Güzel ve Etkili Konuşmanın SIRLARI

0
2258

Konuşmak aslında medeniyetlerin temelini oluşturur; okumak ise bu medeniyetlerin çakıl taşlarıdır. Okumadan iyi bir konuşma yapılamaz.

Birçok zaferin gerisinde güzel konuşma ve güzel konuşmadan doğan güzel sözlerin etkili cereyanı yatar. Nasıl ki, medeniyetlerin kurulması insanlar arası ilişkilerden doğar, bu ilişkilerin tohumları “Hitabet” in büyülü havasında neş’ü neva bulur.  
İdari mekanizmalarda başı tutan insanlara baktığımızda onların etkileyici konuşmaya sahip oldukları görülür. Bu özellileri onları fraklı kılmıştır. Çünkü insanlar arasında gür ve isabetli konuşmak, savaş alanındaki kılıç kalkan sesleri gibidir; kimin kılıç kalkan sesi daha gür ve daha isabetli ise zafer onundur. En başarılı işadamları, en başarılı toplum temsilcileri, en başarılı grup ve topluluk amirleri, müdürleri en iyi hitabete sahip olanlar arasından çıkmıştır. İyi bir hatip, aynı zamanda karşısındaki dinleyicilerin hareket ve yüz mimiklerinden onların tahlililerini yapabilendir; bu yeteneği ona kazandıran da yine hitabet sanatıdır.

 

 

***

Konuşmak aslında medeniyetlerin temelini oluşturur; okumak ise bu medeniyetlerin çakıl taşlarıdır. Okumadan iyi bir konuşma yapılamaz. Birçok zaferin gerisinde güzel konuşma ve güzel konuşmadan doğan güzel sözlerin etkili cereyanı yatar. Nasıl ki, medeniyetlerin kurulması insanlar arası ilişkilerden doğar, bu ilişkilerin tohumları “Hitabet” in büyülü havasında neş’ü neva bulur. 
İdari mekanizmalarda başı tutan insanlara baktığımızda onların etkileyici konuşmaya sahip oldukları görülür. Bu özellileri onları fraklı kılmıştır. Çünkü insanlar arasında gür ve isabetli konuşmak, savaş alanındaki kılıç kalkan sesleri gibidir; kimin kılıç kalkan sesi daha gür ve daha isabetli ise zafer onundur. En başarılı işadamları, en başarılı toplum temsilcileri, en başarılı grup ve topluluk amirleri, müdürleri en iyi hitabete sahip olanlar arasından çıkmıştır. İyi bir hatip, aynı zamanda karşısındaki dinleyicilerin hareket ve yüz mimiklerinden onların tahlililerini yapabilendir; bu yeteneği ona kazandıran da yine hitabet sanatıdır.
Hitabet sanatının mükemmel bir şekilde eski çağlardan beri uygulandığı iki merkez vardır: birincisi Arabistan, ikincisi ise Yunanistan-Roma’dır. Bugün hâlâ camilerde kürsüden muhteşem hitabet örnekleri sergileyen insanlar vardır; aynı şekilde Roma ve Yunanistan’da ve onun uzantısı medeniyetlerde, (örneğin Londra’daki Hyde Park) mükemmel konferanslar, mükemmel hitabet toplantıları olmaktadır. Amerika’da da bu işin uzmanı insanlar yetişmiştir. İşte biz, kitabımızda böylesi muhteşem hitabetleri ve meydan konuşmalarını da örnek olarak aldık. Okuyacağınız bu meydan konuşmaları hiçbir yerde duymadığınız, okumadığınız meydan konuşlarıdır. Örneğin Avrupa’nın birçok kentinde hatta kasabasında halkı ilgilendiren konularda etkileyici konuşmalar yapılır, maksat bireyleri etkileyerek onların görevlerinde şevkli olmalarını sağlamaktır. Kitapta bu türden konuşmalarda yer almaktadır. Din adımından tutun da bilim adamına, politikacısından tutun da filozofa, peygambere kadar güzel ve etkileyici konuşmaları okuyacaksınız. Dünyanın en tanınmış devlet adamlarının başka hiçbir yerde okuyamayacağınız meydan konuşmaları, en ünlü müzisyenlerin, ressamların, yazarların, gezginlerin, dehşet veren, dünyayı sarsan konuşmaları, mektupları ve vasiyetleri görülmemiş ve duyulmamış haliyle yine bu kitapta.
Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde hatipsiz yemek toplantıları düşünülemez. Öyle görünüyor ki hitabet sanatı geleceğin meslekleri arasına girecek. Tüm partiler, tüm dernekler, tüm yardım kuruluşları ve sivil örgütler belki de kendilerine ücretli hatipler tutacaktır. İşte size bir örnek: Profesör Philip Kotler bir konuşma için 20 Ekim 2000 tarihinde İstanbul’a gelmişti. Bir saatliğinde aldığı ücret tam 200.000 dolardı. Aynı şekilde Dale Carnegie’in hitabet kurslarına katılanların sayısı 700 bini geçmiştir. Carnegie milyonlarca dolar kazanmıştır.
Bernard Shaw, dünyanın en güçlü hatiplerindendi. Thomas Edison onu, İngiltere’de açtığı şirketinin başına propagandacı olarak alıp, yüz binlerce dolar ödemiştir. Shaw, hitabet için şunları söylüyor:
“Hitabet, bilinmeyen esrarengiz yerlerden dev rüzgarların sürüklediği büyü bulutlarıdır. Her kim ki bu bulutların altına durur, etkilenmemesi mümkün değil.”
Kendi hatipliği için de George Bernard Shaw şöyle konuşuyor:
“Ben konuşmayı, buzda kaymayı ve bisiklet kullanmayı öğrenmeye çalışan bir çocuğun her düşüşünün, arkadaşlarının kendisiyle alay etmesine vesile olması gibi kendime güldüre güldüre öğrendim.”
Siz de belki dünyanın en büyük hatibi olmayabilirsiniz; ama bulunduğunuz yerin en iyi hatibi olabilirsiniz. Tıpkı aşağıdaki fıkrada olduğu gibi:
Boylu poslu, adaleli, güçlü kuvvetli bir adama hayranlıkla bakan kısa boylu, sıska genç şöyle der: “Ben de sizin gibi böyle boylu poslu, adaleli olsaydım, ağır sıklet şampiyonu olurdum.”
Adam da şunları söyler:
“Peki ama, seni hafif sıklet şampiyonu olmaktan alıkoyan ne?”
O zaman buyurun hafif sıklet şampiyonluğuna…   Kendinize çok mu güveniyorsunuz, bu kitapta sizi ağır sıklet şampiyonluğu da bekliyor.

