GİZEMLİ KENT İSTANBUL

0
1020

Mekanik Heykeller
Şimdi söz edeceğimiz heykeller daha çok mekanik yapıdalar ve günümüzde bunlara ait kalıntılar bulunmadığı için bugüne kadar aktarılanları biz de size aktaracağız.

Çatladıkapı‘ da Güngörmez Sarayı bitişiğinde üzerinde tunçtan dev bir heykel bulunan dört köşe bir sütun varmış. Ne zaman Akdeniz yönünden düşman gemileri gelecek olsa bu dev heykellerden bir ateş çıkar ve gemileri yakıp batırırmış.

Kadırga limanındaki bakırdan yapılına geminin ise şöyle bir işlevi varmış. Her yıl zemheri gecesi kentin büyük kadınları bu bakırdan geminin içinde sabaha kadar dolaşır Akdeniz’i korurlarmış. Rivayete göre İstanbul’un fethi sırasında bu gemi ele geçirilmiş.

Ayrıca Tophane tarafında da ikinci bir gemi varmış. Gene her yılın zemheri gecesinde içine binen kahinler bu kez Karadeniz kıyılarında oraları korurlarmış. Bunu da Muaviyenin oğlu Yezid’in Galata’yı ele geçirdiğinde parçalattığı söyleniyor. Sarayburnu’ndaki tunçtan yapılma üç başlı ejderha da çıkardığı ateşle Karadeniz ve Akdeniz’ den gelen düşman gemilerini yakarmış.

Bütün bu anlatılanlar, ileri bir teknolojinin uygulandığı, savunma sistemlerini akla getiriyor. Bakır gemiler, Alev püskürten silahlar gerçek miydi? Kimler kurmuştu bu sistemi? Kullanılan aletler dünya dışı bir teknolojinin eseri miydi? Yoksa anlatılanların hepsi rivayet miydi?

İstanbul’un Dikilitaşları ve Sütunları İleri bir Teknolojinin Ürünü mü?
Yine İstanbul’a ve sütunlara dönelim anlatıldığına göre İstanbul’un büyüklerinin atları hiç kıpırdamaz ve başkalarının binmesine de izin vermezmiş. Ayrıca seyise de ihtiyaçları yokmuş. Bunu da yine bir at tasvirinin yapıldığı sütuna bağlıyarak bu enerjetik alanın hayvanları sakinleştirdiğini açıklayarak devam ediyoruz.

At meydanında kurşun ve demirle güçlendirilmiş bir sütun varmış ve rüzgar estiğinde ekseni etrafında her yönde sallanır ve insanların altına koydukları çanak parçalarını ve deniz kabuklarını öğütürmüş.
Ayrıca At meydanında bulunan bir adam heykeli varmış ve tacirler bir malın fiyatında anlaşamazlarsa, adını Adil koydukları bu heykelin yanına gelip parayı avverna sayarlar. Heykel avucunu kapadığı zaman ödenmiş olan fiyatın adil olduğunu her iki tarafta kabul edermiş.

Bugün İstanbul’da meydana gelen tahribatı ve tarihin, gerçek tarih olarak bizlere yansımamasının getirdiği zorlukları düşünürsek anlattığımız sütunların çoğu insanlara hayalmış gibi gelmektedir. Pek çok değişik kaynakta bu tip bilgileri kendi yorumlarına göre bulabilirsiniz, değişik açılardan olayları ele alsalarda mutlaka ortak bir noktaları oluşmakta ve birbirlerini desteklemektedirler.

İstanbul’ daki sütunların ve diğer yapıların çoğu üzerindeki şekillerin verdiği titreşimden ya da ses çıkarmak, çığlık atmak şeklinde oluşturdukları etkilerle faaliyet göstermektedir. Bu da gösteriyor ki, bu objeler yüklenmiş oldukları belirli bir tesire programlandıkları zamanda, etkileyecekleri olgulara ilişkin titreşimler halinde yaymakta ve bu titreşimlerde fizik düzeyde ses etkilerine yol açmaktadır. Bu tür vızıltı ve çınlama gibi ses etkileri ufolojik tezahürler sırasında da oluşmaktadır.

Dikilitaşlar Enerji Yayıyorlar
Burada küçük bir bölümü incelenen İstanbul’un dikilitaşlarının başlı başına enerji merkezleri oldukları düşünülebilir. Bu taşlar büyük olasılıkla kozmik yasalar uyarınca bir takım enerjileri çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp dağıtıyorlardı. Belki bugün de aynı işleri görüyor olabilirler. Hatta taşların dikili oldukları yerlerin Türkiye’deki Ley hatlarıyla bağlantıları ve bunların birleşim noktalarının incelenmesinin ufolarla bağlantı konusunda yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı meydandadır.

İskenderiye Fenerindeki Ayna
İskenderiye fenerine asılı bir aynanın öyküsü hayli ilginçtir. Bu aynanın altında duran bir adam iki şehri ayıran denizin genişliğine rağmen Konstantiniye’de olup bitenleri kolayca görebilirmiş.

Yine buna benzer bir anlatımda, o zamanın ifadesi şöyledir: İstabrin pazarının yakınında beyaz mermerden yapılma, temelinden tepesine kadar çok iyi işlenmiş kabartma şekillerin süslendiği bir sütun ile yine yekpare tunçtan dökülme korkuluklar vardır. Sütunun tepesine çıkan bir kişi bütün şehri görebilir.

Ne dersiniz. Sanki bir uydu sisteminden yapılan bir yayından sözediliyor gibi. Bu sistemi kimler ne için kurmuş olabilir?

Kehanetler Kenti
İstanbul’a “Kehanetler Kenti“de dendi, daha İstanbul, Bizans iken. Bu konuda haçlı Romert de Clery’ye kulak verelim:

“Şehrin bir başka yerinde pek şaşılacak bir şey daha vardır. Her biri en azından kulacın üç katı ve en azından kulaç yükseklikte iki sütundu bunlar. Ve münzevi kişiler bu sütunların tepesindeki küçük barınaklarda yaşarlardı ve sütunlarda, ınsanın yukarı çıkabileceği kapılar vardı.
Bu sütunların dışına, Konstantinopolis’te olmuş ya da olacak bütün olaylar ve bütün fetihlere ilişkin kehanetlerin resmi yapılmış ve yazılmıştı. Ama olay meydana gelene kadar kimse bunun ne olduğunu anlayamıyordu ve meydana gelecek olan şeyolup bittikten sonra farkına varabiliyorlardı” diyor.

Tavukpazarı (Tavrus formu)nda duran ve Antakya’dan getirilmiş olan At heykelinin kaidesinde yer alan kabartmalarda da Yabancıların İstanbul’u ele geçireceği canlandırılmıştı.

İstanbul kuşatma halindeyken Bizanslılarla ilgili kehanetler doğru çıkmıştı. Son Bizans İmparatorunun ilk imparator gibi Konstontin adını taşıyacağı söylenmişti. Ayrıca, gökyüzünde dolunay bulunduğu sürece, İstanbul’un fethedilemeyeği söyleniyordu. Oysa 24 Mayıs 1453 gecesi dolunay olması gerekirken Ay tutulması meydana gelmişti.

Kehanetlerin çıkıyor olmasından korkan halk Meryem ananın kutsal saydıkları bir ikonunu kentte dolaştırmak istemişti. Çünkü Meryem Ana’nın İstanbul’u koruması altına aldığı inanılır.

Ne varki tören anında iken yere düşmüş ve anormal bir şekilde ağırlaşan ikonu yerden kaldırmak çok güç olmuştu. Töreni yapmak için yeniden yola koyulduklarında bu seferde şiddetli bir fırtına çıkmış, sonuç olarakta törenden vazgeçmek zorunda kalmışlardı.

Yukarıda anlatılanlar, İstanbul’un Bizans dönemine ait kehanetlerin bazılarıdır. Ve sütunların üzerinde resimli veya yazılı olarak kaydedilmişlerdir. Bu kehanetlerin çoğunun taşların üzerine kabartmalar şeklinde işlenmiş olması, geleceğe ilişkin olarak bilgi sahibi olanların net bir bilgiye ve gerçek bir vizyona sahip olduklarını göstermektedir.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız