RÜYANIN TETİKLEDİĞİ İŞTE O KİTAP!

0
768

 

“Anlam veremediğim bir öfke beni sarmış,

Karşımda duran uzun boylu,

Kısa ve seyrek saçlı, geniş alınlı bir adamla hararetli bir konuşmanın ardından dertleşme tonunda derin bir sohbete dalıyoruz…”

Tıpkı yılar önce Ulu Camii’nin şadırvanında yaptığımız sohbetler gibi.

Kısa ve anlamlı cümleler ile söyleşiyoruz. Neden sonra dertleştiğim adamın “Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Recep Tayip Erdoğan” olduğu hissi beni sarıp sarmalıyor.

Evet, evet O,

Tıpkısının aynısı.

Önce irkiliyor, sonrada kırk yıllık hayat prensibim olan “Özde İnsan” Felsefesini hatırlıyorum.

Öyle ya, Başbakan da olsa herkes insandır. “Herkes, her insan yaratılmışların en eşrefi ve Allah’ın muhatabı değil mi?”

Erdoğan ile geçmişe dalıyoruz. Geleceği, ülkenin geleceğini her şeyi dobra dobra “Mertçe” konuşuyoruz.“

Kur’an derslerimizin o umut dolu havasını sanki yeniden soluyoruz.” “Şefaat, ” “Miraç, ” Rabıta, ” “Türban, ” “Amerika, ” “Irak, ” “Avrupa Birliği, ” derken, Sayın Başbakan, “ülkeyi nereye götürüyorsun?” diye soruyorum.

“Allah, yürü ya kulum dedi, bende yürüyorum” diyor ve devam ediyor.

“Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler” dedikten sonra, ben, “Bu, Kürt-Türk meselesi n’olacak” demeden, “Bak Yüksel Bey, sana bir şiir okuyayım!” “Yapma Başbakanım, bütün başına gelenler şiirden gelmedi mi?”

“Atın ölümü arpadan olsun” diyor. Ve şiire başlıyor,

“…, Hani milliyetin İslam idi kavmiyet ne?

Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine,

Arnavutluk ne demek var mı şeriatta yeri,

Küfür olur her şeyden önce kavmini sürmek ileri.

Arap’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e, Acem’in Çinliye,

Yahut Kürt’e rüçhanımı varmış nerede?

Müslümanlıkta anasır mı olurmuş ne gezer,

Fikri kavmiyeti, “Bölücülük fikrini” telin ediyor peygamber…”

“İnsanı, insana, insanla, insanda, insanca” büyüteç altına aldığımız Başbakan Recep Tayip Erdoğan’la bu muhteşem sohbet bütün güzelliği ile devam ediyor… Ben de “Başbakan”a bir şiir okuyorum.

“…Sana seslenirim Abdülhamit Han,

Feryadım varır mı barigahına?

Ölüm uykusundan bir lahza uyan,

Seyret kullarının sen ervahına.

Milliyet davası fıska büründü,

Rıday-ı diyanet yerde süründü,

Türk’ün ruhu zorla asi göründü,

Hem Peygamberine hem Allah’ına.

Sonra sütü bozuk veledi zina,

Bir sürü türedi çıktı meydana,

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyasi padişahına,

Divane  sen değil meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,

Sadece deli değil, edepsizmişiz,

Tükürdük atalar yadigarına… ”

Kırmızı kravatlı, lacivert ceketli ve çizgili gömleği ile bizim eve gelen kişi “Allah’ın Yürü Ya Kulum! Dediği İşte O Başbakan Recep Tayip Erdoğan” Sanki kırık yıllık dost gibi benimle dertleşiyor…

Aniden çakan bir şimşek sesi damarlarımdaki kanı tepeme fırlatıp beni şoke ediyor. Uyanıyor, kendime geliyorum. “Kafamın üzerindeki kırmızı gece lambası, tir tir titriyor”

Dışarıdan cama vuran yağmur taneleri içeriye bir tını ile, sanki uyku ninnisi söylüyor. “Bir ara çocuksu gözlerim Erdoğan’ı arıyor” Ama biçare aklım, meselenin farkına yeni varıyor.

“Rüya ile dertleştiğim kişi, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ta kendisidir.”

Rüyadan hisse!

Anlayana…

Kaynak:(http://www.idefix.com/kitap/allahin-yuru-ya-kulum-dedigi-iste-o-basbakan-huseyin-bayrak/tanim.asp?sid=LY3YQRJXIO4B3Q7F0GGX

yukselmertoglu@hotmail.com

 

*

Yüksel Mert

www.gencgelisim.com

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız