ÖZGÜVEN VE ÖZSAYGI

0
800

Vakıf üniversitelerinden birinin kurucusu başarısının sırrını soranlara şöyle bir öykü anlatır:

Ortaokula gittiği yıllarda annesine babasından küçük bir miktar miras kalır. Annesi bu parayla ev almak ister. Ancak o sırada oturdukları semtte ev fiyatları, ellerindeki paraya göre daha yüksektir. Genç çocuk okulundan ve arkadaşlarından ayrılmak istemez. O sırada mahallelerinde yeni başlamış bir inşaat görür. Gidip inşaatı gezer ve arka dairelerden birinin fiyatının, ellerindeki paradan biraz daha yüksek olduğunu görür. Binanın müteahhitini bulup pazarlık yapmak istediğini söyler. Müteahhit genç bir çocuğun pazarlık yapmasından çok hoşlanır ve fiyatı oldukça düşürür. Ertesi gün genç çocuk annesini de alıp inşaata gider ve evi o fiyata alırlar. Sonraki yıl yeni taşındıkları evlerinin ücretli yöneticiliğini üstlenir.Çünkü 4 yaşından beri mahallelerindeki Anaokuluna kendisi gidip gelmektedir, ilkokulda evin anahtarı hep cebindedir. Kendine güvenmeyi ve kendi sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmiştir.

Başka bir başarı öyküsü de Nobel ödülü kazanan Amerikalı bir Profesöre ait:

Bu profesör 5 yaşlarındayken bir çiftlik evinde yaşamaktadır. Bir gün mutfaktaki 5 lt’lik sütü taşımaya çalışırken hepsini birden yerlere döker. Annesi koşarak gelir, durumu görür. ‘Rezaletin bile büyük. Bakalım büyüyünce ne büyük işler yapacaksın’ der. Oğlunun o süt birikintisinin üstünde bir süre kağıttan kayıkla oynamasına izin verir, sonra da bir bez vererek ortalığı temizlemesini ister.

Özgüven başarıya bağlıdır. Bizim toplumumuzda küçük yaşlardan başlayan baskıya ve yanlışları yakalamaya dönük yaklaşım, insanların kendi potansiyellerini hayata yansıtmaları konusunda büyük bir engeldir.Oysa çocukların hareket alanlarını geniş tutmak ama sınırlarını iyi çizmek ve insiyatif almalarına destek olmak onlarda başarı güdüsünü güçlendirir.

Özgüven kelimesi son yıllarda Amerikan kültürüne özenti olarak çok kullanılmaya başlamıştır. Oysa yapıcı, gerçekçi ve girişimci özgüvenle hayalci, gerçekdışı ve savunmacı özgüveni birbirine karıştırıyoruz. Sonuçta özgüveni kabadayılık olarak algılıyoruz.

Araştırmalar göstermektedir ki özgüven mutluluk için tek başına yeterli değildir. Gerçek mutluluğu bulabilenler, 7 yaşına kadar destekleyici bir aile ortamında büyüyen kişilerdir.

Çocuğun evin yakın çevresinde dolaşmasına, kendi arkadaşlarını seçmesine izin vermek, yapıcı bir özgüven, sorumluluk ve başarı duygusu getirmektedir. Çocuklar çevrelerinden çelişkili ve istikrarsız tepkiler alır , bir desteklenip bir kösteklenirlerse her davranışları için çevrelerinden onay bekler hale gelirler. Onaylandıkları ya da başarılı olduklarında özgüvenleri artar, tam tersi olduğunda özgüvenleri azalır.

Özgüven başkalarının bizi nasıl gördüğü ile bağlantılıdır. Kendimizi sevip sevmememiz, başkalarının bizi değerlendirmesine bağlı kalır.Oysa içselleşmiş benlik algısı, özsaygı ve özdeğerin temelidir.Kendine saygı; kendini ve sınırlarını kabul etmektir. Bir anlamda gerçeklerle yüzleşmektir. Nerede yetersiz olduğunu , başkaları söylemeden kendisi bilmektir. Kendine güven başarıyı getirebilir ama iç huzuru kendine saygı ile mümkündür. Carl Gustav Jung Mutlu olmak istiyorsan, sınırlarını tanı ve onları kabul et’ demektedir.

Özsaygı kendini kabule bağlıdır. Kendinizi nasıl gördüğünüzle ilintilidir. Çok bilinen bir söz ile söylersek:

Tanrım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için güç,
Değiştiremeyeceklerime katlanabilmem için sabır,
İkisini birbirinden ayırabilmem için sağduyu ver.

Özsaygı dış etkenlere bağlı olmadığından başarısızlıktan zarar görmez. Özsaygısı olanlar suçluluk ve pişmanlık duymazlar. Daha az stres altında kalırlar ve hayatlarından daha memnundurlar.

Günümüzde ana-babaların mükemmele ulaşma arzusu, çocuklarına gereğinden fazla müdahale etme ve yanlış düzeltme girişimine yol açmaktadır. Çok fazla müdahale edilen çocukların duygusal zekaları ( sağduyu )donuk kalmakta , empati yeteneği geliştirememektedirler.Bir fanus içinde yaşamaktadırlar. Oysa mükemmel olmaları için yaptığımız baskı ve yanlış bulma eğilimimiz, kendilerine güven duymalarını, daha kötüsü kendilerine saygı duymalarını engellemektedir. Oysa duygusal zekanın gelişmediği bireylerde hayat başarısı düşer. İçlerindeki potansiyeli ortaya çıkaramazlar.

Başarılı insanlar , karşılarına çıkan şansı talihe çevirmeyi bilen , olumlu tutum ve başaçıkabilme gücüne sahip, güçlü yönlerini geliştirmeye odaklanmış, kendilerini işlerine adamış kişilerdir. ( Acar Baltaş )

Andre Maurois Başarısızlık ve felaketlere rağmen hayata karşı güvenlerini koruyabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır.’ demektedir.

Çocukların özgüvenini arttırmak için;

  • Ona sık sık söz hakkı verin,
  • Duygularını sorun, anlamaya çalışın,
  • Onun fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin,
  • Aile içinde vazgeçilmez olduğunu hissettirin,
  • Onu ciddiye aldığınızı hissettirin,
  • Yaşına uygun görevler verin ve başarısını takdir edin,
  • Ona zaman ayırın,
  • Eleştirici ve yargılayıcı davranmayın,
  • Olumlu davranışlarını takdir edin,
  • Korku ve endişelerine saygı duyun,
  • Sohbet ortamı oluşturun,
  • Hatalı davranışlarında konuşarak uyarın ve doğru olanı anlatın,
  • Başkalarının yanında küçük düşürmeyin,
  • Yeteneklerini fark edin ve teşvik edin,
  • Varlığını önemseyin,
  • Toplulukta olumsuzluklarını dile getirmeyin,
  • Oyun faaliyetlerini destekleyin,
  • Beraber sosyal aktivitelere katılın,
  • Yanlış ve uygunsuz cezalardan kaçının,
  • Başarısızlıklarını büyütmeyin ,
  • Kıyaslamayın,
  • Onun yapması gerekenleri siz yapmayın.

( Acar Baltaş’ın internetteki makalelerinden derlenmiştir.)

 

yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız