Hayatınıza yapacağınız en büyük yatırım: “Yaşam Koçu”

0
1036

 

Kendini daha iyi tanıyor ve farklı düşünmeyi öğreniyorsun… Hayattaki amaçlarınla ilgili netleşiyor, kendi kendine koyduğun engelleri fark edip onları bırakıyorsun. Farkındalığını arttırarak, potansiyelini açığa çıkarıyorsun… Bunların hepsi yepyeni bir hayat demek…

Yaptığımız şey zihni yeniden programlamak” diyen yeni yazarımız, Yaşam Koçu Hakan Arabacıoğlu’yla koçluğa dair tüm detayları konuştuk…

Ö. Y.:  Öncellikle yaşam koçu ne demek?  Asli görevleri neler oluyor biraz anlatır mısın?

H.A.: Son birkaç senedir en çok cevapladığım soru budur herhalde. Ancak yine de her duyduğumda cevabını tekrar tekrar düşünüyorum.  Benim için yaşam koçu demek, sorular sorarak insanların farklı açılardan yaşamlarına ve sorunlarına tekrar bakmalarını sağlayan, sıkıştıkları noktalardan onları çekip çıkartan, farkındalıklarını arttıran kişi demek.

Ö.Y: Peki,  psikologla yaşam koçunun arasındaki fark nedir?  İnsanlar ne zaman psikolog, ne zaman yaşam koçundan destek almalı?

H. A: Psikologun işi aslında, eksideki bir insanı alıp sıfır konumuna, yani normale getirmek. Yaşam koçunun işi ise, artıdaki bir insanı alıp, yani akıl sağlığı, vücut sağlığı her şeyi yerinde olan ancak hayatında belli bir noktada sıkışmış, hayatını organize edemeyen, planlayamayan ya da büyük hayalleri, hedefleri olup, bu hayallere nasıl adım atacaklarını bilemeyen insanlara destek vermek.  Yani biri -70’dekini 0’a getirip bırakıyor, diğeri ise 0’ı ya da +10’u alıp +100’e çıkarıyor. Örnekle, psikolog ayağı kırılmış bir kişinin ayağını alçıya sarıyor ve kişiyi tekrar yürür, fonksiyonel hale getiriyor. Koç ise, yürüyebilen kişiyi alıyor dünya yüz metre şampiyonu yapıyor, arada böyle bir fark var. Bir de yaşam koçu geçmişle ilgili terapi yapmıyor, geçmişe dönük sorular sormuyor, geçmişi eşelemiyor. Tamamen bugüne ve geleceğe odaklı bakış açısını ele alıyor. Geçmişte olan neyse oldu diyor ve yeniye doğru adım attırıyor, yaptığı şey bu. Ayrıca yaşam koçu nedenleri araştırmaz. Danışanın şimdi ne yapabileceğine odaklanır.

Ö.Y.: Neden NLP kursuna gitmeyeyim de yaşam koçuna gideyim?

H.A.: Orada bir teknik öğreniyorsun. Tekniği öğrenebilmek ve uygulayabilmek arasında bile çok büyük bir fark var. Elinde bir aracın oluyor ve bu aracı kullanabilirsen hayatında bir takım değişiklikler oluyor. Ancak koç, senin düşünce sisteminin dışından bakan bir kişi ve birçok teknik biliyor. Kişinin farkındalığını arttırma yönünde birçok teknik kullanabildiği için çok daha verimli olacaktır.

Ö.Y.: Eğitimin nedir? Yaşam koçu olmadan önce ne gibi işler yaptın? Neden koçluğu seçtin?

