara içmek istediği zaman o yarım sigaraya bakıp kendini frenliyor. Akşamları ben ders çalışırken odama gelip başımı okşuyor ve diyor ki: “Ben sigara içmiyorum, seni yetim bırakmayacağım. Sen de derslerine iyi çalış. Beni tembel çocuk babası yapma!” Birbirimize sarılıp gülüyoruz.
Sınıfta duygusal bir ortam oluşmuştu. Poyraz söz aldı:
-Öğretmenim, annem ve babam bütün ısrarlarıma rağmen sigaraya devam ediyorlar. Galiba sigarayı benden daha çok seviyorlar.
-Öyle şey olur mu Poyrazcığım? Annen ve baban seni çok seviyorlar ama bağımlılıktan kurtulma konusunda zorlanıyorlar. Aslında onlar da bırakabilirler ama kendilerini bırakamayacaklarına inandırdıkları için bağımlılık devam ediyor.
Sınıfta varlığı ile yokluğu hiç fark edilmeyen ikinci sınıf öğrencisi Vildan parmak kaldırdı ve ürkekçe:
-Öğretmenim, babama söyledim ben de. Şimdi babam benim yanımda sigara içmiyor ama ben olmadığım zamanlarda içtiğini biliyorum.
-Hiç yoktan iyidir Vildan. Ayrıca sigara içilen bir ortamda bulunmamaya özen gösterin. Sigara içilen bir ortamda bulunduğunuz zaman pasif içici olursunuz ve siz de zarar görürsünüz.
Bütün öğrenciler, hep bir ağızdan:
-Biliyoruz öğretmenim.
Evet, şimdiki çocuklar her şeyi biliyorlardı. Leb demeden leblebiyi anlıyorlardı. Yeşilay kulübü öğretmen ve öğrencileri, yılsonuna kadar dört velinin sigarayı bırakmasına neden olmuşlardı. Sözlerini ve yüreklerini kullandılar. Samimi oldular ve sözleriyle insanların gönüllerine seslenmeyi başardılar.
Sokakta karşılaştığımız insanlara, ofisimizdeki çalışma arkadaşlarımıza güler yüzle davranmak, güzel sözler söylemek, hayata gülümsemek, çevremize pozitif enerji yaymak… Çok zor şey değil aslında. Ayrıca bu söz ve davranışların herhangi bir sermayesi yok, vergisi yok, algısı yok. Ama getirisi çok yüksek. Hem bizim için hem de çevremizdeki insanlar için çok olumlu sonuçlar meydana getirebiliriz.
Atılan her adımın verilen her selamın paraya endekslendiği ortamda biz inadına değil, seve seve sermayesiz işler yapalım. Sermayesiz işler, öncelikle bizim kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak sonra da çevremizdeki insanların mutluluğuna sebep olacaktır. Kendisi mutlu olan insan, çevresine mutluluk hormonları yayacak, yapılan işe ve yaşanılan hayata neşeyle birlikte kalite yansıyacaktır.