Kadınları Fethetmenin Yolları

0
853

İnsanı mutluluğa götüren güç, zorlukları aşarak kazanılır. Mutluluğa giden yolda emek vermeden, çile çekmeden, güçlükleri alt etmeden ilerlemek mümkün değildir. Ancak yaşam felsefesi buna göre düzenlenirse, mutlu olunabilir…

 

 

 

 

 Yazar : Fikret Yiğit
fikretyigit@hotmail.com

 

 Mutluluğa Giden Yolda Kadınları Fethetmenin Yolları

İnsanı mutluluğa götüren güç, zorlukları aşarak kazanılır. Mutluluğa giden yolda emek vermeden, çile çekmeden, güçlükleri alt etmeden ilerlemek mümkün değildir. Ancak yaşam felsefesi buna göre düzenlenirse, mutlu olunabilir.

Kadınların erkekler konusunda en çok dile getirdikleri yakınma, erkeklerin onları dinlemediği ve anlamadığı hususudur. Kadının ilişkideki önceliği, paylaşmak ve yakınlık hissetmektir. Erkeğin önceliği ise yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Erkekler doyumu başarıda ve sonuç almada bulurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemsemede yaşarlar.
Kadın, erkek istemeden öneride bulunursa bu, erkekte güçsüzlük ve beceriksizlik duygusu uyandırır. Bir erkekte ne yapacağını bilmediği duygusunu uyandıran bir kadın, erkeği anlamıyor demektir. Bir kadın erkeğe kendisini iyi ve yeterli hissettirir, “Kontrol bende!” duygusunu yaşatırsa o erkeğe çok şey yaptırabilir.
Etkin Dinleyicilik
Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm, değil dinlenilmektir. Erkeğinki ise güvenmek, takdir edilmektir. Seven ve iyi niyetli olan eşler karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını giderirlerse sevgi çoğalır, güven artar, korku azalır ve ilişki iyi hale gelir.
Erkeklerin yaptıkları en büyük hata, sorunu konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi davranmalarıdır.
Oysa kadın için, düşüncelerinin paylaşılması ve yakınlaşmak, çözümden daha önemlidir. Kadının duygularını anlamaya çalışan erkeğin, onu anlamasa da dinlemesi yeterlidir. Böyle davranmayı başarabilen erkek, karısının kendisini nasıl takdir ettiğini hayretle görecektir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Onların kocalarına öneri ve eleştiriden uzak bir biçimde duygularını anlatmaları, erkeklerin kendilerine karşı daha açık ve ilgili olmalarını sağlayacaktır.
Kadın Üzüldüğünde
Kadın üzüldüğünde sorunlardan söz ederek kendini rahatlatır. Erkek çok konuştuğunu söylemeye başladığında ise kadın ihmal edildiğini düşünmeye başlar.
Üzüntü anında erkeğin ve kadının beyni farklı çalışır. Erkek sessizleşir, kabuğuna çekilir, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini bozar. Kabuğa çekilme, gazete okuma, televizyon seyretme şeklinde olabilir. Bu arada kadın kendisinin dinlenilmediğini zanneder.
Erkek kabul edildiğini, kadın da paylaşıldığını hissettiği zaman sevildiğini düşünür.
Kadının Motivasyonu
Erkeğin psikolojik ihtiyacı, kendisine ihtiyaç duyulmasıdır. Kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissettiğinde enerjisi artar, güçlenir ve harekete geçer. Kadın ise sevilip değerli olma duygusu taşıdığında güçlenir.
Varlığına ihtiyaç duyulduğunu hissedememek, erkek için ağır ağır ölmek demektir. Sevilmemek de aynı şekilde kadını yıpratır.
“Eşimin mutlu olmak için bana ihtiyacı yok” duygusu, iki taraf için de örseleyici niteliktedir.     
Düşünmeden Tepki Verme
En son duyduğuna inanan, aklına ilk geleni söyleyen bu tipler zor kimselerdir. İstediklerini söyleyenlerin, istemediklerini duymaya alışkın olmaları gerekir. Bu kimselerin kişilikleri oturmadığından onlara farkındalık eğitimi gerekir.
Duygusal İlişki Esnasında
Kadının Yaşadığı Duygusal Zorluklar
Erkeklerde şiddete yatkınlık, sinirlilik, kurallara uymama, saldırganlık ve kabadayılık gibi özellikler hakimken, kadınlarda rol yapma, tiyatral davranma, karşı tarafı duygusal olarak etkileme hususiyetleri daha fazladır. Kadın psikolojisini anlama açsından bu özellikleri bilmek son derece önemlidir. Yani kadınlarda oyuncu ruh haline yatkınlık ve histerik kişilik özellikleri fazla iken, erkekler de antisosyal kişiliğe daha çok rastlanır.
Bazı kişilik tipleri vardır ki inciticidir. Bunlar çoğu zaman karşısındakini incittiğinin farkında olmazlar. Bu yapıdaki kimselere dikkatle yaklaşılmalıdır. Pek çok iletişim ve evlilik sorununun altında yatan temel sebep budur. “Kişiliklerimiz ve ruhsal yapımız uymadı!” diyenler, aslında bu şikayeti dile getirirler.
İnciten insanlarla yaşayanlar, kendilerini karşı tarafın istediklerini yerine getirmeye ve fedakarlıkta bulunmaya mecbur hisseder, yaka silkerek de olsa kurallara uyarlar. İnciten insanlar, geçinmesi zor kişilerdir; kolaylıkla kin tutabilir, gerektiğinde misillemeye başvururlar, kötülük yapmaya yatkındırlar. İnciten insanın her dediğine “evet” denilirse onun esiri durumuna düşülür. Kavgayla beslenen insanlara, onları düşündürecek şekilde davranılmalıdır. “Ne yaparsam, bu kişiyi farklı biçimde düşündürürüm?” sorusuna cevap aranmalıdır.
Kimi insanlar baskı, tehdit, korku ve şiddetten; kimileri de nezaket ve yumuşaklıktan anlar. Ben ikinci gruptanım!” denildiğinde, agresif kişi anlaşma yolları bulmaya çalışacak, onda bir değişim başlayacaktır. Bu kişilikteki insanlara kılıç çekmek, savaşı baştan kaybetmek demektir.
Bir başka kişilik tipi ise, kırılganlardır. Bu tiplerle yaşayan insanlar, yumurta kabuklarının içinde dolaşıyor gibidirler. “Ben çok duygusalım” diyen bu insanlar, karşı taraftaki kişiye kendini hep suçlu hissettirirler. Öyle üzüntülüdürler ki, ufacık bir şeyden ağlamaya başlar, her şeyden incinirler. En ufak bir şeyde kırıldıkları için, karşı taraftaki insan kendine sürekli, “Acaba yine ne hata yaptım?” der ve suçluluk duygusu içine girer, “Gülsem kırılacak, ağlasam kırılacak!” diye endişe ederler. Çok kırılgan insanlarla yaşayanlar, “Benim bu kişiyi neşelendirmem lazım” gibi bir mecburiyet hissederler. Fakat bu çaba gösterildikçe, muhatap duygusal olarak beslenir ve bundan özel bir zevk alır; yani artık ona sürekli ödün verilmesi gerekecektir.
“Müzmin kırılgan” diyebileceğimiz bu kimseleri neşelendirmeye uğraşırsanız, “yandınız” demektir. “Bugün yüzün gülmüyor!” denildiğinde, “Beni suratsız buluyor!” genellemesine başvururlar. Sürekli sevilmedikleri ve değersiz olduklarını düşündüklerinden, alıngan olurlar. Ayrıca bu gibiler her konuyu abartırlar.
Geçmişle çok uğraşan insanlar beyin enerjilerini boşa harcarlar. Oysa insanoğluna verilen beyin enerjisi yaşadığı günü mutlu ve başarılı geçirmesi içindir. Bugünkü enerji, geçmiş ve gelecek düşünülerek boşaltıldığında mutluluğu kaybederiz. Yaşadığımız anda geçmişi unutamayız, ama geçmişte yaşamamak gerekir. Geçmişe ağlamak, vakit kaybıdır; daha da önemlisi, sermayemizi boşa harcamaktır. Geçmişe çok takılan insanlara bunun faydasız bir şey olduğu söylenmeli, fakat üzerinde fazla durulmadan yola devam edilmelidir.
Kadınlar korkuya karşı daha az dirençlidirler. Bu hassasiyetleri sebebiyle zorluklara karşı mücadele özellikleri daha zayıftır. Bu da onların bazı başarılarını engeller. Kadınların askerlik ve politika gibi sahalarda daha az görülmesinin sebebi, fiziksel zayıflıklarından çok, risk alma konusunda erkeklere göre dirençlerinin daha az olmasındandır.
İnsandaki bazı yetenekler, ispatlanmaya mecbur kaldığında ortaya çıkar. Kişi, kendinde ne kabiliyetler saklı olduğunu, çoğu zaman kendi dahi bilemez. Hayat yolunda, bir plan doğrultusunda gidiyordur. Fakat önüne öyle bir zorluk çıkar ki, eğer yaşam felsefesi zorluklarla mücadeleye uygunsa bir alan bulup yeteneklerini geliştirir, eğer ispatlamaya gerek kalmazsa yeteneği de ortaya çıkmaz. İşte karizmalar böyle durumlarda sivrilir. “Bu adam ne kadar başarılı?” diye düşündüğümüz kişinin yeteneği bu şekilde belirir. Bu sebeple daima fikir üretip orijinal yollar bulmalı, yeteneklerin zorluklarla orantılı olarak geliştiği bilinmelidir.
Yetenekler, huzur ve istirahat içinde gelişmez. Psikolojik doğası gereği mücadeleci ve heyecanlı olan insanlar, istirahat ederek mutlu olamazlar; durgun bir yaşam, bu kişileri tatmin etmez.
İnsanı mutluluğa götüren güç, zorlukları aşarak kazanılır. Mutluluğa giden yolda emek vermeden, çile çekmeden, güçlükleri alt etmeden ilerlemek mümkün değildir. Ancak yaşam felsefesi buna göre düzenlenirse, mutlu olunabilir. Zorluklarla mücadele eden insanlar, cins atlar gibidir. Adım atamayacak hale gelseler bile adım atmanın bir yolunu bulur, amaçlarından soğumazlar.

Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Balzac

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız