(1884-1958)
Asıl adı Ahmed Agâh’tır. 2 Aralık 1884 tarihinde Üsküp’te doğdu. İlköğrenimini Üsküp’te; orta öğrenimini Selanik ve İstanbul Vefa idadilerinde tamamladı. 1903 yılında Paris’e giderek Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. 1912 yılında yurda döndükten sonra dil ve tarih konularında makaleler yayınladı. 1915 yılında Darülfünun (Üniversite) öğretim kadrosuna atandı. Cumhuriyetin ilanından sonra Hâkimiyeti Milliye gazetesinde başyazar yapmaya başladı. İlk dönemde Urfa’dan milletvekili seçildi. Daha sonra Varşova, Madrid elçiliklerinde görev yaptı. Tekirdağ ve İstanbul milletvekili olarak 1935-1946 yılları arasında yeniden meclise girdi. 1 Kasım 1958 yılında İstanbul’da öldü.
Yahya Kemal, Batı şiirine yönelme yerine, geleneksel divan şiiri içinde, biçime ağırlık tanıyan, dil işçiliği olağanüstü, yetkin şiirler kazandırdı. Sağlam bir kültür ve dil bilinci üstüne kurduğu şiirlerindeki klasik yalınlık ve güçlülükle, sanatının özünde ve biçiminde ulusal ve modern olanın, bireysel ve toplumsal olanın, tarihsel ve çağdaş olanın sentezine ulaşmadaki çabaları ve başarılarıyla tarihe geçti. Yahya Kemal, eski şiirimizin son büyük temsilcisi, modern şiirimizin de kurucuları arasında sayılır. Hayattayken şiir kitabı yayınlamayan Yahya Kemal’in, ölümünden sonra Yahya Kemal Enstitüsünce yayınlanan şiir kitapları mevcuttur.
Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgâriyle, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasi Hikayeler, Siyasi ve Edebi Portreler, Edebiyata Dair, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım, Tarih Müsahabeleri, Bitmemiş Şiirler, Mektuplar ve Makaleler.
HAYAL ŞEHİR
Git bu mevsimde, gurub vakti, Cihangir’den bak!
Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak!
Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan;
Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan;
O ilah isteyip eğlence hayalhanesine,
Çevirir camları birden peri kaşanesine.
Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka
Benzer üç bin sene evvelki mutantan sarka.
Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden
Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen
Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı
Böyle ma’mur eder ettikçe hayal Üsküdar’ı.
O ilahın bütün ilhamı fakat anidir;
Bu ateşten yaratılmış yapılar fanidir;
Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı.
Az sürer gerçi fakir Üsküdar’ın saltanatı;
Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,
Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde
Altının göz boyamaz kalbi kadar halisi de.
Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden,
Gece bir çok fukara evlerinin lambaları
En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar’ı.