Okumayı da, yazmayı da hep sevdim. Kalemim hep en yakın dostum oldu. Şimdiki gençler kalemin ne olduğunu bilmezler. Onlar klavyeyi, cep telefonlarının tuşlarını bilirler. Hep yazdım ben. Büyük saz ve söz ustası, yaşadığımızı çağın Yunus Emre’si, Karacaoğlan’ı, Aşık Veysel’i olan ve Onlar gibi, O da kendisine doyamadan bizi bırakıp giden Neşet Ertaş’ın sazı, sözü, yüreği her neyse, kalemim de benim sazım oldu, sözüm oldu, yüreğim oldu. İçimden ne geliyorsa, ne hissediyorsam hep onu yazdım. Aklımın, mantığımın dediğini değil, nefsimin fısıldadığını değil, yüreğimin dediğini yazdım.
Kalemime hayatımda bir defa ihanet ettim veya kalemim bana ihanet etti. Kimin kime ihanet ettiği bilinmez. İkimiz de birbirimizi aldattık. Kalemimi sattım, kiraladım. Kalemimi zincire mahkum ettim, prangaya vurdum. Bu yaptığım hata aklıma geldikçe kendime kızarım, öfkelenirim, acırım. Ankara Çankaya belediyesi bir yarışma açmıştı birkaç sene önce. Çankaya marşı yazılacaktı. Yarışmayı kazanan birinci marş sözünün şairine benim için çok büyük miktar olan para ödülü vardı. Yeni emekli olmuştum. Emekli ikramiyem ile alabildiğim ev çok küçüktü, alt kattı.
O evi satarsam ve yarışmadan aldığım ödülü de üzerine koyarsam ve bankadan da ödeyebileceğim küçük bir kredi çekersem, daha büyük ve alt kat olmayan bir ev satın alabilirdim.6 şiir ile katıldım yarışmaya. Çok aç gözlüydüm. Birincilik ikramiyesi 10 bin, ikincilik ödülü 5 bin, üçüncülük ödülü iki bin beş yüz lirayı alıp on yedi bin beş yüz liraya ben konacaktım. Planım, hesabım, aç gözlü nefsim bana böyle fısıldıyordu. O yarışma iptal edildi sonra. Hiç bir şiir birinciliğe, ikinciliğe, üçüncülüğe layık görülmediğinden o yarışma iptal edildi. Galiba tek aç gözlü olan, para için yazan sadece ben değildim.
Bu hezimet ile sonuçlanan yarışma aklıma geldikçe kendime gerçekten de çok öfkelenirim ve çok utanırım. Bir yazar, sanatçı, bilim adamı, komutan, asker, subay gazeteci satın alınabilen kişiler olmamalı. Kesinlikle olmamalı. Daha doğrusu Onlar toplum için kişi ve kişiler değil, değerlerdir. Değerler para ile ölçülememelidir. Değerler para ile kıyaslanmamalıdır. Değerler paraya muhtaç edilmemelidir.
Bu bahane ile sazını, sözünü, yüreğini yıllarca; ırk, dil, din, mezhep ayrımı yapmaksızın, tüm insanlara, tüm Allah kullarına sunan ve telif hakkı derdinde olmayan Neşet Ertaş’ın Allah’a kavuşmasını duygu ve saygı ile hatırlıyorum ve kendisine ‘’Güle güle Neşet Ağabey, bu kutlu ve son yolculuğun hayırlı olsun büyük ustam’’ diyorum kendisine.
Allah’a şükürler olsun ki, milletimize, insanlığımıza bölesine büyük değerler hediye diyor.
Ancak bundan sonra, bu güne kadar yapılan hatalar yapılmasın. Neşet Ağabeyimizin, büyük ustamızın yüreğinden kopan o besteler, o güfteler, sanki anonim gibi, kendisinin ismi hiç zikredilmeden, kendisinin müsaadesi alınmadan söylenmesin, icra edilmesin. Adı yad edilesin, yakınlarına telif hakları ödensin.
Bu her sanatçının, her bestecinin, her şairin, her yazarın hakkıdır.
Kul hakkı yemesin kimse . Emek hakkı, alın teri hakkı, yetenek hakkı, göz nuru hakkı, hak eden kimse kendisine nezaketle ödensin.
Ve kimse ısmarlama yazı yazmasın.
Vedat Kuşaklı
vedat.yalquzaq@hotmail.com