Boğaziçi Üniversitesi, İşletme bölümü mezunuyum. Ford Otosan’ın pazarlama bölümünde 4 yıl internetle ilgili projelerden sorumlu olarak görev yaptım.  Sonrasında 1,5 yıl Procter & Gamble’da Prima, Ariel gibi markaların medya planlamasını ve satın almasını yaptım. En son da bir holdingde 4 yıl boyunca şirketlerin kurumsallaşması projelerini yönettim.  Procter & Gamble pazarlama alanında çalışılabilecek en iyi firmalardan biri. Pazarlama kitaplarında sıklıkla bahsi geçer. Bu kadar ideal bir firmada çalışırken bile mutsuzdum. O zaman şunu fark ettim. Ne istediğimi bilmediğim sürece, nereye gidersem gideyim mutsuz olacağım. Ben de ayrıldıktan sonra 6 ay hiç çalışmadım, iş de aramadım. Ne istediğimle ilgili bir keşfe çıktım. Gerçekten ne istediğimi anlamak için günlerce düşündüm, sayfalarca yazı yazdım. O zaman bir koçtan destek almak aklıma gelmemişti :). Ama birkaç kitaptaki hazır sorulardan faydalandım. Günlerce onların yanıtını aradım. Ve zamanla istediğim işin niteliklerini belirlediğimde bu nitelikler nerede var diye baktığımda karşıma koçluk çıktı. Yani şu anda gerçekten yapmak istediğim işi yapıyorum.

Dünyada görmek istediğin değişim sen ol”

Sitemde de birçok soru var, birçok teknik var. Yaşam koçuyla çalışır gibi kişiye özel olmasa da, isteyen ücretsiz bir şekilde okuyup hayatına uygulayabilir. Koç olmak istememin bir nedeni de, görmek istediğim dünya için ben ne yapabilirim sorusuydu. Artık bir adım atmam gerekiyordu. Çok okuyor ve araştırıyordum, artık kitap okuyamaz hale gelmiştim. Aldıklarımı vereyim ki yeniye yer açılsın dedim. Bu da koçluğu seçmemdeki nedenlerden bir diğeri.

Ö.Y:  Herkes yaşam koçu olabilir mi?

H.A: Her şey aslında niyetle alakalı. Yine de şunları da söylemek isterim: Birincisi, burada en önemli şeylerden biri kişinin tabiatı. Annem ve babam çocukluğumdan beri ne kadar çok soru sorduğumu söylerler. Benim doğam buydu zaten.  Koçluk da soru sormak. İkincisi, kişisel gelişime olan merak. Ve üçüncüsü eğitim. Demek istediğim şu, kendine emek veren ve tabiatında buna dair özellikler olan herkes bence gerçek anlamda bir koç olur. İnsana ve hayata merak duyuyorsa bu yolda ilerleyebilir. Koçluk, benim hayatımda yapabileceğim en ideal şey. Ama bunu meslek olarak herkes yapabilir mi diye soruyorsan, evet bu doktorluk gibi bir iş de değil. “Ben koçum” dediğin andan itibaren sen koçsun. Bunun kanuni kısıtlamaları yok. Ancak, uluslararası koçluk federasyonu var ve onun getirdiği regülasyonlar var. Türkiye’de bu federasyon tarafından onaylanmış 48 koç var, ben de onlardan biriyim. . .

Ö. Y:  Yaşam koçunun danışanını çok iyi tanıması gerekiyor. Ancak bunun için psikolog yardımı almıyorsun. Kişiyi kısa zamanda nasıl tanıyorsun?

H.A: Önemli olan benim onu tanımamdan çok onun kendisini tanıması. Sorduğum sorulara verdiği cevaplarla aslında kendisinin daha çok farkına varıyor ve bana da kendisini tanıtmış oluyor. Burada önemli olan doğru soru sorma tekniklerine hakim olmak.

Ö.Y.: Danışanın hayatının hangi alanlarında bulunuyorsunuz?  Özel yaşam, kariyer…?

H.A.: Kişinin çözüm üretebilen bir bakış açısı yoksa, bunu hem özel hem de kariyer hayatına yansıtıyor. Örneğin ilişki ve kariyer kişinin hayatında farklı farklı konular ancak benim için kuvvetli bağları var. Bakış açısı aynıysa, hayatının her alanına yayılmış oluyor. Biraz önce,  bilgisayarında masaüstünün ne kadar yoğun ve karışık olduğunu gördüm. Karışık ve dağınık bir odada oturup sakin bir zihinle kalamazsın. Zihnin de bir süre sonra bulanmaya ve dağılmaya başlar. Hayatımızın her alanı iç içe. Birindeki dağınıklık ya da karışıklık diğerlerine de etki eder. Kişi kariyer, ilişki ya da başka bir konu için gelse de birkaç görüşme sonunda yaşamının bütünüyle ilgili konuşmaya başlıyoruz zaten. Onu daha çözüme odaklı adım attırabilmeye başladığımızda hayatının bütün alanlarında bu değişiklik görülmeye başlanıyor.

Ö. Y: Örneğin, biraz önce fark ettiğin gibi bilgisayarımın masaüstünde bir sürü dosya var. Aslında bunları toparlamıyor olmak benim belki de tembelliğimle alakalı olan bir şey. Birçoğu önemsiz de olabilir. Sadece saçılmış fotoğraflar ya da boş klasörler bile olabilir. Ama sen bunu görüp hayatımın yoğun ve karmaşık olduğunu anlayabiliyorsun. Tembel biri olduğumu ve bunları silmeye üşendiğimi de düşünebilirdin. Yani böyle yargılarda bulunmak ne kadar doğru?

H.A: Yargıda bulunmuyorsun, sadece bakınca öyle olduğunu görüyorsun. Gözün keskinleşmesi gibi bir şey bu… Her yaşam koçu böyle midir bilmiyorum, ancak her gün insanla çalışınca bazı şeyleri görmek otomatikman daha hızlı oluyor ve bu refleks gelişiyor. Kişinin duruşundan,  yürüyüşünden, bakışından, mimiklerinden birçok şeyi okuyabilir hale geliyorsun. Anlattığını anlamak için saatlerce dinlemek gerekmiyor. Kişinin ses tonu bile çok şey söylüyor. Bunlar çok da gizemli ve insanüstü şeyler değil.

Yaptığımız şey zihni yeniden programlamak

Ö.Y: Danışanların hedeflerine ulaşması ne kadar zaman alıyor? Başka bir deyişle, bir koçla çalışmak ne kadarlık bir zamana yayılıyor?

H.A: Aslından yaptığımız şey zihni yeniden programlamak. Kişinin hiç düşünmediği  gibi düşünmesini sağlamak.  Hayatında geldiği noktadan ya da içinde olduğu durumdan memnun değil. Mevcut düşünce şekli onu bulunduğu yere getirmiş. Böyle bakıldığında düşünceyi yeniden programlama süreci 3-4 aylık bir süreç.  Diğer taraftan, belki de danışanın hayatında her şey yerli yerinde ancak, belli bir konuda çözüm yakalamaya çalışıyor. O zaman tek bir hedefe odaklı çalıştığımız için süre daha kısa olabiliyor. Yani süreç biraz da kişinin amacına ve üzerinde çalıştığımız konuya bağlı.

Ö.Y: Size kimler koçluk almak için geliyor?

20’li yaşlardan 50’li yaşlara kadar pek çok farklı yaş, iş din ve milliyetten danışanım oldu. Özetle, hayatında bulunduğu noktadan memnun olmayan ve bir değişim yaratmak isteyen, netlik arayan, kendine dışarıdan bakmak isteyen, potansiyelinin en üstünde yaşamak isteyen herkes koçluk alabilir.

Ö.Y.: Yaşam koçuna danışacak kişi yönetici, öğrenci ya da ev hanımı olabilir mi? Burada hangi bütçelerden bahsedebiliriz?

H.A.: Herkese uygun koç var. Koçluğa ayrılan bütçeyi gider gibi değil, hayatına yapmış olduğun bir yatırım gibi görebilirsin. Çünkü koçluk sürecinde kendini daha iyi tanıyor ve farklı düşünmeyi de öğreniyorsun. Hayattaki amaçlarınla ilgili netleşiyorsun. Kendi kendine koyduğun engelleri fark edip onları bırakıyorsun. Bunların hepsi yepyeni bir hayat demek. Bu açılardan bakıldığında koçluk herkes için. Danışan, bütçesine göre görüşme sıklığını da ayarlayabiliyor. 3 haftada bir gelen danışanım da var mesela. Ve tabii burada çok büyük bütçelerden bahsetmiyoruz. Danışanlarım arasında harçlığından biriktirip gelen öğrenci de var, üst düzey yönetici de.

