Birkaç gün önce yakın bir arkadaşım bana Stuart Avery Gold'un Ping adlı kitabını hediye etti. Ping, yeni bir göl aramaya çıkan Ping adlı bir kurbağanın hikâyesi… Bu basit hikaye bana farklı ama benzer başka bir hikayeyi, Coelho'nun Simyacı'sını hatırlattı.
Her iki kitap da yolumuzdan, bir anlamda kader çizgisinden ve bu yoldaki arayışlarımızdan bahsediyor. Kurbağa Ping temiz ve berrak suları olan bir göl arıyor, Simyacı'nın başkarakteri delikanlı Santiago ise kendi hazinesini… İkisi de hedeflerine, amaçlarına ulaşmak için uğraşıyorlar, çabalıyorlar. Tekrar tekrar deniyorlar. Bazen arayışı bırakıp geri dönmeyi düşünseler de, düşüyor ve sonra kalkıp devam ediyorlar. Ve bu yolculukları sırasında kendilerine yolu öğreten, hedeflerine ulaşmaları konusunda yardımcı olacak insanlarla karşılaşıyorlar. Ping'in karşısına …
Zeynep KOCASİNAN
zeynep.kocasinan@gmail.com
Birkaç gün önce yakın bir arkadaşım bana Stuart Avery Gold'un Ping adlı kitabını hediye etti. Ping, yeni bir göl aramaya çıkan Ping adlı bir kurbağanın hikâyesi… Bu basit hikaye bana farklı ama benzer başka bir hikayeyi, Coelho'nun Simyacı'sını hatırlattı.
Her iki kitap da yolumuzdan, bir anlamda kader çizgisinden ve bu yoldaki arayışlarımızdan bahsediyor. Kurbağa Ping temiz ve berrak suları olan bir göl arıyor, Simyacı'nın başkarakteri delikanlı Santiago ise kendi hazinesini… İkisi de hedeflerine, amaçlarına ulaşmak için uğraşıyorlar, çabalıyorlar. Tekrar tekrar deniyorlar. Bazen arayışı bırakıp geri dönmeyi düşünseler de, düşüyor ve sonra kalkıp devam ediyorlar. Ve bu yolculukları sırasında kendilerine yolu öğreten, hedeflerine ulaşmaları konusunda yardımcı olacak insanlarla karşılaşıyorlar. Ping'in karşısına çıkan bir insan değil bir baykuş oluyor.
Baykuş, Kurbağa Ping'e Ne Dedi?
Bazen ulaşmayı tasarladığımız hedefe odaklanıp bugünü unutuyor muyuz? Yaşamı gün gün yaşadığımızı unutuyor muyuz? Arzularımıza odaklanıp aslında bize sadece bugünün verildiğini unutuyor muyuz? Ve yarının bize garanti edilemediğini…
Nefes aldığımızın farkında mıyız? Üzgün ya da mutlu olduğumuzun farkında mıyız? Mutluluk nasıl bir his? Mutlu olunca ne hissedersiniz? En son ne zaman mutlu hissettiniz, hatırlıyor musunuz? En son ne zaman yürekten güldünüz? Hatırladığınız anlara dönersek, bu anları özel yapan neydi?
Baykuş, Ping'e iyi bir hayat yaşayabilmek için 2 şey yapmamız gerektiğini söyler: Öncelikle yaşamayı çok, fazlasıyla istemeliyiz. İkincisi, her gün dolu dolu yaşamak için istikrarlı olarak ısrarcı olmalıyız.
Biz yola çıktık. Yoldayız. Gün be gün yaşıyoruz. Günleri teker teker karşılayarak yaşamak zorundayız hayatı. Soru; "Yolda geçirdiğimiz zamanı nasıl daha mutlu ve keyifli yaşayabiliriz?" Yaşamın ana konusu bir anlamda bu galiba. Huzur, sevgi ve mutluluk arıyoruz; ne yapıyor, ne ile uğraşıyorsak uğraşalım özdeki arzular çok basit esasında.
Peki, bunların Leonardo da Vinci ile ne ilgisi var dediğiniz duyar gibiyim. Sabrın sonu selamet. Bu defa düşündüm de belki de yazar Michael Gelb'in "Leonardo Gibi Düşünmek" adlı kitabında dediği gibi, Leonardo da Vinci gibi düşünmeliyiz. Yaşamımızda hepimizin bir noktada, kendi yaşam el kitaplarımızı, yaşam kılavuzlarımızı yazmamız gerekecek. O an gelinceye kadar haydi gelin biz bilgileri toplamaya devam edelim.
