Psikolojide “pasif agresyon” adı altında tanılanmış kişilik bozukluğu, akıp giden modern hayatımızda iletişim halinde olduğumuz olumsuz etkileri özetleyen ve ne kadar sağlıksız etkiler altında olduğumuzu gösteren bir psikolojik sorundur.
Hayat, başımıza gelen tatlı, tatsız kişi ve durumlar ve en önemlisi onlara karşı sergilediğimiz tutumlar doğrultusunda dinamik bir çizgide ilerleyen anılar zinciridir. Her anı bir tecrübe, her hata yeni bir doğruya fırsat sağlayan eşsiz bir yaşantıdır.
İmrenerek baktığımız herkesin arka bahçesinde tatsız anıları, üstesinden geldiği veya gelmekte olduğu gündelik sıkıntıları vardır. Acıyarak, üzüntü duyarak, öfkelenerek baktığımız herkesin ise, başına gelen sıkıntılara suçlama tepkisi ile yaklaştığını ve bu yüzden bunları giderek büyüyen, beslenen ve derinleşen sorunlar haline getirdiğini görürüz.
İyimser ve yapıcı bir dokunuş bizi belki o an yaşanan sıkıntıdan kurtarmaz , ama pişmanlığı engeller, affetmeyi kolaylaştırır. Hatayı derinleştirmez, yüzeyselleştirir.
Kötümser ve yıkıcı bir tutum, hiç kimse ya da hiçbir şeyi kurtarmadığı gibi, sıkıntıyı sorun haline getirir, pişman eder, sürekli sıkıntı çemberi içerisinde yer alan her öğeyi sorgulayıp suçlamaya teşvik eder. Hatayı besler, güçlendirir.
Kötümser ve yıkıcı bir tutumu özümseyerek kişilik haline getirmiş olan insanlar, hiçbir zaman “affetmenin sakinleştirici ferahlığına” eremezler. Hayatı sürekli kendilerine ve çevrelerindekilere zindan ederler. Fani hazlar peşinde koşar, tüm hücrelerini olumsuz duygu ve düşüncelerle doldurduklarından; bu zehirden kurtulmadan hiç kimseye samimi, derin ve çıkarsız sevgi bağları ile bağlanamazlar. Şefkatten uzak epey maddesel bir dünyaları vardır.
İnsan, psikolojik olarak bilinmeyene ihtiyaç ve ilgi duyar. İnsan, her zaman keşfe meyillidir. Günümüzün teknolojisi, dünyanın dört bir köşesinde neler olup bittiğine hakim olmak, iyi ve kötü örnekler çeşitliliği ile yüzleşmek fırsatını verdiğinden, elbette herkesi zaman zaman olumsuz etkisi altına alabilmekte, keşfe olan ilgisini köreltmektedir. İletişim ağ ve araçları dünyamızı öylesine daralttı ki, çevremizi ve sözcüklerimizi ne kadar titizlikle seçsek de “sürekli bir kötümser enerji üretimi”nin söz konusu olduğu yüzeyde, pür-i pak kalabilmek oldukça zor.
Güncel olaylar, politika, onaylamadığımız kişilikler, geçim sıkıntısı kısa ve uzun vadelerde insanların yaşam alışkanlıkları ve tutumlarını etkileyip, değiştiriyor. Ya da çoğu kişi buna umarsızca izin veriyor. Oysa, güncel olaylar, politika, onaylanmayan kişilikler ve geçim sıkıntısı değil insanları değiştiren. Bizi değiştiren tüm bu ana başlıklara ve bunları kapsayan diğer elementlere verdiğimiz tepki ve gösterdiğimiz tutumlar.
Güncel olay ve onların getirdiği sıkıntılar, gündeliktir. Yaşanır ve biter. Öğreticidir. Tedbir almak, hayatı yeniden düzenlemek içindir. Gündelik bir durumu, hesapsızca yaşam odağı haline getirmek büyük bir psikolojik sorunun kaynağı olabilir. Politika, Yunanca’da “çok” anlamına gelen “poli” ve “yüz” anlamına gelen “tika” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş bir kavramdır. Nitekim, çok yüzlülük, çok yönlülük, çeşitlilik, çeşitliliği değerlendirme ve çeşitliliğe saygı gibi bütünleyenleri vardır. Dünyamızda ve ülkemizdeki politik gelişmeler de günün ve halkların getirdikleridir. Her bireyin eleştiri ve yeni fikir üretimi hakkı vardır. Ancak, bizim olmayan görüşe saygısızlık yolu ile onaylamadığımız durumları yok etmek mümkün değildir. Medyada yeni yeni yayılan “klavye delikanlılığı” deyimi, halkların veya bireylerin pasif direnişini en iyi açıklayan tamlamadır. Elini taşın altına koymadan, sonucun sosyolojik açılımını anlamadan, yeni bir fikir üretiminde bulunmadan pasif olarak direniş göstermek sağlıklı ve değiştirici etkisi olan tutumlar değildir. Sağlıklı, sağlıksız her tür görüş ve kişiliğe saygı duymaksızın, herhangi bir sorunu anlamak ve çözmek mümkün değildir. Kabul etmek, onaylamak değildir. Bize uzak olan kişilikleri “kendimizi onay mercii” olarak görmeksizin, olduğu gibi kabul etmektir kendine yaşam alanı açmak. Bütçe ve sorumluluğu bize ait olan kişi sayısı ne kadar az veya çok olursa olsun, hayat mücadeledir. Yaşamın devamlılığını sağlamak kolay olmadığı gibi, insanı üretmeye zorladığından sürekli bir keşfe davetiye çıkarır. Bizden aldıkları kadar, kazandırdıkları da vardır.
Psikolojide “pasif agresyon” adı altında tanılanmış kişilik bozukluğu, akıp giden modern hayatımızda iletişim halinde olduğumuz olumsuz etkileri özetleyen ve ne kadar sağlıksız etkiler altında olduğumuzu gösteren bir psikolojik sorundur.
İşte pasif agresyonun bazı belirtileri;
· Günlük ve sosyal iş ve durumlara karşı pasif olarak direnç göstermek
· Asık yüzlü ve tartışmacı tavırlar sergilemek
· Sürekli olarak takdir edilmemekten ve anlaşılmamaktan şikayet etmek
· Daha şanslı olmaya yönelik gücenme ve kıskançlık belirtileri vermek
· Otoriteyi küçük görme ve eleştirileri mantıksız bulmak
· Düşmanca meydan okumak ve pişmanlık duymak
Az eleştiri, çok iş, olumlu tutum ve iyileştirici etki yolları ile dünyamızı iyileştirmek mümkünken, “olumsuz enerji dalgaları” içerisinde hapishane hayatı yaşamayı bırakmanın zamanı gelmedi mi?
*
ŞİRİN KARTAL
www.gencgelisim.com