Ö.Y: Koçluk kurumsal olarak da alınabiliyor mu?

Tabii. Kurumlar verimi yükseltmek için çalışanlarına grup koçluğu veya bire bir olarak koçluk hizmeti aldırabiliyor. Zihni daha iyi odaklanan, iç huzuru yüksek, kendini iyi ifade edebilen bir çalışanın kuruma daha faydalı olacağı muhakkak.

Ben de Koç Hakan Arabacıoğlu’na gittim

Ö.Y.: Terzi kendi söküğünü dikemez şeklinde tabir vardır. Peki, senin işin için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

H.A.: Terzi kendi söküğünü neden dikemesin? Kafa yorarsa, zaman ayırırsa diker. Ben kendime daima zaman ayırıyorum. Kendimle farkındalık çalışmaları yapıyorum. Bu işi sevmemin bir nedeni de, her danışanımın bana bir şey öğretiyor olması. Birçok kez onlara verdiğim uygulamaları kendime de uyguluyorum. Mesela iki gün önce benim de bir konuda netliğe ihtiyacım vardı. Danışan koltuğuna oturdum, karşımda da Hakan Arabacıoğlu varmış gibi onun sorularını dinledim. Birçok şeyi fark edip çıktım.

Meli, -malı gibi yaşayanlar ve olduğu gibi yaşayanlar

Ö.Y.: Kişi kendisine “ne olmalıyım” sorusunu mu, yoksa “ne olmak istiyorum “ sorusunu mu sormalı?

H.A.: “Ben para kazanmalıyım”, “şunu elde etmeliyim” düşüncesiyle yaşayanlar, potansiyelinin altında yaşıyor. Çünkü –meli, -malı zorlamalarıyla kendi olmaktan çıkıyor. Bir patinajın üzerinde yaşamaya başlıyor. Bu tamamen, gereksiz bir enerji kaybı. 10 birimlik enerjiyle 1 birimlik iş yapıyorsun, diğer taraftan kendi potansiyelini, doğanı yaşayarak 1 birimlik enerjiyle 10 birimlik iş yapabilirsin. Hiç kimse aynı değil. Kişi ne sevdiğini, neler yapmaktan keyif aldığını ve potansiyelini iyi bilir, bu alana yönelirse o durumda zaten yaptığı iş her yerden görünür, parlar. Getirisi de daha bol olur. Ayrıca yormaz, tersine daha çok enerji verir. Bu nedenle ne olmalıyım sorusundan ziyade, ben ne olmak istiyorum, nelerden hoşlanıyorum sorularının cevabı aranmalı. Yani, yine yol farkındalığı arttırmaktan geçiyor.

Helal para kolay kazanılmaz diyorsan hiçbir zaman çok para kazanamazsın

Biraz önce söylediğim gibi, bir yığın anlamsız genellemeler ve bilinçaltımızda bulunan öğrenmelerle yaşıyoruz. Başka bir örnek, helal para kolay kazanılmaz diyorsan, para elinin kiridir diyorsan, çok para kazanan insanları aşağılıyorsan, emin ol hayatın boyunca kolay para kazanamayacaksın. Bu inanç senin parayla olan ilişkini belirliyor. Para kazanma örneğinde olduğu gibi herhangi bir şeyi kötülediğinde o senin yanında olmayacaktır. Düşünce şeklini değiştirdin,  olumsuz inançlarını söküp yerine yenilerini diktin ve doğru soruları sormayı öğrendin, o zaman istediğin her yöne doğru yol alabilirsin.

 

Özlem Yılmaz Küçük / Cafe RUJ

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız