Zübeyir GÜÇLÜ
Dialogue Language Schools Kurumsal Tanıtım Müdürü
zguclu@dialogueokul.com
Türkçe konuşurken kullandığımız birçok kelimeye dikkat ederseniz, başka başka dillerden gelmiş olduklarını hemen fark edersiniz. İnsanların birbirini zaman içerisinde etkilediği gibi diller de kültür paylaşımları için zorunlu olarak birbirini etkiler. Hangi dilin diğerini daha çok etkileyeceği ise tamamen sosyal, ekonomik ve kültürel olarak gelişmişlik düzeyine göre değişmektedir. Örneğin Türkiye'de eskiden konuşulan Osmanlıca'da birçok Farsça, Arapça ve Fransızca kelimelere rastlayabilirsiniz. Özellikle edebiyatla uğraşan bazı kişiler İran Edebiyatı'ndan etkilendikleri için yazdıkları halk tarafından anlaşılamıyordu. Zamanımızda ise aynı olayı daha çok iş dünyası olmakla birlikte günlük hayatta bile İngilizce olarak görebiliyoruz. Bazı gençler konuşurken, arada bir iki İngilizce kelime söyleyerek daha havalı görünme istekleri, belli bir yaşın üzerindeki bizler için ise dil kirliliği olarak yorumlanabilmektedir.
İngilizce dilinin basit kurallarının olması, dünyada ticaret ve teknoloji dili olarak kullanılmasının ana nedeni olmuştur. Tabii ki bunda Amerika'nın ve İngiltere'nin ekonomik ve politik güçleri de etken olmuştur. Yalnız şu bir gerçek ki, teknoloji satın aldığımız ülkeler ağırlıklı olarak İngilizce kullanmaya çalıştığı için teknoloji ile gelen her yeni ürün, dilimize katılan yeni İngilizce kelimeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişten günümüze en popüler örnekleri vermek istersek, televizyon (television), radyo (radio), CD (compact disk), DVD (digital video disk), kelimeleri ilk aklıma gelenler… Hatta biraz daha dikkatli olursak, bizim de birçok harfi İngilizler gibi okuduğumuzu fark edebilirsiniz. Yine örnek vermek gerekirse; F16, NTV, cnbc-e, Doğan SLX, www., q=1/2x, v.b.
Peki bu kadar dilimizi etkilemiş olmasına rağmen neden toplumun büyük çoğunluğu İngilizce konuşamıyor. İşte burada yine asıl neden İngilizce'nin birçok kişi tarafından ders olarak görülmesidir. Türkçe'nin içinde bile kullanılan birçok ifadeyi İngilizce konuşulurken duyunca "Aaa evet anlıyorum!" deriz. Oysa o konuşmaların biraz da olsun anlaşılmasının nedeni, konuşurken doğal olarak yapılan el kol hareketleri, mimikler ve tanıdık kelimelerdir. Madem İngilizce hayatımızı bu kadar etkiliyor, o zaman öncelikle İngilizce'yi ders olarak görmekten vazgeçeceğiz. Biz, Dialogue Language Schools öğrencilerine öncelikle dilin iletişim aracı olduğunu empoze etmeye çalışarak, onların öğrenme isteklerine ve süreçlerine pozitif katkılar sağlama çalışmaktayız.
Şimdi de biraz pratik bilgiler verelim. Ben hayatımda hep yeni bir şeyler öğrenirken hep bunları mantık çerçevesinde de ölçüp tartıp onlarla ilgili yapabiliyorsam, oyunlar türeterek kendi kendime tekrar şansı sağlamaya çalışırım. İngilizce'de benim dikkatimi çeken noktalardan biri de sayı sayarken kişilerin bir çoğunun 15 ile 50'yi ya da 16 ile 60'ı karıştırdığı idi. Bunun üzerine bizim alışkanlığımız olan sayma şekline baktım. Bizim ezberlememiz gereken ana mantık desteden (10 sayıdan) ibaretti. Oysa İngilizcede düzine (12 sayı) sistemi geçerliydi. Biz 10'a kadar saydıktan sonra 11, 12 diye devam ederken. İngilizce de bu ancak 20'den sonra olmakta. Hatta ilk 12 ifade tamamen birbirinden farklı söylenmekteydi. 9, 10, 11, 12 (nine, ten, eleven, twelve). Oysa 12'den sonra İngilizce'de 10'lu sayıları söylemenin ana kuralı önce ikinci basamağı söyle, peşinden 10 söyle biçimindedir. Örneğin thirteen (13) = three + ten, fourteen (14) = four + ten, fifteen (15) = five + ten, gibi. Burada dikkat etmeniz gereken 10 ifadesi "ten" diye söylenmemiş, teen olarak kullanılmıştır; aynı zamanda bazı ifadelerinde söylenirken hece düşmesi gibi dilbilimsel olaylarla karşılaştığı gerçeğidir. Peki 20, 30, 40 gibi ifadeleri nasıl ayırt edeceğiz. Dikkat etmeniz gereken tek şey hepsinin sonunun "ty" ile bitiyor olmasıdır. Twenty, thirty, fourty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety. O zaman formül 90=9(nine)+ty şeklindedir.
O zaman biz bu dili iletişim aracı olarak kullanacaksak, özellikle de belli bir yaştan sonra öğreniyorsak, kendi kendimize bu şekilde oyunlar uydurarak bunları çeşitlendirerek sürekli tekrar etmeliyiz. Her şeyden önemlisi tekrar sadece formül olarak olmamalıdır. İngilizce konuşmaya çalışarak tekrar etmelisiniz. Örneğin "How much is it?" kalıbını öğrendiğiniz zaman aslında bu sizin birçok kelimeyi ezberlemek için iyi şans olduğunu fark edebilmelisiniz. Düşünsenize küçük bir çocuk kendi parasını harcamak için bakkala gitse, gördüğü ve almak istediği her şeyin fiyatını sorar! Sonra da kafasında bunları farkına varmadan tekrar eder, şeker 5, çikolata 10, sakız 2 lira gibi. Siz de öğrendiğiniz bütün kelimeleri cümleler içinde kullanmaya çalışarak kendi kendinize işin formüle dönüştürme kısmını otomatiğe bağlayacaksınız.
Dil öğreniminde o zaman bir dili konuşmak için söylenen bütün kelimeleri anlamamız gerekmediğini bir kez daha hatırlatarak makalemizi şu şekilde bitirebiliriz. Gramer kalıplarını Subject + Verb + … şeklinde ezberlemek yerine onları kullandığımız beş-on cümleyi devamlı aklımıza getirerek ve onların yardımıyla yeni kelimeleri cümlelerin içine yerleştirerek kullanabilirsek, dil öğrenmek de o kadar kolay olur.
Dünya ile iletişime geçmek için artık diyalog sırası sizde…