Leonardo da Vinci'nin Ayak İzinde
Geçtiğimiz Aralık ayında İstanbul Hasköy'de Rahmi Koç Müzesi'nde bir sergiye gitme şansım oldu. Leonardo'nun tasarladığı, yaptığı bazı makinelerin benzer yapımları sergileniyordu. Çoğumuz Leonardo do Vinci'yi meşhur Mona Lisa'nın ressamı olarak tanırız. Ancak Leonardo aynı zamanda bir mühendis, heykeltıraş, ressam, matematikçi, mimar, botanik uzmanı, müzisyen, filozof, sahne dekor ve kostüm tasarımcısı… Liste devam ediyor. Onun gerçek bir dahi olduğu muhakkak. Hatta Tony Buzan ve Raymond Keene'nin yaptığı bir çalışmaya göre, Leonardo, Albert Einstein, Isaac Newton, Mikelanj ve Büyük İskender gibi dehaların arasında, tüm zamanların en büyük dahisi olarak ortaya çıkmış. Top 10 listesinin 1 numarası özetle.
Leonardo'nun 7 Prensibi
Gelb kitabında Leonardo'nun dehasındaki kavramları ele alarak, bunları kendi yaşamımıza nasıl uygulayabiliriz, bunu irdelemiş. Ve Leonardo'ya ait 7 prensip belirlemiş:
1. Yaşama daima merak ile yaklaşmak ve devamlı olarak öğrenmek için tükenmeyen bir arzu.
2. Bilgiyi deneyimler ile test etme kararlılığı ve hatalardan öğrenmek isteği duymak.
3. Tüm duyularımızın hassasiyetini daimi olarak artırmak, özellikle göz ile görme yeteneğimizi artırmak ve böylelikle yaşamı daha canlı bir tecrübe haline getirmek.
4. Belirsizliği, karışıklığı ve anlaşılmazlıkları kucaklama arzusu.
5. Bilim ile sanat arasında, mantık ile hayal gücü arasında denge kurarak beynin tamamını kullanmak üzere gelişmek.
6. Bedensel olarak denge, zarafet içinde formda olmak.
7. Sistem düşüncesi. Her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğunu fark etmek ve buna müteşekkir olmak.
100 Soru Sormak Neyi Çözer?
Leonardo'nun sorularını, gözlemlerini, düşüncelerini, rüyalarını not defterlerine kaydettiği biliniyor. Gelb bizim de aynı şeyi yapmamızı öneriyor. Yanınızda bir defter, bir günlük ya da ajanda taşıyın ve buna aklınıza gelenleri geldikçe, hatta duygularınızı, hayallerinizi, arzularınızı yazın.
Michael Gelb'in önerdiği diğer bir egzersiz, bizim için önemli olan 100 soruyu yazmak. Bu 100 soruyu bir oturuşta yazmamız gerekiyor. Bu sorular her türlü konuyu kapsayabilir. Mesela "Nasıl tasarruf yapabilirim?" ya da "Bu dünyadaki varlığımın amacı ne?" veya "Bana hangi kıyafetler yakışır?" Kısaca, aklınıza gelen her soru… Gelb ancak 100 soru ile tortuların ardındaki gerçek sorulara ulaşmamızı sağlayacağına inanıyor. Yazarak bunları döküyor ve temizliyoruz. Sonra bu 100 soru içinde bizim için gerçekten önemli olan 10 tanesini seçmemiz ve bir sonraki aşama olarak da bunları bizim için önem sırasına dizmemiz isteniyor. Hemen cevapların ardından koşturmaya başlamayacağız. Cevapları istemediğimden değil. Sadece soruları gün ışığına çıkarmak bile çözümü başlatır. Bilincimiz ve bilinçaltımız aradığımız cevaplar için bilgi toplamaya başlar. Bio-enerji hocam Moshe'nin her zaman söylediği gibi; "Soruyu sorun; cevap mutlaka gelecektir." Neyi öğrenmek, neyi bilmek istediğimizi adlandırdığımızda hem kendimizi anlarız, hem de neyi arayacağımızı biliriz.
Ben bu dünyada tecrübe etmeye geldiğimiz yaşamımız için bilginin verilmekte olduğuna inanıyorum. Sadece bazen arama ve araştırma cesaretimizi yitiriyoruz. Bu defa gelin yolu Leonardo'nun ayak izlerini takip edelim. Her ay adım adım iz sürmeye devam edeceğiz. Ve her adımda yeni tecrübe ve deneyimlere yürüyeceğiz. Yolculuğunuz güneşli ve aydınlık olsun.