(?- 1854?)
19. yüzyılın ilk halk şairlerinden olan Erzurumlu Emrah hakkında bilinenler sınırlıdır. Yaşamıyla ilgili bilgi halktan aktarılan rivayetlere ve şairin şiirlerine dayanmaktadır. Rivayetlere göre babası Bayburt’un Aksaçlı, annesi ise Erzurum’un Tambura köyündendir. Babasının ölümü üzerine annesiyle birlikte Tanbura köyüne geldi ve iyi bir medrese eğitimi gördü. Daha çocuk yaştayken şairliğe merak saldı, hayatının büyük bir bölümünü gezerek geçirdi. Erzurumlu Emrah, 1854’de Niksar’da öldü ve Tekkebayırı mezarlığında Ali Pehlivan türbesinin yanına gömüldü.
Erzurumlu Emrah gezgin hayatı yaşadı, Anadolu’da birçok ili gezdi. Sivas, Kastamonu, Sinop, Konya, Niğde ve İstanbul bunların başında gelir. Bu seyahatler şairin mısralarına yansımış, adeta bir Anadolu haritası oluşmuştur.
Emrah, Nakşibendî Tarikatının Halidiye kolunu kuran Şeyh Halid’e bağlandı, bir süre Şeyhinden ilim dersleri aldı. Burada Arapça ve Farsça dersler aldı. Daha sonra şeyhinden ayrılarak İstanbul’a geldi ve dönemin padişahı II. Mahmut’un sevgisini kazandı ve ödüllendirildi. Birçok halk şairi gibi Divan şairlerine özendi ve Divan tarzı şiirler yazmaya başladı. Fakat asıl başarısını koşmalarında ve semailerinde gösterdi. Karacaoğlan, Âşık Ömer ve Gevheri gibi üstatlardan etkilendi, taklitten kaçınarak kendi üslubunu oluşturdu. Anadolu’nun birçok ilinde koşma ve semaileriyle tanınmış, birçok şiiri ezberlenmiş ve bestelenmiştir.
ERZURUMLU EMRAH ŞİİRLERİ
GÖNÜL GURBET ELE ÇIKMA
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yüğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet elde kıymetimiz
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur da ver içim zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz