Son zamanlarda kültür dünyamızın her sahasında yaptığı kaliteli yayınlarla göz dolduran Akis yayınları İktisat Tarihimizin önemli bir konusuna dair Doç. Dr. Adnan Doğruyol tarafından kaleme alınmış “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sanayileşme Çabaları” isimli çalışmasını yayın dünyamıza kazandırmıştır. Adnan Doğruyol ilgili eserinde, yakın tarihimizde az bilinen ve az bilinen konusu Sanayileşme serüvenimizi akıcı bir dille kaleme almakta ve konuya dair izaha muhtaç pek çok bilinmeyen hususlar açıklanmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesine çıkışından uzunca bir süre önce dünya, deyim yerindeyse bir teknolojik anlamda vasat bir dönemi yaşamaktaydı. Aynı dönemlerde Osmanlıların geliştirdikleri teknik, yüz yılların içinden süzülerek gelen, tüm dünya da yaygın tekniğin, kısmen iyileştirilmiş bir biçimiydi.
Nitekim İstanbul’ un fethinde kızaklar üstünde gemileri indirmeyi düşünenlerin, o dönemde teknolojinin genel düzeyinin farkında olmadıkları ya da çok gerisinde oldukları söylenemez. Fakat Batı Avrupa’ da XVII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan bilimsel devrimler çağında aynı şey Osmanlı Cihan devleti için söylemek mümkün değildir.
Açıkçası Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyılın sonlarında Batı Avrupa’ da meydana gelen sanayi devriminin dışarısında kalmıştır. Bu dışarısında kalışın farkına varan Osmanlı elitleri, batı ile aralarındaki “gelişmişlik düzeyini” kapatabilmek amacıyla XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında pek çok arayış ve çözüm uğraşı vermelerine rağmen bu açık ara fark ne yazık ki bir türlü kapatılamamıştır.
1913 yılında sanayii geliştirmek için Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. Sanayileşme için alınan bütün tedbirler bu olumsuz konjonktürün (Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı) etkisiyle akamete uğramıştır.
Milli Mücadelenin henüz yeni bittiği dönemde toplanan İzmir İktisat Kongresinde, öncelikli olarak Sanayileşme özlemi dile getirilmiştir. Genç Cumhuriyet kuruluşundan kısa bir süre sonra, geri kalmışlığı bertaraf etmek ve sanayileşme hedefini gerçekleştirmek için 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanununu on beş yıl gibi bir süre ile yürürlüğe koymuşlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli Gelirin tamamına yakınını tarımdan sağlayan ülkede sanayiinin gelişimini sağlamak ve sektör bazında sanayiinin aldığı payı arttırmak için yürürlüğe konan bu kanunla istenilen hedefler gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Cumhuriyet’ in kuruluşundan itibaren tüm olumsuz şartlara rağmen (Lozan Antlaşmasının ekonomik müeyyideleri, 1929 Büyük Bunalım, II. Dünya Savaşı) kanun meriyette kalmıştır. Meriyette kaldığı on beş yıl gibi bir sürede de sanayi gelirleri o günkü fiyatlarla katlamıştır. Teşvik-i Sanayi Kanunu adeta ülkede ki bütün sanayii kapsamıştır.
Teşvik-i Sanayi Kanunu ile hedeflenen sanayi yapısına ulaşma gayretlerinden tüm olumsuz konjonktüre rağmen, kanunun amaçladığı pek çok hedefin gerçekleştiği görülmektedir.
Ülke sanayisini geliştirmek için Teşvik-i Sanayi Kanunu’nda verilen pek çok ayrıcalık, daha sonra da sanayiinin gelişimi için verilecek teşvik politikalarına referans kaynağı olmuştur. Bu amaçla 1927-1942 yıllan arasında uygulanan Teşvik-i Sanayi Kanunu ülke sanayisi için önemli bir gelişme merhalesini oluşturmaktadır.
Lilay Koradan
lilaykoradan@gmail.com