HİTABETE İLK ADIM
“Bir fıçının çatlak olup olmadığı nasıl çıkardığı sesten anlaşılırsa, insanların da akıllı mı yoksa ahmak mı oldukları ağızlarından çıkan kelimelerle anlaşılır.” diyen dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hatiplerinden olan Demosten bir kekemeydi. O, bırakınız hatipliği, normal konuşabileceğine dahi inanmıyordu. Fakat ağzına aldığı birkaç taşla haftalarca alıştırma yaptı. Önce hitabetin inceliklerini öğrendi. Sonra uygulamaya koyuldu. Sırf hitabetten kazandığı paranın haddi hesabı olmadı.
Siz de eğer “Konuşmayı dahi beceremiyorum.” diyorsanız, hitabet tam size göre bir iş. Yeter ki biraz sabırlı olun.
Asırlar önce hitabet sanatı üzerine yazılar yazanların isimlerine baktığımızda Sokrates, Plato, Aristo gibi ünlüleri görürüz.
Bir zamanlar batı ve doğu kültürlerinde en çok para kazananlar ve itibar görenler hatiplerdi. Romalı Kuintilyan, tarihçi Tasitis, Fançis Bacon, Arap yarımadasında Fenelope, İslam tarihinde Hz. Ali, Napolyon, Abraham Lincoln, Benjamin Franklin, Atatürk, Churchill gibi kimi yazar ve kimi devlet adamları başarılarını güçlü hatipliklerine borçludurlar.
Örneğin Hz. Ali’nin Iraklılar’a yaptığı konuşma onlara cesaret vermiştir, Abraham Lincoln’ün Kuzey-Güney savaşlarında yaptığı meydan konuşmaları savaşın kaderini etkilemiştir.
Benjamin Franklin’in Paris’teki ve İngiltere’deki etkileyici konuşmaları güçlü ve verimli Amerika Birleşik Devletleri’nin temellerini atmıştır.
Samimi, inançlı ve mert devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, onca kargaşanın içerisinde, vatanın işgal edildiği yıllarda bölge bölge gezip Anadolu insanını Kurtuluş Savaşı’na hazırlaması onun dahi bir hatip olduğunu gösterir.
Milli mücadelede sağdan soldan atılan laflara ve fitnelere cevap yetiştirmeye çalışan ve ömrü “Milletim, ülkem” demekle geçen Atatürk, içte ve dışta bir çok gafil, hain, çıkarcı, solucan ruhlu insanlarla mücadele edip, muzaffer bir komutan olmuştur. Onun, “Efendiler!” diye başlayan ve tüyleri diken diken eden konuşmaları dünyanın her yerinde ayakta alkışlanmıştır. Siz de toplumunuza ve kendinize faydalı olmak istiyorsanız konuşmanın inciliklerini bu kitaptan iyice kavramaya çalışın.
Retorik (Şiirsel, belagat) konuşmaların güçlü olduğu Arap milletleri bir zamanların edebiyat dahileriydi. Bunu, hitabet sanatına borçluydular. Şimdi ise değil edebiyatın, konuşmanın dahi kalmadığı bu toplumlar zilleti yaşamaktadır. Sanatların en güçlüsü olan hitabet sanatı ünlü hatip Kuintilyan’ın Hitabet Müessesesi adlı eserinde yüzyıllar öncesinden dile getirilmiş.
Yazı ve yorumlarıyla belagatın, hitabetin sarsılmaz şahsiyetlerinden biri olan Epiktetos, sıradan bir köleydi. Onun güçlü ve karakterli konuşmaları özgürlüğüne giden yol olmuş, sonraki dönemlerde adı ile çağa damgasını vurmuştur.
Hem Epiktetos, hem de Kuintilyan hitabet sanatında başarılı olacak kişinin karakterli ve iyi insan olması gerektiğinin altını çizmişlerdir. Güçlü devlet adamlarının çoğuna baktığımızda, önderlerin ve liderlerin çoğunu incelediğimizde sağlam karakterli olduklarını görürüz. Bu insanların hepsi de iyi birer hitabetçiydiler.
Kadim tarihlerden bu yana toplulukların liderleri kimlerdi? Bilime damgasını vuranlar kimlerdi? Sosyal ve siyaset alanında en ön saflara kadar çıkanlar kimlerdi? İnsanları arkasından sürükleyenler kimlerdi? Onlar insanları ikna edebilecek güce sahip, sağlam karakterli hatipler değiller miydi? Ünlü müzisyen Beethoven’un Goethe’ye yazdığı mektup, eşsiz hitabet örneği değil midir? Kendisine mektup gönderip, imzasını “toprak sahibi” diye atan bir kompradora Ludwig Beethoven’in cevabı “Akıl sahibi” olmamış mıydı? Bu ondaki eşsiz hitabet örneğini ve zekasını göstermez mi? Aynı şekilde, “Ey Rabbim! Senden başka kimsesi olmayan ben, senden başka her şeyi olana acırım.” diyen Konfiçyüs’ün bu sözü, onun hangi özelliğini gösterir?
Bıçak, meyve de keser insan da… Bıçağın insan kesmesi, onun kötü olduğu anlamına gelmez. Çocuk, kadın, yaşlı demeden on binlerce zavallı Yahudi insanını, sırf Yahudi olmalarından dolayı acımasızca katleden Hitler de iyi bir hatipti. Ama bunun ne önemi var ki?
Hitabet, insanlığa güzel duygular sunmalı; anneye, babaya ve tüm insanlığa sağlık ve selamet aşılamalı. Din, dil ve ırkı gözetmeden yüce Allah’ın kulları olduğumuzu, tüm peygamberlerin de bu uğrunda çilekeş birer hatip olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Francis Bacon, “Hitabet ilmi, fazilet ve iyiliği görünürcesine resimlerle süslemektir.” derken, aslında en doğru tarifi yapmıştır.
Yunanistan’ın ünlü büyük hatibi Demosten’in kekeme olduğunu söylemiştik. Kekemeliğini düzeltmek için deniz kıyısına gider, dalgalara karşı ağzına aldığı çakıl taşlarıyla konuşma yaparmış. Dünyanın büyük hatiplerinden meşhur Çiçero, çok çalışarak bu seviyeye geldi.
Amerikalı büyük hatip Bryan, “İyi konuşabilme yeteneği sadece Allah vergisi değildir, çalışmakla da kazanılan bir nimettir.” der.
Tüm bu insanlar kürsüye ilk çıktıklarında heyecanlarından titremişler; fakat zamanla dünyanın bir numaralı hatipleri haline gelmişlerdir.

HİTABETTE YAPILMASI GEREKENLER
Bir defa, hitabet sanatı adı üzerinde bir sanattır. Sadece birilerine ait, sadece birilerinin yetenekleri kapsamında bir uygulama değildir, bu sanatı çalışan herkes başarır. Mutlaka ki doğuştan bu yeteneğe sahip insanlar vardır; fakat bu istisnai haller genel geçer kuralın önünde değildir.
Pek çok utangaç insan, bu sanat sayesinde utangaçlıklarını ve şaşkınlıklarını yenmişlerdir. Öyleyse, hitabette yapılmaması gereken şey, “Ben bu işi beceremem.” şeklindeki yanlış kanaate kapılmadır.
Yapılamaması gereken durumlardan biri de söz canavarlığından uzak durmaktır. Nedir “söz canavarlığı”?
Kürsü, bir hatibin kişisel menfaatlerinin depreştiği yer değildir. Hitabet sanatında asla olumsuz ve ahlak dışı sözcükler yer almaz. İkna etme ve kabul ettirme becerisini, kötü sözcüklere yüklemek isteyen bir insan aciz insandır.
Böyle bir durum normal bir konuşma olmadığı gibi, hitabet hiç olamaz. Öyleyse daha işin başında argo sözcüklerden ziyade motive edici sözcük hazinesinin artırılması gerekir. Hitabet malzemeleri, hitabetin incelikleri kadar önemlidir. Eğer sizin malzemeleriniz tıpkı savaş alanındaki hileli ve kumpas malzemeler gibiyse, bu manada hitabetin hiçbir önemi olmaz.
Hitabet ve belâgat, hiçbir şekilde politik bir yapı değildir. İçten, samimi, gerçekten söylenecek bir şeylerin olduğu bir yapıdır hitabet sanatı. Ne bir reklam konuşmasıdır, ne bir gereksiz eylemdir, ne de laf salatasıdır; hitabet var olan durumları kitlelere anlatmak, onları, eğer gerek varsa, ikna etmektir.
“Ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz” gibi yanlış bir inanç, yanlış bir saptama sizi hitabet sanatından uzaklaştırmasın. Çünkü hitabet hiçbir vakit “laf” değildir, bilakis “söz” dür.
“Altın laflar”, “Ata lafı”, “Elmas laflar” gibi özdeyiş sözcükleri hiç duydunuz mu? Elbetteki hayır. Ama “Altın sözler”, “Ata sözü”, “Elmas sözler” gibi deyişleri hem duymuş, hem de kullanmışsınızdır. İşte tıpkı burada olduğu gibi hitabet laf kuralı değildir, söz sanatıdır.
Söz ruhu büyüler, aklı ve idraki çalıştırır. Ufuktur söz, ifadeye güç katar. Yusuf Has Hacip, bunu en güzel şekilde ifade etmiş:

Dildendir mutluluk, dildendir değer
Dili oymana insan mı derler?
İnsanda dilince değişir kader,
Ya kurda leş olur, ya başı gider!
Dil bir aslandır ki, eşikte yatar
Başı boş kalırsa başını yutar!
Dilin çok oynarsa sökülür dişin,
Diline dikkat et, gitmesin başın.
Ağzından uygunsuz bir söz kaçırma,
Dilinle taş atıp, başını kırma!
Çoğu faydasızdır, iyisi özdür,
Söz asıl bilerek söylenen sözdür.
Çoğu faydasızdır, iyisi özdür,
Binlerce düğümü sözle çözdür.
Dinlenir, akılda kalır kısa söz,
Binlerce düğümü bir tek sözle çöz.

“İyi bir konuşmayı, nutuk çekmeyi hitabet tekniklerini öğrenmeden de yaparım.” gibi bir eğilim büyük hata olur. Çünkü dile getirilen bu yaklaşım çok çok istisnai bir yaklaşımdır. Ya bu istisna içerisinde değilseniz?
En garanti yöntem, hitabetin inceliklerinin ne olduğunu öğrenmektir. Böylesi bir durumda, farkında olmadığınız melekeleriniz ve mükemmeliyetiniz inkişaf eder. Ancak, iyi konuşmaya başladığınız anda bütün eksikliklerinizin  gideceğini de zannetmeyin.
Evet, hitabetin sağlam karakterin oluşmasında etkin bir rolü vardır; ama bu yine de kişinin özel gayretine bağlıdır.

*

 

SELAHADDİN KOCAASLAN
selahaddinkocaaslan@hotmail.com

 

 

**

bu yazılarda ilginizi çekebilir:

Sözlerin Ve Düşüncelerin Büyüsü

KONUŞMAK hakkında güzel sözler 2

Çocuklarla Konuşurken Nelere Dikkat Edilmelidir ?

OLUMLU DÜŞÜNME VADİSİ

Hayatınızı Değiştirmek İçin Olumlu Cümleler

Nasıl Güzel Konuşabilirsiniz?

Kraliçe’ye Hitabet Dersleri Veren Kekeme

İlgi Uyandıran Konuşmacının 5 Anahtarı

Başarılı ve Etkin Bir Liderde Olması Gereken Özellikler:

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız